“Son dönemde Türkiye’nin bazı politik tavırlarından rahatsız olan Rusya, Suriye’yi kullanarak, Hatay meselesi üzerinden Türkiye’ye uyarıda bulundu” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Suriye’nin kendisi zamanında kimin toprağıymış, onu da hatırlatmakta fayda görüyoruz” tespitinde durdu.
Tarihsel süreç içinde Türkiye-Suriye ilişkilerine bakıldığında; Hatay meselesi, su sorunu ve Hafız Esad’ın PKK’ya verdiği desteğin, ikili ilişkilerde hep öncü başlıklar olduğu görülüyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı ise bu sürece ve sorunlar başlığına yenilerini ekledi.
Bugün, savaş nedeniyle ülkelerinden ayrılmak durumunda kalan milyonlarca Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, Şam ile tüm diplomatik ilişkilerini bu dönemde askıya aldı. Suriye rejimine muhalif gruplara açıkça destek veren Ankara’nın bu yöndeki politik tavrı ise bugüne kadar değişmedi.
Eldeki tablonun gergin ilişkilerine son eklenen, Suriye Halk Meclisi’nin Hatay üzerinde hak iddia eden kararı oldu. Buna tepki sadece Ankara düzeyinde olmadı, toplumun birçok kesiminden bu duyuruya sert cevap verdi.
Konuyu ele alan son isim, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu.
Şam’ın yayınladığı bildiri için “yersiz ve hadsiz” değerlendirmesinde bulunan Çalışkan’ın, Ankara’nın Şam ve Moskova arasındaki sıkışmışlığını da ele aldığı tespitleri ara başlıklar halinde şöyle:
-KIYMETİ YOK!-
Suriye Halk Meclisi, Hatay’ın Suriye toprağı olduğunu öne sürerek, Hatay’ı topraklarına geri katacaklarını ifade eden, son derece yersiz ve hadsiz bir bildiri yayınladı. Bildiriye göre, “Hatay’ın, Türkiye’nin eline kalmaması ve geri alınması için mümkün olan her şeyin yapılacağı” ifade edildi.
Suriye Parlamentosu’nun, neredeyse savaş sebebi sayılabilecek açıklamasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
-KÜSTAHLIK!-
Hatay’ın, 1939 yılında özgür iradesiyle anavatana katılışının üzerinden 82 yıl geçmesine rağmen, halen Suriye’nin “Hatay’ı geri alacağız” şeklindeki ifadesi büyük bir küstahlıktır. Açıklamayı şiddetle kınıyor ve reddediyoruz. ‘Yok’ hükmündedir. Ayrıca Suriye’nin kendisi zamanında kimin toprağıymış, onu da hatırlatmakta fayda görüyoruz.
-ENKAZ ÜSTÜNDE!-
Suriye rejimi; vatansız, katledilmiş ve ülkesinden göç etmek zorunda kalmış milyonlarca insanın enkazı üzerinde hakimiyetini sürdürüyor. Ülkede taş üstünde taş bırakmadan katliamları yapan, rejimin bizzat kendisidir. Daha bunun hesabı verilmeden küstahça yapılan bu bildiri, ancak “Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler”den başka bir şey değildir.
-MANİDAR!-
Tabi ki bu açıklamanın birçok sebebi ve nedeni olabilir. Birincisi; Türkiye’ye, Hatay üzerinden göndermede bulunarak; her alanda köşeye sıkışmış, sıfırı görmüş olduğu bu dönemde, çözüm yolu olarak Türkiye’ye saldırıyı iç kamuoyu açısından kurtuluş reçetesi olarak görmüştür.
İkincisi; son dönemde, Türkiye’nin bazı politik tavırlarından rahatsız olan Rusya, Suriye’yi kullanarak Hatay meselesi üzerinden Türkiye’ye uyarıda bulunmuştur.
Üçüncüsü; Arap Baharı ile birlikte başlayan süreçte, Suriye’de yaşananların tek faturasını Türkiye’ye kesmek istemiştir.
Dördüncüsü de; Türkiye’nin ekonomik krizle boğuştuğu bu dönemde, kötü komşu, zor anı yakalamış ve saldırıya geçmiştir.
-TÜRKİYE’NİN SİGORTASI!-
Hatay meselesi bitmiştir, açılmamak üzere kapanmıştır. Aksi bir durum, bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecektir. Bölgede; Arabıyla/Türküyle, hiç kimse, Anadolu coğrafyasının bir parçasında yaşamaktan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmaktan rahatsız değildir. Ve şunu da net olarak belirtmelidir ki, ülkemizin toprakları bir bütündür. Hatay, ilelebet Türkiye’nindir ve Türkiye’nin kalacaktır. Hatay ve Kıbrıs, Türkiye’nin sigortasıdır.
Güçlü ülkelerin gölgesine sığınarak, birilerini taşeronluğunu yaparcasına bu tür çıkışlar yapmak, en çok bu çıkışları yapan ülkelere zarar verir.
Her iki komşu ülke, halkların ortak menfaatleri doğrultusunda hareket ederek mantıklı davranmalı, emperyalistlerin planlarına alet olmayı değil, kalıcı çözümü konuşmalıdır.
Tamer Yazar