Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Günay Güner

Rüya

 

 

Yıllar nasıl geçiyor. Zaman duygumu yitirdim neredeyse. Kış üşümek, yaz dayanılmaz güneş benim için. Yeni bir düzen oluşmuş yaşamımda ayrımsamadan. Beyin sorunumun ardından rüyalarım başladı, belki de çoğaldı. Karabasan…

Memurluk yılları geride kaldı. Anlıyorum, yaşamımı kaplamış. İğreti, pamuk ipliği, yabancı, eşitsiz bir uzun dönem memurluk.

Ardımı bir türlü bırakmıyor geride kalsa da. Ansızın çakılıyor beynime. İşi yetiştirmeliyim. Zaman daralıyor. Daralıyor… Ya yetişmezse?.. Sorumluluk. Yıllar önce göçüp gitmiş bir arkadaş görünüyor. Bir sözü yok. Sevinmişiz. Yadırgamıyoruz olan biteni. Bir okulumdayım. Bitmemiş meğer. Sınav kötü mü geçmiş nedir?.. Hiçbir nen öğrenemiyorum. Hangisi, neden, ne olacak?.. Bir kez değil, defalarca… Yoğun bakımdayım. Günlerce süren. Bir obruk açılıyor, girdap çekiyor beni içine. “Tutun, tutun…” diye haykırıyorum. Karşı odadan çıkarılıyor, üzeri tümüyle örtülüyor. Az sonra feryat figan yükseliyor aşağıdan. Kablolar, hortumlarla bağlandığım çizgili aygıtın dinmeyen sesi. “İyi misiniz?” seslenişiyle gözlerim aralanıyor. Hekimim… Sabah beş suları olmalı.

Son bir yıldır dindi bu baş belası karabasanlar. Oysa geçmişte rüya görmez ya da bilmezdim. En kötüsü tedirgin etmesi. Ne çok gerçek görünüyorlar. Yıllarımın gerçekliğinden kuşkuya düşüyorum.

Büyük dinginlik. Başka sularda, derinlerde. Böylesi güzel.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER