Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sabah kalktığımızda artık iyi haberlerle uyanalım

Bilecik, normalleşmeye dönük hızlı

Bilecik, normalleşmeye dönük hızlı adımlar atılmasının önemine vurgu yaptı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Genel Başkanı hemşerimiz işadamı Erol Bilecik, yaygın basına yönelik yaptığı açıklamada, ülke gündemiyle ilgili görüşlerini aktardı. Bilecik, açıklamasında, demokrasiye dönük hızlı adımlar atılmasının gerekliliğini bildirdi, siyasilere uzlaşma mesajı verdi ve “Koca 80 milyonluk bir ülke, iyi haberi de kötü haberi de beraber alacak ama arka arkaya yağmur gibi kötü haberlerle uyanmayalım” dedi.
Son yıllarda, başta hain darbe girişimi ve terör saldırıları olmak üzere ülke olarak birçok üzücü olay yaşadığımızı söyleyen Bilecik, bunları artık geride bırakıp, güçlü bir Türkiye için ortak idealler çerçevesinde bir araya gelmeye çok ihtiyacımız olduğunu ifade etti.
Hiçbir ekonomik kazanımın demokraside ilerleme sağlamadan kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını belirten Bilecik, “Hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olmadan; katma değer ve istihdam yaratmaktan, nitelikli yatırım çekmekten veya etkin girişimlerin yeşerdiği ülke olmaktan bahsetmemiz mümkün değil. Normalleşmeye dönük hızla adımlar atmalıyız. Bazı yabancı paydaşlarımızdan Türkiye’ye gelmelerinin zorlaştığı, sözleşme imzalamalarının kurum içi mevzuatları gereği mümkün olmadığı, seyahat ve sağlık sigortası yapamadıkları gibi şikâyetlerle karşılaşıyoruz. Bizler ihracatımızı artırmaya, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye çalışırken, ticari ortaklarımız mal tedarikinde bir risk olur mu acaba diye düşünebiliyorlar. Bunlar maalesef yurtdışındaki algının buradakinden farklı olduğunu gösteriyor.
Tüm siyasilere mesajımız uzlaşarak şu kutuplaşma işinden çıkılmalı. Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan, iş dünyasın da, öğrencilerin de iş dünyası dışındakilerin de ana beklentisi bu noktada. Sabah kalktığında iyi haberlerle uyanmak… İşin özeti bu. Koca 80 milyonluk bir ülke iyi haberi de kötü haberi de beraber alacak ama arka arkaya yağmur gibi kötü haberlerle uyanmayalım. Bunun için gerçekten insanların birbirine bakarken sorgulamayan birbirlerini daha fazla kucaklayan, lafta değil pratikte bunun olması gerekiyor” dedi.
Kalıcı büyüme sağlanmalı …
Büyüme rakamlarının beklentilerin üzerinde olduğunu, ancak kısa vadeli büyüme rakamlarından çok, büyüme performansının sürdürülebilirliği ve sağlıklı bir kompozisyona sahip olup olmadığının önemli olduğunu belirten Bilecik, açıklamalarında şunlara yer verdi: “Kalıcı büyüme sağlanmalı. Kalıcı sağlıklı büyümenin formülü yapısal reformlardır. Tüm dünyada ülkeler daha fazla yatırım çekmek için kurumlar vergisinde indirime giderken, biz artırıyoruz. Sürdürülebilir yüksek büyüme için verimi artırmaya, verimli alanlarda yatırıma ihtiyaç var. Bugün Türkiye’de yatırımlar ağırlıklı olarak inşaat alanında yapılıyor. Son bir yılda inşaat yatırımları yüzde 10.5 artarken makine-teçhizat yatırımları yüzde 6 azaldı. Demek ki bir yerlerde kopukluk var, bir güven eksikliği var. Bu güven eksikliğini telafi edemezsek, yatırımcının önüne açık ve net bir yol haritası koyamazsak kaliteli büyümeyi sağlayamayız.
İş dünyasını şaşırtan ani, beklenmedik gerilimler yaşıyoruz
Belirsizlikler ekonomi için iyi değildir. İçeride istikrar ne kadar önemliyse, dış ilişkilerimizde de istikrar ekonomi için son derece gereklidir. Son zamanlarda en büyük ticaret ortaklarımızla ve en yakın müttefiklerimizle dahi iş dünyasını şaşırtan ani, beklenmedik gerilimler yaşıyoruz. Türkiye’nin ticari ve finansal istikrarı dış politikadaki istikrardan bağımsız değildir. Dış politika kararları sadece ekonomik çıkarlara göre alınamaz ama ekonomide yaratılacak etkiler de göz ardı edilemez. İş dünyası olarak dış politikaya, sürdürülebilirlik, itibar ve refah yaratan boyutlarıyla yaklaşmamız gerektiğini düşünüyoruz. TÜSİAD olarak, Türk dış politikasının yeniden genel bir yönlendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Stratejik önceliğimiz olan AB sürecinin yeniden rayına oturması ve bunun için gerekli siyasal ve ekonomik reform sürecinin tekrar harekete geçirilmesi gerekir. Aksi halde Türkiye’nin dostlarıyla düşmanlarının yer değiştirmesinden öte bir noktaya varamayız.
Daha fazla diyaloğa daha fazla hukuka ihtiyaç var. ABD ve AB ülkeleriyle yaşanan kriz iş dünyasını o saniyede etkiliyor. Biz iş dünyası olarak reel kendi konularımızı konuştuğumuzda bir anlaşmamazlığımız yok. Yabancılarla konuşma içeriklerimiz biraz daha farklılaştı. Önceden daha fazla iş geliştirme konuları ön plandayken bugün iki ülke arasındaki sorunlar ön plana çıkıyor.
Seçime değil reformlara odaklanılmalı …
Belirsizliklerin arttığı dönemlerde yatırımların yavaşlaması doğaldır. Son zamanlarda ticaret ortaklarımızla tansiyonun arttığı gerilimler yaşıyoruz. En fazla doğrudan yatırım çektiğimiz AB ile de ilişkilerimizde sorunlar var. Son 4-5 yıla bakarsanız yatırımlar oldukça zayıf artışlar gösteriyor. Önümüzdeki dönemde bu trendin değişmesi için hükümetin seçime değil, reformlara odaklanması ve yatırımcılara daha fazla güven verebilmesi gerekiyor.
Yeni anayasaya ihtiyaç olduğu konusunda mutabıkız. Ancak Türkiye’nin orta vadede bile tümden yeni bir anayasa için gerekli uzlaşma zeminine sahip olacağı düşük bir ihtimal gibi gözüküyor. Uzlaşma asla bir yenilgi değildir! Hangi anayasal modelde olursa olsun uzlaşma niyeti ve buna uygun bir tartışma üslubu yoksa toplumun kendini güvende hissetmesi mümkün olmaz. Bu ilk şart hayata geçebilirse, serbest düşünce temelinde normalleşmiş bir siyasi diyalog kanalı tesis edilebilir.
Eğitimde deneme yanılma yöntemi olmaz …
TÜSİAD’ın 46 yıllık geçmişine baktığımız zaman en fazla çalışmayı eğitim konusuna verdiğinizi göreceksiniz. Eğitimde muhtelif anlamda reformlar yapılıyor. TEOG sınavlarının daha öğretim yılının başında henüz daha akıbeti belli olmayan bir noktada iptal edilmesi hakikaten milyonlarca öğrenciyi ve aileyi üzdü. Bizi de tabi endişeye sevk etti. Bu iş deneme yanılma yöntemiyle olabilecek bir şey değil.
Oluşan belirsizlik nedeniyle, ailelerde ve çocuklarımızda kaygı yaşanmasına izin vermemeliyiz. Eğitimde veriye dayalı bir reform anlayışını benimsememiz, geçmiş tecrübelerden en iyi şekilde yararlanarak sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir sistem kurmamızı sağlayabilir. Sorgulayan, özgür düşünen, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri gelişmiş gençler yetiştirmeye odaklanmalıyız.
Gerek eğitim gerek diğer kamu kurumlarında çok fazla ihraçlar söz konusu oldu. Belki birçoğu yüzde yüz karşılığı olan ihraçlar. Ama bu kadar yoğun sayılar olunca maalesef kurunun yanında yaşlar da yandı gibi gözüküyor. Bu denli yaygın bir uygulamanın hatasız olduğunu düşünmek zor. Biz konuya hak arama özgürlüğü açısından yaklaşıyoruz. Her bir bireyin hak arama yollarına sahip olup olmadığına bakılmalı.
Nikâh sonuçta bir aile hukuku, sosyal toplumun bir meselesi. Biz bunu laiklik ilkeleri doğrultusunda okuyoruz. Gönül ister ki din adamlarının bu konuda herhangi bir faaliyetleri olmasın.” -Mehmet ÖZGÜN-