Eldekini Kurtarsak!
Dutdibi Mahallesi’ne doğru çıkan adımlarınızın sizi ulaştırdığı noktada, karşınıza eskilerden taş bir ev çıkıyor. Yorgun! Belli! Terk edilmiş, en çok da kaderine! Bu da belli! Uyarımız mı? Her zamanki gibi duvarda… Ama ötesi yok! Yardım ise hiç yok!
Birkaç metrelik, tünele benzer bir aralıktan ilerleyip dar sokağın öte yanına çıktığınızda, taş bedeninde yükselen ahşap yapının aslında orada bulunanlar için de çevresi için de ciddi tehlike yarattığını anlıyorsunuz. Çünkü duvarda şu uyarı var: ‘Dikkat! Bu yapı tehlike arz etmektedir…’Adımlarınızı geriye atıp, bakışınıza daha fazlasını sığdırmaya çalışırken gördükleriniz mi? Size, dünün Antakya evleri adına oldukça yorgun bir hikaye anlatıyor. Ama anlatırken, bu hikayeyi uzun zamandır başka kimsenin dinlemediğini de fısıldıyor.
-ÇOK OLDU!-
“Kurtarma seçeneği varken, sadece uyarıp o ‘son’ deneni beklemek niye” diye soran bir vatandaşı dinleyelim mi?
“Yeni değil. Çok oldu. Bu yazı çok eski değil ama! Yine de epeydir var. Bir zaman bu evler çoktu. Bakmaya doyamazdınız. Şimdi etrafına bak bakayım! Ne görüyorsun? Bir zamanlar burada apartman denen şey mi vardı? Şimdi herkes apartman dairesinde oturma derdinde. Onlar da haklı. Bu evlerin ne masrafı bitiyor ne tamiri. Bak, belediyeler bile vazgeçmiş. Vatandaş ne yapsın. İsteseler bu evleri kurtaramazlar mı? Uyarmak yerine, çözüm üretemezler mi? İsteseler ama… İstemiyorlar! Kendi hallerine bırakıyorlar ve yıkılsınlar diye de bekliyorlar.”
-KUDEB BİRİMİ!-
Çivileri ile ünlenmiş çeşmesi ve taş bedeniyle Antakya deneni anlatma derdindeki ahşap eviyle, Dutdibi Mahallesi’nin bu ufak noktası için duvara ‘uyarı’ yazısı asan Antakya Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB) çalışanlarının sıradaki adımı nedir, merak konusu. Uyardık, ‘bizden de bu kadar’ mı yoksa ‘uyardık, kurtaracağız’ mı? -Tamer Yazar-