Kimsenin yüzü gülmüyor. Hemen herkes burnundan soluyarak ekonomik yönden mutsuz ve umutsuz olduğunu açıkça belli ediyor.
Ekonomik verilere bakıldığında dibe vurulmak üzere olunduğu izlenimi ortaya çıkıyor.
Sıcak paranın ülkeye getirilmesi sonucu oluşan yapay bir kısmi rahatlamanın, sıcak paranın anında geldiği yere her an dönebileceği hususu göz önünde tutulduğunda, bunun geçici olduğu ve her an bir krize dönme ihtimalinin söz konusu olabileceği ekonomistler tarafından sık sık dile getirilmektedir.
İşte bu tablo karşısında herkesin daha çok çalışması, daha çok üretmesi, buna karşılık daha az tüketme yoluna gitmek suretiyle, kapıya dayanmış bulunan krizi az bir zararla atlatması için kendine düşeni yapması bir zorunluluk halini almış iken ,yani daha çok çalışmak, daha çok üretmek için çaba sarf etme zorunluluğu kendini göstermiş iken, bizde tatilleri uzatma ve böylece çalışma gücünü aza indirme yolunda yanlış bir politika izlendiği görülmektedir.
Ne zaman ki ufukta bir resmi tatil günleri görülmeye başlar, işte o zaman turizmi canlandırma adı altında bu tatili uzatabilmek için çeşitli yollara başvurulur, yürütmeye arada kalan birkaç günün “idari tatil” olarak kabul edilmesi yolunda baskılar yapılmaya başlanır, tıpkı önümüzdeki kurban bayramı tatilinde olduğu gibi.
Yaklaşan kurban bayramı öncesi 30 Ağustos zafer bayramını kutlayacağız. Bu milli bayram nedeniyle 30 Ağustos resmi tatil günüdür. İşte bunu vesile ederek 30 Ağustostan önceki 2 günü de idari tatil kabul ettirmek, 31 Ağustosunda arife günü olduğunu öne sürmek suretiyle, koca bir 10 günü tatil olarak kabul ettirerek turizmi canlandırma adı altında çalışma gücünü atıl hale getirmek istenmektedir.
Yaşadığımız ekonomik sıkıntılara şöyle bir baktıktan sonra, 10 günlük tatilin bizim neyimize gerekli olduğunu sorgulamak zorunda olduğumuzu hatırlatmak isteriz.Ayrıca dünyanın hangi uygar ülkesinde 10 gün tatil yapılıyor?…
Eğer turizmin canlı kalması, turistlerin ülkemize gelişinin engellenmemesi ve sayının hızla artması isteniyorsa, bunun yolu tatil günlerinin sayısını arttırmaktan geçmez. Bunun yolu ülkeye gelecek turistlerin girişini kolaylaştıracak, onlara gerekli desteği ve güveni verecek doğru turizm politikası izlemekle olur.
Durum böyle olduğu halde, uygulanan yanlış politikaları, dış ülkelerden turistlerin gelmesinin azalmasına neden olacak yanlış politikalar üretip bunları uygulamaya koyduktan sonra ,sıkıntıya giren turistik tesisleri kurtarabilmek için, iç turizmi canlandırabilmek yolunda tatil günlerini arttırmak neye ve kime yarar?..
“Sağ cepten alıyorsun, sol cebe koyuyorsun.” Hani meşhur bir deyim vardır: “Ha ali veli, ha veli ali.” İşte yapılmak istenen bunun gibi bir şey.
Sadece ülkemizde değil, dünyanın çeşitli bölgelerinde ekonomik krizin işaretleri kendini gösterir iken, bizim daha çok çalışmak yerine, daha az çalışarak ve sadece iç turizmi canlandırmak, yani bir cepten alıp öteki cebe koymak suretiyle günü kurtarmaya çalışmak için bayram tatillerini uzatmaya kalkışmamızın savunulur hiçbir yanının olmadığı kanısındayız.
Yaklaşan kurban bayramı tatilinin 10 güne çıkartılması için bugün bakanlar kurulu toplanıp bir karar verecek. Ancak geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tatilin 10 güne çıkartılmasına yeşil ışık yakan açıklamalarından sonra, bu tatilin 10 güne çıkmamasını beklemek bir hayal olsa gerek.
Büyük ihtimalle bugün Bakanlar Kurulu toplantısı sonunda, tatilin 10 güne çıktığı müjdesi (!) yurttaşlara verilecek.
Oh ne ala?…
Herkes günü kurtarma arayışında. Daha çok çalışıp, daha çok üretmek suretiyle ekonomiyi düzlüğe en az zararla çıkartabilmek için, iş çevreleri çaba arayışında. Ama biz ne yapıyoruz?. Fazla çalışmayın, tatilinizi uzatın, elinizde kalan 3-5 lira varsa onu da tatil için harcayın demek suretiyle, insanlarımızı bir ölçüde tembelliğe teşvik ediyoruz.
Çok zayıf bir ihtimalle bugün bu tatil uzatması gerçekleşmeyebilir. İnşallah aksi düşüncede olan Bakanların görüşleri ağırlık kazanır ve normal tatil günleri yaşanır.
“Ama karar ne olursa olsun, biz daha çok çalışmak, daha çok üretmek için elimizden geleni yapma zorunluluğunda olduğumuzu hatırdan çıkarmamalıyız. Bunun içinde gereken duyarlılığı göstermeli ve demokratik tepkimizi koymalıyız… ”
YORUMLAR