“SAĞLIK, BULAŞICI OLSAYDI…”

Kenan Sarıalioğlu, içinde yaşama sevinci ve insan sevgisi taşıyan, yaşam yelkenini sanatla, edebiyatla dolduran bir kültür insanı. Yıllardır yazıyor. Felsefeyle iç içe dünyanın güzel yanlarını görmeye ve göstermeye çalışıyor bize. Çeviri, deneme ve şiir kitaplarıyla dünyamızı aydınlatıyor. Şu söz onundur: “Doğa, hiç kalbimi kırmadı…” Felsefenin aklın okuduğu bir türkü olduğunu, yanıtlardan önce soruların doğru olması […]

Kenan Sarıalioğlu, içinde yaşama sevinci ve insan sevgisi taşıyan, yaşam yelkenini sanatla, edebiyatla dolduran bir kültür insanı. Yıllardır yazıyor. Felsefeyle iç içe dünyanın güzel yanlarını görmeye ve göstermeye çalışıyor bize. Çeviri, deneme ve şiir kitaplarıyla dünyamızı aydınlatıyor. Şu söz onundur: “Doğa, hiç kalbimi kırmadı…”

Felsefenin aklın okuduğu bir türkü olduğunu, yanıtlardan önce soruların doğru olması gerektiğini de söyleyen odur. Çünkü bir düşüncenin başka bir düşünceyi doğurması, insanın doğaya, çağına, topluma, kendisine soru sormasına bağlıdır. Çünkü felsefeyi başlatan sorulardır ve “felsefe soruları” yaşamımıza ışık tutan, bizleri düşünce bahçelerinde dolaştıran sorulardır.

Kenan Sarıalioğlu, Issız İnsan Ormanında adlı aforizmalar kitabında yaşama, işte bu soruların yol gösterici ışığında bakıyor. Edindiği deneylerden, okumalardan, yaşama ilişkin bilgilerinden yola çıkarak şiirsel tatlara, yeni ufuklara götürüyor bizi:

“Haklılık gurura dönüşürse; haksızlığa da dönüşür!”

“Geleneklere karşı çıkmak da gelenekseldir.”

“Sizi daha iyi anlayacağım, susarsanız…”

“Gerçeğin dile gelmediği yerde, o kendi diliyle konuşur: susar.”

“Gerçeğin gerekçeye ihtiyacı yoktur.”

“İnsanların okumak istediklerini yazmanın ne anlamı var?”

“Aşkın gözü kör değil: Aşkın gözü yoktur!”

“İnsan, bir kıvılcım: Denizleri tutuşturabilecek kadar tehlikeli, bir damla suyla sönecek kadar da önemsiz.”

“Bu ıssız insan ormanında insanlığımızı duyduğumuz tek an, sevgi ile ürperdiğimiz andır.”

Şaşırtan, düşündüren, bu aforizmalar “felsefenin yanıtı” olarak çıkıyor karşımıza. Hangi soruya yanıt olurlarsa olsunlar, yaşamın yüreğine götüren yolları aydınlatıyorlar. İnsanın uzun öyküsüne, insanın insan olma çabasına ayna tutuyorlar. Tıpkı şu aforizma gibi:

“Sağlık, bulaşıcı olsaydı…”

Durup, düşünmeye başlıyorum. Sağlık, bulaşıcı olsaydı, ne güzel olurdu dünya. Yalnız sağlık mı? İyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük, sevgi, dostluk da bulaşıcı olsaydı… Barış da bulaşıcı olsaydı, savaşlar hiç olmasaydı diyorum. Sonra “Doğanın sağlığını bozan insan, nasıl sağlıklı olabilir?” diye soruyorum kendime.

Daha geçenlerde Akbelen Ormanı’nın 760 dönümlük bölümü yöre halkının, çevrecilerin tepkisine karşın bir termik santraline kömür sağlanması için yok edilmedi mi?

Ve birkaç gün önce, tarihi Çiçek Apartmanı’nın önündeki ağaçların ortadan kaldırılması… Öncesinde, ağaçlara uygulanan işkence ve ağaçların direnişi… Hâlâ gözlerimizin önünde.

Yüz yılın felaketini yaşadığımız yetmiyormuş gibi, ağaçlarımız da birer birer yok ediliyor…

Akıl, fikir, vicdan da bulaşıcı olsaydı keşke…

Exit mobile version