Sular bir türlü durulmuyor. Etraf giderek yoğunlaşan bir toz duman içerisinde.
Elbette ki; bu karmaşada önümüzü görmemiz, gelecek açısından sağlam adımlar atabilmemiz oldukça güç bir durum arz ediyor.
Durum böyle iken, birde medyaya yansıyan haberler içimizin daha da daralmasına, umutsuzluk bulutlarının dahada yoğunlaşmasına neden olabiliyor.
Bir yandan beyin göçünün giderek arttığı haberleri. Öte yandan içlerinde birçok kırmızı ve gri pasaport sahipleri olmak üzere bazı vatandaşlarımızın iltica talepleri. Buna ek olarak varlıklı kişilerin yurtdışına yerleşme kararları, bu yolda attıkları adımlar.
Bütün bunlara ek olarakta, bazı kişilerin paralarını bankalardan çekip yurtdışına götürmekte oldukları yolundaki duyumlar eklenince, insanın olanlara şaşırmaması, endişe duymaması, tepki göstermemesi mümkün olamıyor.
Elbette ki gelişmelerden hoşnut değiliz.
Olanlar demokrasi ile yönetilen ülkelerde olmaması gereken boyutlara ulaşmıştır.
Demokrasi ile yönetilen çağdaş ülkelerde, bu tür olaylar, kolay kolay meydana gelmez. Ama meydana geldiğinde de buna sebebiyet verenler, başta siyaset açısından olmak üzere en ağır bedelleri ödeme durumu ile karşı karşıya kalırlar.
Ama bizde ise böyle bir uygulamaya rastlamak oldukça zor. Böyle oluncada duruma tepkili olanlar, umutsuzluk rüzgârına kapılıyorlar ve bu rüzgarın etkisi ile de ülkemiz için yararlı olmayacak kararları alma yoluna gidiyorlar.
İçinde bulunduğumuz durumdan düzlüğe çıkmak,ülkenin üzerini kaplamış bulunan karanlık bulutların tamamen dağılması suretiyle aydınlığın ülkemizi kaplaması yolunda adımlar atmak zaman alacaktır. Hatta böylesi bir aydınlığa kavuşabilmek zor da olacaktır. Ama kolayı bulup ülkeden kaçma yerine, zoru başarmak suretiyle gerek ülkemizin, gerekse bizlere güven duyan, bel bağlayan büyük bir topluluğun umutlarını bir anda tüketerek ülkeyi karanlık içerisinde bırakma yoluna gitmek, hiçte doğru bir hareket değildir.
Yetişmiş bilim adamlarımızın beyin göçü yoluyla yurtdışına çıkmaları yerine, yurtdışında bulunan bilim adamlarımızın yurda dönmelerini sağlamak için gereken yapılmalıdır.
Meşru kazançları ile varlıklı konumda bulunan yurttaşlarımızın, pılıyı pırtıyı toplayarak, kendisi ve ailesi ile birlikte yurtdışına yerleşmeye kalkması bize göre en hafif deyim ile bencilliğin ta kendisidir.
Ülke bir yangın yerine dönmek üzere iken, bu yangını söndürmeye çalışılacağına, yangından kaçarak kurtulmak istemek ,benden sonra tufan anlayışının tipik bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
80 milyon yurttaşımız içerisinde gidişattan hoşnut olmayan büyük bir çoğunluğun bulunduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bu çoğunluğun içerisinde sessiz ve suskun olanların sayısının da azımsanamayacak kadar çok olduğu bilinmelidir.
Bu nedenle yapılacak iş, kaçmak, ülkeyi terk etmek olmamalıdır. Aksine ülkede kalarak olumsuzlukları olumluya çevirmek, sessiz ve suskun olanları bilinçlendirmek ,ülkenin üzerindeki kara bulutların dağılmasına katkıda bulunmak suretiyle aydınlık ve esenlik günlerin gelmesini sağlamak olmalıdır.
Şu husus hatırdan uzak tutulmamalıdır: “Para gelip gider. Ama ülke bir kez elden gittikten sonra, bir daha onun geri kazanılması zor ve hatta imkânsız olur”.
Bu nedenle umutsuzluğa kapılarak ülkesini terk etmek isteyenlere “ sakın ha” diyoruz….
YORUMLAR