Hatay’a gelen, aralarında Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve AKP kurucularından Av. Ertuğrul Yaylçınbayır gibi dünyaca ünlü hukukçular, “Referandumda neden evet ya da neden hayır” denilmesi gerektiğini anlattılar.
5 Nisan Avukatlar Haftası etkinlikleri kapsamında Salı günü Antakya Meclis Kültür Merkezi’nde yapılan Panel’e; Anayasa Hukuku Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, Yrd. Doç. Dr. Fatma Nur Uluşahin, Av. Ertuğrul Yalçınbayır ve Sevil Becan konuşmacı olarak katıldı. “Referandum’da; Evet- Hayır” Paneli 2 saat sürdü. Verilen mesajlardan özet ana başlıklar şöyle:
-Bugünkü Siyasi Partiler Yasası nedeniyle partilerde genel başkanlık saltanatı hakim. İstediklerini seçtirir, islemediklerimi seçtirmezler.
-Bugünkü Anayasa değişikliği referandumu, demokratik teamüllere uygun değil.
-1995 ile 2001’deki anayasa değişiklikleri, uzlaşmacı kültürle, genel görüşler alınarak yapıldı, olumlu mesafeler kat edildi.
-Haksızlıklara karşı insanların isyan etme hakları var. İsyanlara karşı hukuki düzenlemeler yapmak da devletin görevidir. İsyanlar yaşanmadan devletin bu düzenlemeleri yapması gerekir.
-Bugünkü işleyişe göre, kamu önünde eşitlik ihmal ediliyor ve partizan tutumlar ön plana çıkıyor. Bu çok tehlikeli bir tutum.
-Daha önceki Anayasa değişiklikleri, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve kamuoyu desteğiyle yapıldı. Ancak her şey Anayasa değildir. ‘Anayasa olursa sorunlar çözülür’ demek de yanlıştır.
-“Her şeyin sorunu Anayasa” ne kadar yanlış ise, “Yeni Anayasa sorunları çözer” mantığı da yanlıştır. İkisi de yanlıştır. En ideal Anayasa, tam katılımcı anlayışla uzlaşma ve kültürüyle yapılan anayasalardır. 1995 ile 2001 Anayasa değişiklikleri, gelişmeci ve uzlaşmacı anlayışla yapılan Anayasa değişiklikleriydi. Avrupa ve iç dinamiklerin etkisiyle gerçekleştirildi. Kadın, insan hakları ve işçi hareketleri bu değişikliklerde etkin idi. Önemli birikimler sağlanmıştı.
-Şimdiki yeni Anayasa ile ilgili ilk kıvılcım, 16 Ekim 2016’da atıldı. Anayasa değişikliği gündeme geldi.
-DÖNMEZ CEVAPLADI-
Hatay Barosu’nun çok önemli mesajlar verilen “Avukatlar Günü” kutlama etkinliğine gereken ilginin gösterilmemesiyle ilgili olarak, Baro Başkanı Av. Ekrem Dönmez’in görüşlerini aldık. 5 Nisan Avukatlar Haftası etkinlikleri kapsamında Meclis Kültür Merkezi’nde yapılan ve 686 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılan Anayasa Profesörü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun da katılım gösterdiği Panel noktasında konuşan Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, ‘salon boştu’ eleştirilerine net bir cevap verdi.
Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu’nun, ‘barış’ bildirisine imza atan isimler arasında olması ya da isminin FETÖ operasyonları sürecinde anılmasını ‘salonun boşluğuna’ bağlayan eleştirilere kesinlikle katılmadığını söyleyen Dönmez, çarpıcı bir değerlendirme yaptı ve şunları söyledi:
“Türkiye’de, 15 Temmuz 2016’dan sonra yürüyen FETÖ soruşturmalarının sağlıklı bir şekilde ilerlediğini söylemek mümkün değil, ki sağlıklı bir şekilde ilerlediğine de inanmıyorum. Dolayısıyla, ister Kaboğlu olsun ister bu FETÖ soruşturmaları içerisinde ismi anılan yüzbinlerce kişi olsun, bir kere her şeyden önce şunu kabul etmemiz gerekiyor… Eğer bir hukuk devletinde yaşıyorsak, suçu ispatlanana kadar hiç kimseyi en baştan mahkum etmememiz gerekiyor. Darbe sürecine katılanlara gelince… Onlara zaten diyecek bir lafım yok. Onlar, suç halinde yakalanmış insanlar. FETÖ ise bir iddia! Dolayısıyla, bunların hepsi, hesaplaşmaları siyaset ve hukuk tarihimizde yapılacak, gün yüzüne çıkartılacak olan konular.
Peki, bu işi ortaya çıkartmak için gerekli bir çaba var mı? Düşünün ki, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘180 Milletvekilinden’ bahsediyor, Başbakan ise “Bir tane bile By Lock’cu Milletvekili yok’ diyor. Hangisine inanacağız? Dolayısıyla, İbrahim Kaboğlu’ya bu anlamda eklenmek istenen suçlamaları, hem hukuka hem de siyaset tarihine bırakalım. Onun için acele etmeye gerek yok.
Salonun doluluğuna ya da boşluğuna gelince… Baromuz, 5 Nisan Avukatlar Haftası kapsamında gündemde olan bir konuyu (referandum), ama EVET ya da HAYIR’ı kanalize etmek üzere değil, neye EVET ya da neye HAYIR denmesi gerektiğinin bilincinde ele alan bir Panel gerçekleştirdi. Ancak, salonun boşluğu ya da doluluğu bizlerin ne umudunu kırıyor ne de umudumuzu besliyor. O anlamda, salonun kısmen dolu ya da kısmen boş olması, bizlerin, toplantı ile ulaşmak istediğimiz amaca ‘ulaşamadığımızı’ göstermiyor. Aksine, amacına ulaşmış bir toplantı oldu. Açık ve net, salonun doluluğuna göre iş yapmayı çoktan bıraktım! Salonun ya da meydanların doluluğu ya da boşluğu bizlere bir sonuç vermiyor. Bu, sadece algı operasyonlarına yarıyor. Dolayısıyla, bizim bu anlamda bir algı operasyonuna ihtiyacımız yok. Biz, sadece ama sadece, doğruları halkımıza anlatmakla yükümlüyüz.” -Cemil Yıldız-