Hatay’ın Samandağ ilçesinde bulunan Hz. Hızır Parkı’nda Suriye Halklarıyla Dayanışma Platformu tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, Suriye’de HTŞ yönetimi altında yaşandığı belirtilen ağır hak ihlalleri, mezhepçi uygulamalar ve Alevi toplumuna yönelik saldırılar kamuoyunun gündemine taşındı.
Basın açıklamasına Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay da katıldı. Platform adına yapılan değerlendirmede, “Yeni Suriye” ve “Suriye’de yeni dönem” söylemleriyle sunulan HTŞ yönetiminin birinci yılını doldurduğu hatırlatılarak, bu süreçte halkların iradesinin dışlandığı bir yönetim anlayışının kurumsallaştığı savunuldu.
Açıklamada, HTŞ’nin eşitlik ve özgürlük temelinde bir toplumsal yapı inşa etmek yerine baskı, şiddet ve zor yöntemlerini esas alan bir iktidar modeli oluşturduğu ileri sürüldü. Bu yönetim anlayışının, katliamlar ve sistematik hak ihlalleriyle varlığını sürdürdüğü ifade edildi.
“Meşruiyeti Olmayan Bir İktidar”
Platform, 8 Aralık sonrası Suriye’de suç ve şiddet geçmişiyle bilinen silahlı yapıların iktidara taşındığını belirterek, bu durumun emperyalist güçler ve bölgesel işbirlikçiler eliyle sürdürüldüğünü savundu. Açıklamada, söz konusu yönetimin halklar nezdinde hiçbir meşruiyetinin bulunmadığı ve ülkeyi yönetme kapasitesinden yoksun olduğu iddia edildi.
Bu süreçte özellikle Arap Alevilerinin yanı sıra Dürziler, Kürtler ve Hristiyanların da sistematik baskı, tehdit ve saldırılara maruz kaldığı vurgulandı.

“Mart 2025 Olayları Soykırım Niteliğinde”
Basın açıklamasında, Mart 2025’te yaşanan olaylara özel bir yer ayrıldı. 6-8 Mart tarihleri arasında yoğunlaşan saldırıların, Suriye tarihinin en ağır katliamları arasında yer aldığı belirtilerek, uluslararası hukuk açısından bu sürecin soykırım kapsamında değerlendirilmesi gerektiği savunuldu.
Platformun paylaştığı bilgilere göre, HTŞ’ye bağlı silahlı gruplar tarafından 15 binden fazla Alevi yurttaşın yaşamını yitirdiği, köylerin basıldığı, toplu infazların gerçekleştirildiği, kadınların kaçırıldığı ve çok sayıda kişinin toplu mezarlara gömüldüğü öne sürüldü.
Açıklamada ayrıca, yaşananlara rağmen uluslararası kamuoyunun sessiz kaldığı, Türkiye’de iktidara yakın medya organları ile bazı Batılı medya kuruluşlarının süreci görmezden geldiği iddia edildi. Soykırıma dikkat çeken kişi ve kurumların ise baskı ve tehditlerle karşı karşıya bırakıldığı ifade edildi.
Alevilere Yönelik Baskıların Devam Ettiği İddiası
Platform, Suriye’de Alevi toplumuna yönelik nefret söylemleri ve saldırıların sürdüğünü belirterek; infazlar, inanç merkezlerine yönelik bombalı saldırılar ile kadın ve çocuk kaçırmalarının devam ettiğini dile getirdi.
Humus’ta son dönemde yaşanan olayların da emperyalist müdahaleler, mezhepçi politikalar ve karşı-devrimci şiddetin bir sonucu olduğu savunuldu. Açıklamada, bazı camilerin ibadet alanı olmaktan çıkarılarak silahlı mezhepçi yapıların ideolojik merkezlerine dönüştürüldüğü öne sürüldü.
“Hedef Toplumsal Hafıza ve Birlikte Yaşam”
Açıklamada, saldırıların yalnızca ibadethaneleri değil, Alevi toplumunun kamusal varlığını, tarihsel hafızasını ve birlikte yaşama iradesini hedef aldığı belirtildi. Yaşananların tarihsel bir arka plana sahip olduğu ifade edilerek, Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine uzanan Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi olayları hatırlatıldı.
Talepler Kamuoyuna Duyuruldu
Suriye’de Alevi halkının eşit yurttaşlık mücadelesini sürdürdüğü vurgulanan açıklamada, şu talepler sıralandı:
İnanç kimliklerinin resmen tanınması
Tüm halkların inanç ve etnik kimliklerinin anayasal güvence altına alınması
Halkların kendi kaderini tayin hakkının kabul edilmesi
Kaçırma ve zorla yerinden etmelerin sona erdirilmesi
Yaşananların soykırım olarak tanınması ve sorumluların yargılanması
Açıklamada, Suriye Alevilerinin gerçekleştirdiği oturma eylemleri selamlanırken, bu eylemlere yönelik silahlı saldırıların HTŞ yönetiminin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyduğu ifade edildi.
Basın açıklaması, Suriye’de Alevi halkının onurlu ve adil bir yaşam mücadelesiyle dayanışmanın sürdürüleceği mesajıyla sona erdi.
