Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, Suriyeli mültecilere evlerine “dönme” çağrısı yaptı, isim vermeden bazı ülkelerin “Suriyeli mültecileri kullandığı” suçlamasında bulundu.
Mikdad, New York’ta, Birleşmiş Milletler (BM) 76’ncı Genel Kurul toplantıları çerçevesinde yaptığı konuşmada, Suriyeli tüm mültecilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde geri dönüşü için kapılarının ardına kadar açık olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı, Suriye Hükümeti ve müttefiklerinin, geri dönüşleri mümkün kılmak ve dönenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için her tür önlemi aldığını kaydetti. Mikdad, Batılı ülkeleri, Suriyelilerin çektiği acılar üzerinden kendilerine fayda sağlamak ve onların iyiliğini düşünüyor gibi yapmakla suçladı.
-ÜLKE TABLOSU!-
Son dönemde, CHP’li Büyükşehir Belediyelerinin Hatay’daki buluşması ve toplantıları sırasında da sıkça gündeme taşınan ve tartışılan Suriyeli sığınmacıların geri dönmesiyle ilgili gelişme, ülke tablosunun sivil kayıplarını hatırlattı bir kez daha…
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hazırlanan ve BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan analiz raporda, Suriye’de on yıldır devam eden iç savaşta yaklaşık 350 bin sivilin öldürüldüğü bildiriliyor.
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Suriye’deki sivil can kayıplarının sayımını 2014 yılında askıya almıştı. Buna gerekçe olarak, doğrulanabilir bilgiye erişimde yaşanan sıkıntılar, ayrıca sürecin karmaşık ve tehlikeli olması gerekçe gösterildi. BM dairesi, Suriye’deki sivil ölümlerinde en son sayımı ise 191 bin olarak vermişti.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet mevcut rakamların, kendi dairesinin verileri yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve Şam Hükümetinin verdiği bilgilerden derlendiğini açıkladı. Bachelet, toplanan verilerin; öldürülen sivillerin tam adları, ölüm tarihleri, hangi
Sivil can kayıplarının çoğu, normalde iç savaşın çok daha geç ulaştığı Halep ilinde yaşandı. Halep’i; Şam’ın kırsal alanları, Humus, İdlib, Hama ve Tartus izliyor. Ölen bu sivillerin 13’te birinden fazlası kadın, 13’te birine yakın da çocuk.
Bachelet, verdiği rakamların bir istatistikten ibaret olmadığını, her birinin ardında canlı bir kişi olduğunu hatırlatırken, birçok sivilin de ölümünün kayıtlara geçmediğini, görgü tanığı bulunmadığını belirtti.
BM yetkilisi, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin, önümüzdeki dönemde kayıplarla ilgili bir rapor hazırlayacağını, bunun da, Suriye’deki iç savaşın kapsamı ve Suriyelilere genel anlamda etkisini daha fazla ortaya koyacağını belirtti.
-NÜFUSUN YARISI!-
Suriye iç savaşı, dünyadaki en büyük mülteci krizine yol açtı. Yaklaşık 6,8 milyon Suriyeli ülkelerini terk etti, 6,7 milyon kadarı da kendi ülkelerinde evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu sığınmacıların 4 milyonu komşu Türkiye’ye sığındı. Toplamda 13,5 milyonu bulan, yerlerinden edilen bu kişilerin sayısı, Suriye nüfusunun yarısından daha fazla.
Bir taraftan yapılan çağrı, Hatay’dan yükseltilen açıklamalar ve BM rakamları, Suriye’nin İdlib kenti merkezli baskıyı da arttırıyor. Gözler ise 29 Eylül’de bir araya gelmesi beklenen Ankara ve Moskova’nın bu konuda alacağı kararlarda olacak.
Bu konudaki kaynakların verdiği bilgiye göre, Erdoğan ve Putin’in Soçi buluşması öncesi İdlib’te tansiyon oldukça yüksek. Rusya, Ankara’ya Esad’la masaya oturması ve İdlib’ten radikal grupları çıkarması için baskı yapıyor. Diplomasi kulislerine göre, Erdoğan’ın, ABD’nin tepkisine rağmen Rusya’dan satın alınan S-400’ler konusunda geri adım atmayacakları açıklaması ise Soçi öncesi Putin’e gönderilen “yumuşak bir mesaj”.
-GELİŞMELER!-
Erdoğan ve Putin, Türkiye ve Suriye arasındaki çatışmayı sonlandırmak için 5 Mart 2020’de ateşkes ve ortak devriyeler başlatarak, bölgede güvenliği sağlama konusuna anlaşmıştı. Ancak Şam ve Rusya’nın son dönemde İdlib’teki operasyonlarını artırması, Ankara için kaygı verici boyutlara ulaştı. Operasyonlarda, 10 Eylül’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hedef alınmış ve 4 Türk Askeri hayatını yitirmişti. Rus hava güçlerinin Eylül ayından bu yana bölgeye 200’den fazla saldırıda bulunduğunu belirten Ankara’daki diplomatik kaynaklar, bu saldırılarda,
Rusya ile Esad rejimi güçlerinin geniş çaplı bir operasyon yapma ihtimalini dikkate alan Türkiye ise bölgeye 80’e yakın askeri üs ve gözlem noktası inşa etme yanı sıra 10 binin üzerinde asker de konuşlandırmış durumda.
-NEDENİ!-
Türkiye ile Rusya’nın “gerginliği azaltma bölgesi” olarak ilan ettiği İdlib’te muhalif gruplar yanı sıra, başta Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olmak üzere çok sayıda radikal İslamcı grup olması ve Ankara’nın bu grupları halen bölgeden çıkartamamış olması, Ankara ile Moskova arasındaki İdlib sorununun büyümesinde temel neden olarak görülüyor.
Soçi öncesi Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan da İdlib konusunda Türkiye’ye eleştiri geldi. “Türkiye, İdlib’te normal muhalifleri terörist gruplardan ayıramadı” diyen Lavrov, Ankara ile daha önce yapılan anlaşma gereği Türkiye’nin böyle bir sorumluluğu olduğuna
-OPERASYON OLURSA!-
Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’de Türkiye’nin Şam büyükelçisi olarak görev yapan, Ankara-Şam ilişkisi krize girdiğinde de merkeze çekilen, Türkiye’nin son Şam büyükelçisi Ömer Önhon, Erdoğan-Putin görüşmesinin İdlib’te gerilimin bitip bitmeyeceği konusunda “çok kritik” olduğunu düşünüyor.
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Emekli Büyükelçi Önhon, Hatay’ın da yakından izlediği İdlib konusunda olası bir askeri operasyonun sonuçlarına da işaret ettiği değerlendirmesinde, Rusya’nın İdlib’e operasyon yapması durumunda bunun sonuçlarının ağır olacağı konusunda uyardı:
“Rusya, İdlib’i temizlemek istediğinin mesajını veriyor. Savaş öncesi 1 milyon nüfuslu İdlib’in nüfusu bugün 4,5 milyona dayanmış durumda. Türkiye’nin, hemen Suriye sınırındaki bu bölgeye Rusya ve rejim güçleri tarafından eğer bir askeri operasyon yapılırsa, çok kanlı olur. İkincisi, on binlerce Suriyeli Türkiye’ye yönelir. Türkiye’nin güney sınırında yeni bir sığınmacı akını görülür. Üçüncüsü, İdlib’teki silahlı güçler de Türkiye’ye yönelir. Bunların hepsi, Türkiye için çok ağır sonuçlar demektir.” -Tamer Yazar-