Antakyalı bir Doktorun kaybettiği annesine yazdığı mektup…
Antakyalı Doktor Turgay Daplan, bayram arifesinde annesini kaybetti. Arkadaşlarının anlatımına göre, Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Ankara’da doktorluk yaptığı sırada, sakin ve mutlu bir hayat yaşarken, annesinin ömrünün sonlarına geldiğini bildiği için TUS Sınavı’nda Antakya Radyoloji Bölümü’nü yazarak annesinin yanına geldi. Dr. Turgay Dap-lan, uzmanlığı tamamlayınca da, yine Antakya’da, annesinin yanında kaldı.
“Duygularındaki samimiyet, damıtılmış sevgi ve sadakattir. Gerçekten, bir çocuğun anneden alabileceği en güzel şeyleri almıştır” diyor, arkadaşları O’nun için…
Dr. Turgay Daplan, bayram arifesi kaybettiği ve doğduğu köyde toprağa verilen annesi için yazdığı mektubu mezarı başında okudu. Okurken ağladı, ağlattı. İşe o duygu yüklü o mektup:
…
Annem…
Yılar önce çocuk yaşta gururun, onurun ve o muhteşem aile terbiyenle, sükunetinle ve üstünde masumiyetin simgesi beyaz gelinliğinle at sırtında ayrıldığın, hayatının en güzel, en mutlu, en saf yıllarını yaşadığın köyüne, hiç kaybetmediğin onurun, gururun, masumiyetin ve sükunetinle, yine beyazlar içinde, ama bu defa eller üzerinde döndün…
Bizler, onurunla yetiştirdiğin on evladın, senin bize öğrettiklerini hiç unutmayacağız… Dürüstlüğü, saygıyı, sevgiyi ve özellikle başımıza gelen kötü durumlarda sabrı… Sen ki, yaşanacak en güzel şeyleri yaşadığın gibi uğranabilecek en büyük haksızlıkları da gördün, hem de sana en çok sahip çıkması gerekenlerden… Ama her zaman evlatlarını korudun, kolladın ve kendi hayatını bizlere feda ettin.
Annem…
Ruhun müsterih olsun. Bunları hiçbir zaman unutmayacak ve öğütlerini her zaman başımızın tacı yapacağız.
Sen, hatıralarda hep neşeli, yardımsever, eğlenmeyi de üzülmeyi de şarkılarında yaşayan sevilen Sakine olarak yaşayacaksın… Benim aklımda, hep babasının evinin önünde, ay ışığında kardeşleriyle neşeli oyunlar oynayan on yaşındaki Sakine olarak kalacaksın.
Ya da arkadaşlarının çocukları evlenirken, onlara şarkılar söyleyen Sakine olarak…
Ya da teras kat evimizde, çiçekleri ile mutlu yüzü gülen Sakine olarak…
Ya da ben evlendikten sonra, sana yemeğe geleceğimiz zaman, sevdiğim yemeği hazırlamak için koşturan ve bundan ne kadar keyif aldığı güzel gözlerindeki ifadeden anlaşılan Sakine olarak…
Ama seni hiç üzgün yüzünle hatırlamayacağım… Sen, kıymeti bilinmeyen bir mücevherdin, ama olsun, bizim kraliçemizdin…
Ne mutlu bana ki, bana ve çocuğuma gözlerini miras bıraktın ve çocuğuma bakarken senin gözlerine bakıyor gibiyim… Onun gözüne bakarken hep seni görecek olmak ne muhteşem bir şey biliyor musun annem?
Ve ne mutlu bana ki, en son seninle aynı evi paylaşan ben oldum…
Ama sana doyamadım, tüm birlikte geçirdiğimiz vakitlere rağmen…
Hoşçakal annem…
Dilerim, ruhun, dünyada bulamadığı huzuru ahirette bulur…
Oğlun Turgay ve Bütün Çocukların…