Referandum tarihi yaklaştıkça sinirler gerilmeye, sert söylemler havalarda daha fazla uçuşmaya başladı.
Bu arada yurtdışında da hoş olmayan birçok tutum ve davranış haberleri medyaya yansıdı.
Öncelikle bir hususu açıklıkla belirtmek isteriz: Devletimizin onurunu zedeleyecek, çirkin ve yakışık olmayan tutum ve davranışlar kimden gelirse gelsin bunlara karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz. Bu nedenle başta Almanya ve Hollanda olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinin, referandum nedeniyle o ülkelerde bulunan Türk vatandaşları için propaganda yapılabilmesini engelleyecek tutum ve davranışlar içinde bulunmasını, hele hele bu tutum ve davranışların kaba kuvvete vardırılacak düzeye ulaştırılmasını şiddetle kınıyoruz. Zaten bu tür davranışlar karşısında iktidarı ve muhalefeti birlik olmuş tepkilerini açıkça ortaya koymuşlardır. Bunun böylece bilinmesini tarihe not düşme açısından belirtmek istiyoruz.
Bu madalyonun bir yüzü.
Birde madalyonun öbür yüzüne bakmak gerekir. Madalyonun öbür yüzüne bakıldığında birçok yanlışların yapıldığı görülmektedir. Ayrıntıya girmeden yine tarihe not düşmek açısından bu hususu belirtmekle yetiniyoruz.
***
16 Nisan tarihi giderek yaklaşıyor. Yani bir tür geri sayım başladı diyebiliriz.
Halk oylaması tarihi yaklaştıkça, kamuoyu yoklaması sonuçları daha hızlı bir şekilde gündeme düşmeye, kamuoyunun bilgisine sunulmaya başladı.
Bugüne kadarki kamuoyu yoklamalarından, “HAYIR” oylarının daha çok olacağı, kararsızların oylarının giderek “HAYIR” a dönüşmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durum “EVET” oyu verilmesi yolunda görüş sahibi olanları fazlaca tedirgin etmekte ve germektedir. Bunun sonucu olarakta “EVET” oyların artması doğrultusunda her yola başvurulmak istendiği uygulamalarla kendini göstermektedir.
Oysaki halk oylamasında, tüm yurttaşlar tarafından benimsenmesi gereken bir anayasa değişikliği teklifi oylanacaktır. Bunun içinde “EVET” veya “HAYIR”oyu verecek olanların eşit koşullara ve haklara sahip olması gerekir.
Yani bir görüşün diğer görüşü üstün kılacak hak ve yetkilerle donanmamış olması zorunludur. Zira halk oylamasında ülkenin geleceğinin şekillenmesi söz konusudur. Geleceğimizin şekillenmesinin söz konusu olduğu, gelecek kuşakların ve ülkenin bekası için görüşün bildirileceği bu referandumun eşit şartlarda ve koşullarda yapılması zorunludur.
Eğer devletin tüm olanakları sadece bir görüşün başarıya ulaşması, diğer görüşün kaybetmesi için kullanılmaya kalkışılırsa, bu durumda referandumun eşit koşullar altında yapıldığından söz etmek mümkün olamaz.
Son günlerde dozunu giderek arttıran açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla ortada açık bir eşitsizlik söz konusudur.
“EVET” diyecekler için her kapı açılmakta, her yola olur verilmekte, buna karşı “ HAYIR” yolunda görüş bildirecekler için ise tüm yollar kapatılmak istenmekte, bu yolda görüş bildirmeye kalkanlar ağır bir şekilde suçlanma yoluna gidilmektedir.
Demokratik rejimle yönetilen ülkelerde, anayasalar “toplumsal uzlaşı” sonucu yaşama geçirilir. Yani anayasa bir toplumsal uzlaşı metnidir. Bizimde demokratik bir rejimle yönetildiğimiz kabul edilmekte olduğuna göre aynı şekilde anayasamızın bir uzlaşı metni olması zorunludur.
Hiç olmazsa, 16 Nisan’da yapılacak olan referandumun eşit şartlarda, eşit hak ve yetkiler kullanılmak suretiyle yapılması ve böylece bir uzlaşı metninin ortaya çıkması yolu açılmalıdır.
Eğer “HAYIR” oyu kullanacaklar, en ağır sözlerle suçlanır ve böylece “HAYIR” oylarının azınlıkta kalması için tek yanlı çaba sarf edilir ise, çıkacak sonuç ne olursa olsun tartışma konusu olur.
Tartışmalı bir referandum sonucunun ise yarar yerine zarar getireceğinin bilinmesi ve ona göre hareket edilmesi gerekir.
Henüz sona yaklaşılmamış iken, bu gerçeğin görülmesi ,yanlıştan dönülmesi ve eşitsizliği oluşturan tutum ve davranışlardan kaçınılması gerektiği hususunu hatırlatmakta yarar görüyoruz….
YORUMLAR