Suriye’de, 2011 senesinden bugüne yaşanan iç savaş yüzünden büyük acılar yaşayan çocukların kimisi ailesiyle, kimisi yakınlarıyla, kimisi de bir başına… Onlar, can güvenlikleri nedeniyle göç etmek zorunda kalanlar… Bir kısmı, Türkiye’deki yakınlarının yanına yerleşen, bir kısmı yetimhanelerde barınan, savaşın çocukları…
Hatay’ın Suriye sınırında, yaklaşan kış şartları öncesi, zeytinlik alanlarda ve derme çatma çadırlarda süren yaşamların kalabalığı yüz binlerle ifade edilirken, Suriye’nin kuzeyinde devam eden Barış Pınarı Operasyonu ile hedeflenen ‘geri dönüşlerin’ nasıl olacağı ise hala kocaman bir soru işareti! Zira yapılan son araştırmalar, ortaya konan bu yöndeki raporlar ve gerçekleştirilen anketler, ‘geri dönmeyi düşünenlerin’ sayısında ciddi düşüşler olduğuna işaret ediyor.
İsmini vermek istemeyen ve 2013 senesinden bugüne Antakya’da yaşadığını söyleyen Suriyeli bir sığınmacının anlattıkları da buna dair…
“Geri dönelim! Bizden istenen bu! Peki, nereye? Geride bir şey kaldığını mı sanıyorsunuz? Kalanların ne halde olduğunu biliyor musunuz? Bizden geri dönmemiz isteniyor, ama… Geri döndüğümüzde bizleri bekleyen şartlar sorgulanmıyor bile. Siz bile kendi ülkenizde kullandığınız kelimeleri dikkatle seçerek paylaşıyorsunuz, siyaseten muhalif görünmemek için! Yanlış mı? Aynı şey Türkiye’de de var, aynı tedirginlik. Bizimki çok daha tehlikeli ve riskli bir durum. Geri döndüğümüzde bizlere hemen ‘hoş geldin’ deneceğini mi sanıyorsunuz? Suriye’de işler böyle gitmiyor. Dürüstçe, çocuklarımı, savaştan çıkmış toprakların acımasızlığına teslim etmeyeceğim. Benden kimse bunu istemesin. Onlar, burada okuyacak ve iş-güç sahibi olacaklar. Ama bir gün isterlerse, Avrupa’ya ve Amerika’ya gidecekler. Çok daha iyisi için, daha güzel hayatlar için.”
-ÇOCUKLAR-
Geri dönmek istemeyenlerin kalabalığı adına konuşanlar, Ankara’nın ‘geri dönecekler’ ifadesinde şekillenen planları dışında duranların ne de çok olduklarının da altını çiziyor aslında. Peki ya çocuklar! Onlar ne düşünüyor, biliyor muyuz?
Suriye’deki iç savaşta yakınlarını kaybeden, bazıları yaralanan kız çocukları, yeni bir yaşam için sığındıkları Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde hayata tutunmaya çalışıyor. Yaşadıkları acı dolu günleri unutamayan Suriyeli yaralı ve yetim kız çocukları, yarım kalan eğitimlerini Türkiye’de sürdürüyor. Geçici Eğitim Merkezi ile Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı okullar ve Reyhanlı Eğitim Köyü’nde eğitimlerine devam eden çocuklar, öğretmenleri sayesinde geleceğe hazırlanıyor.
-HAYALİM!-
9 yaşındaki Munteha Bekran, hayalini paylaşan çocuklardan biri. Yaptığı açıklamada, babasını çok özlediğini ve ileride onun gibi pilot olmak istediğini söylüyor, Bekran. Babasının, kaçmalarını istemesi üzerine, annesi ve kardeşleriyle Reyhanlı ilçesine geldiklerini ifade eden Bekran, babasının cezaevinden çıkamayacağını anladığı anda, kendilerinden Türkiye’ye kaçmalarını istediğini anlatıyor.
Şam’da, savaş uçağı pilotu olan babasının, sivillerin üzerine bomba atmamak için rejim güçlerince alıkonulduğunu anlatan Bekran, ”Babam, masum insanların üstüne bomba atmadığı için cezaevinde öldürüldü. Onu çok özlüyorum, ben de babam gibi pilot olacağım ve tüm çocukları koruyacağım” şeklinde konuşuyor.
-BİR GÜN-
Hatay’a komşu Suriye’nin İdlib kentinden ailesiyle gelen ve 5 yıldır Reyhanlı’da yaşayan Viem Ebuzeyd de vatan hasreti çekenlerden. 10 yaşındaki Viem Ebuzeyd, babasının, savaş uçaklarından atılan bombalar nedeniyle engelli kaldığını anlatıyor. Suriye’ye dönmek istediğini, ama savaş olduğu için dönemediklerini belirten Ebuzeyd, ”Suriye’de birçok akrabamızı kaybettik. Onları ve vatanımı çok özlüyorum. Savaş biter bitmez, onların mezarlarını ziyaret etmek istiyorum. Akrabalarımızın yarısı öldü. Umarım bir an önce savaş biter” şeklinde konuşuyor.
Hayalinin polis olmak olduğunu dile getiren Ebuzeyd devam etsin…
“Ülkemde yarım bırakmak zorunda kaldığım eğitimime, Reyhanlı’da 4. sınıfa giderek devam ediyorum. Burada arkadaşlarımla çok iyi vakit geçiriyoruz. Çok kötü insanlara karşı çocukları korumak için polis olmak istiyorum.”
-YÜZ YANDI-
“Hayatta olduğuma şükrediyorum. Bazı yakınlarımı savaşta kaybettim. Ailemle buraya geldim. Kendimize yeni bir hayat kurduk. İnşallah eğitimimi tamamlayıp, doktor olarak ülkeme dönmek istiyorum.”
-UZMANINDAN-
Bu konuda paylaşılan Akademik uyarılardan bir diğeri, Yeditepe Üniversitesi Küresel Eğitim ve Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KEKAM) tarafından düzenlenen “21. Yüzyılda Uluslararası Göç Konferansı”ndan geldi.
Bu sene dördüncüsü gerçekleştirilen toplantıda konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Suriyelilerin uyumu için çocukların Türk eğitim sistemine entegre edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu konuda önemli başarılar elde edildi. 1 milyonu aşkın okul çağındaki Suriyeli çocuğun bugün yüzde 62’si okulda. Ancak çocuğun sadece okula gitmesi yeterli değil. Acaba çocuk okulda arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurabiliyor mu? Çocuk okulda dışlanıyor mu? Böyle sorunlar olduğunu duyuyoruz. Bu konuya eğilmek çok önemli” ifadelerini kullandı.
Mümkün olduğu kadar, kadınların ve yetişkinlerin Türkçe öğrenebilmesi ve Türkiye’deki sosyal yaşama katılması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Narlı, “Bunun için de, hem çocukları hem kadınları hedef alan ortak çalışmalar yapılabilir. Şu anda Türkiye’de, Suriyelilerle ilgili inanılmaz bir önyargı ve bazı şehir efsaneleri var. Bu şehir efsanelerinden arınarak, Suriyelilerin sorunlarını empatiyle anlayabilmek ve çözümü için yapabileceğimizin en iyisini yapmak gerekiyor” dedi.
Söylenenler, “toplumsal adaptasyon” konusunda sınıfta kalmış Antakya özelindeki Hatay için de önemli eleştiriler ve saptamalar içeriyor. Peki, ortaya konanları “üzerine alınıp özeleştiri yapmak” isteyen bir kent idarecisi, bir adım öne çıkıp konuşmak ister mi?
-Tamer Yazar – AA-