4006 Tübitak Bilim Fuarı Etkinliği
İlimiz orta dereceli eğitim kurumlarından Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi’nin 4006 TUBİTAK Bilim Fuarı etkinlikleri kapsamında hazırladığı 23 projeden biri olan, “Medya Okuryazarlığı” temalı “Gazete Okuyalım, Gazetede Yazalım” adlı proje ile ilgili olarak, Okulun Edebiyat Öğretmeni Ali Haydar Uslu’nun danışmanlığında sekiz öğrencinin görev aldığı uygulamada, okul öğretmen ve öğrencilerinin değişik konularla ilgili yazılarını, Gazetemizde siz değerli okuyucularımıza sunacağız.
Projenin amacı; Antakya’daki yerel gazeteleri tanıtıp okunmalarını sağlamak, farkındalık yaratmak ve yazdıkları yazıları gazetede yayımlatarak, gazetelerin daha çok okunmasını sağlamak üzerine oluşturuldu.
İşte o öğrenciler ve yazıları…
(4)
BİLMEK YARARLI MIDIR, ZARARLI MI?
Ben bu konuyu açıklamak için negatif bir örnek olarak H.P. Lovecraft’ın mitolojisinden daha iyi bir örnek düşünemiyorum. İnsanlığın aklının kaldıramayacağı derecede korkunç ve sonunda zihni deliliğe sürükleyen antik bilgilerle dolu bu evrende, çoğu hikayedir, gördüğü ya da öğrendiği şeyleri başkalarının iyiliği için yok etmesi gerektiğini anlatan insanların son sözleri ile alakalıdır. H.P. Lovecraft bize hikayelerinde insanlığın bilinmeyen karşısında genellikle ne kadar aciz ve çaresiz kaldığını gösterir.
Burada sormamız gereken ” Eğer sadece çaresizliğe sürüklenecekse insan yine de bilmeli midir?” sorusudur. Doğrusu bilgi en büyük güçtür, ama elde edeceğiniz her bilginin büyük küçük bir bedeli vardır. İnsan zihni varoluşundan bu yana bildiği için bedel öder. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, insanların zamanlarının sınırlı olduğunu bilmesidir. Diğer hayvanlar ölümü bilirler ama ne olursa olsun bir gün kendilerinin de öleceği bilincine sahip değildirler. İnsanlar bu bilginin farkına varabilecek potansiyele sahiptir ama bunu kaldırabilecek bir zihne sahip oldukları söylenemez.
Kimse ölmek için doğduğu gerçeğini kabullenmek istemez. Ölümü hep başka bir hayatın başlangıcı olarak yorumlar ya da unuturlar. Unutmak burada kritik bir noktadır. Eğer her bilgi yararlı olsaydı neden insanda unutma gibi bir durum vardı ki zaten. Unutmak gereksiz bilgilerin yer kaplamaması ve insanın kaldırmayacağı bilgilerin zihni yıpratmaması için yapılan bir eylemdir ama hiçbir veri yok olmaz. İnsan bir kere bilmenin getirdiği çaresizliği yaşadı mı bu deneyim kesinlikle kolay kolay sindirilmez. Bilmenin getirdiği bir sürü negatif yön vardır ama çoğu zaman bilgi hayatta kalmak için kritik bir noktadır.
Somut bilgiler çoğu zaman yarar sağlar ama soyut bilgileri bilmek çoğu zaman insanı depresif yapar. Ama soyut bilgileri bilmenin bize kazandırdığı en büyük şey bana göre farkındalıktır. Zamanın kısıtlı olduğu gerçeği insana hem anlam katar hem onu değersizleştirir. Varoluşsal problemler ya da kaçınılmaz sonlar olsun, güvende olduğu illüzyonuna kapılması gerçeği olsun birçok bilgi size farkındalık kazandırır ama karşılığında mutluluğunuzu da alır. Cahillik mutluluktur sözü buna en güzel örnektir ama bu her insana göre değişir.
Bir yalanla yaşayıp mutlu olmak ya da gerçeği bilip onunla yüzleşmek tercih meselesidir. Bilmek yaralı ya da zararlı, ne olursa olsun, önemli olan her bilginin, yanında bir sorumluluk getirdiği gerçeğidir.
Ali Bülbül 12-D
“MERAK KEDİYİ ÖLDÜRÜR” MÜ?
Merak çağlardır insanların gelişimine ve ilerlemesine büyük katkılarda bulunmuştur. Bulunduğumuz ortamda neler olduğunu merak etmemiz insanlara çeşitli kaynaklar sağlamıştır. Örneğin çevreyi merak etmemiz türlü ağaçların meyvelerini keşfetmemizi ve toplayıcılığı geliştirmemizi sağlamıştır. Ancak merak aynı zamanda bir ayının inini merak edenlerin sonu olmuştur.
Zaman geçtikçe insanlar Dünya’nın nasıl bir yer olduğu ve kuşların nasıl uçtuğu gibi konuları merak ederek coğrafi keşifler gibi gelişmeler gerçekleştirmiş ve arabalar, gemiler, uçaklar gibi araçlar üretmişlerdir. Günümüzde, insanlığın gelişip şimdiki haline gelmesini destekleyen, hatta bunun temeli olan merak yanlış yönlendiriliyor. İnsanların birçoğu merakını sahip olmadıklarını nasıl elde edebileceklerine değil, bunlara sahip olanların özel hayatlarına yönlendiriyor. Aslında neyi merak ettiğimizin taşıdığı önem hafife alınıyor. Merak ettiğiniz konu bilimle ilgili olursa insanlığa katkıda bulunursunuz ama başkasının özeli olursa katkıda bulunmak şöyle dursun kendinize zarar verirsiniz. Etrafta dolaşan bir kedi düşünelim. Bu kedi bir köşenin arkasında ne olduğuna bakmaya gidip orada bir kap yemek bulabilir ya da güzel kokular gelen bir eve girip dövülerek dışarı atılabilir. İhtiyaç duyulan ama kimsenin farkında olmadığı bir konuyu merak edip araştırmanın büyük getirisi olur fakat başka birinin gizlemeye çalıştığı bir konuya merak duymak düşman edinmeye sebep olacaktır.
Merak yeni olgular keşfederek gelişmeyi sağlasa da neyi merak ettiğimiz büyük önem taşır. İnsanlar, günümüzde yaşanan şekilde, merakını bilime değil diğerlerinin özeline yönlendirirse değişen koşullara uyum sağlayamayıp kendi sonlarına sebep olabilirler.
Can Karadağ 12-D
HAYALLER KORUNMAYA DEĞER
Hayat, hiç beklemediğimiz bir anda sürprizler yapabilir. Öyle ki beklenmedik sürprizler güzel olduğu kadar acı da verebilir. Hayatın anlamı da bu değil midir? Tıpkı kalbin atışı gibi dengesizce…
Bazen en zayıf noktamızdan vurabilir bizi, bağlanmak için her şeyi verebileceğimiz hayat. Görmezden geliriz çoğunlukla. Yok sayarız yaşadıklarımızı, duygularımızı, hissettiklerimizi… Her şeyin üst üste gelmesi de bundan kaynaklanmaz mı zaten? Ertelenmiş acılar, hayaller ve daha neler neler… İçimizde biriktirdikçe çoğalırlar ve sonunda durdurulamayacak bir hale gelirler. Başta acı verse bile içimizden atmak rahatlatır bizleri. Bu süreçte geleceğe dair fikirlerimiz de değişebilir. Ya da kısaca olgunlaşırız zaman geçtikçe.
İnsan doğası gereği içinde umudu bulundurur. Umut hayaller oldukça vardır. Hayal etmeyi bıraktığımız zaman sönmeye başlar. Neden bırakır insan hayal etmeyi? Kötü sürprizler, bekletilmiş duygular ve hayat şartları. Her şey tetikleyince birbirini başlar yaşamın ağır sesi. Kolay ele vermez kendini hayallerimiz ; geleceğin, geçmişteki umutlar gibi olmasını ister.Fakat öyle ağırdır ki bazı hikayeler yer veremez hayallere. Böyle başlar hayatın karşı konulmaz anlamsızlığı…
Biz istediğimiz sürece umut her zaman vardır. Yeter ki biz farkına varalım. İçimizde tuttuğumuz her şey yalnızca geleceğe yük olur. Hayallerimizi koruyalım. Hayal ettiğimiz sürece umut içimizde yaşayacaktır.
Deniz Yoksel 10/F
Haber/ Cemil Yıldız-