4006 Tübitak Bilim Fuarı Etkinliği
İlimiz orta dereceli eğitim kurumlarından Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi’nin 4006 TUBİTAK Bilim Fuarı etkinlikleri kapsamında hazırladığı 23 projeden biri olan, “Medya Okuryazarlığı” temalı “Gazete Okuyalım, Gazetede Yazalım” adlı proje ile ilgili olarak, Okulun Edebiyat Öğretmeni Ali Haydar Uslu’nun danışmanlığında sekiz öğrencinin görev aldığı uygulamada, okul öğretmen ve öğrencilerinin değişik konularla ilgili yazılarını, Gazetemizde siz değerli okuyucularımıza sunacağız.
Projenin amacı; Antakya’daki yerel gazeteleri tanıtıp okunmalarını sağlamak, farkındalık yaratmak ve yazdıkları yazıları gazetede yayımlatarak, gazetelerin daha çok okunmasını sağlamak üzerine oluşturuldu.
İşte o öğrenciler ve yazıları…
(5)
Neden Şiddet Uygularız?
Şiddet, Kelimeleri Kullanamayan Bireylerin İhtiyaç Duyduğu Kendini İfade Etme Biçimidir. Temelinde Pek Çok Sıkıntıya İşaret Ettiğini Rahatça Dile Getirebiliriz. Şiddetin Dünya Üzerinde Pek Çok Örneğini Ve Türünü Görmek Mümkündür: Kadına Yönelik Şiddet, İnsanın Kendine Uyguladığı Şiddet, Hayvana Şiddet, Sözlü Şiddet, Psikolojik Şiddet… Bu Durumun Temeline İndiğimizde Çoğunlukla Genç Yaştaki Travmaların Ya Da Bastırılmış Duyguların Dışa Vurumu Olduklarını Görürüz. Bastırılmış Bu Duygular İlkel Bir Davranış Olan Saldırma Arzusu Olarak Ortaya Çıkar, Çünkü İnsanlar Bu Şekilde Odaklarını Daha Farklı Durumlara Yönlendirirler Ve Kendi Bozukluklarını Görmezden Gelirler. Bu Durum İse Yalnız Daha Çok Şiddet Gösterme Eğilimine Sebep Olur.
Şiddet Üzerinde, Yetiştirilme Biçiminin Önemli Bir Rol Oynadığını Söylemek De Mümkündür. Çocukluk Döneminde Şiddete Tanık Olan Veyahut Şiddete Maruz Kalan Çocukların Yetişkinlik Dönemlerine Şiddet Uygulama Olasılığı Çok Daha Yüksektir. Örneğin Annesinin, Babası Tarafından Şiddete Uğradığını Gören Bir Çocuk, Erkeklerin Kadınlara Zarar Verme Hakkı Olduğunu Veya Erkeklerin Kendisine Zarar Verme Hakkının Olduğunu Aklının Bir Köşesine Yazar. Etrafındakilerin “Erkek Adam Ağlamaz!” Tarzında Sözleriyle Büyüyen Bir Çocuk, Duyguları Yansıtmanın Güçsüz Bir Davranış Olduğunu Öğrenir… Oysaki Bunlar İnsanlık Değerlerine Zarar Veren Tabulardır Ve Şiddeti Normalleştirmekten Hatta Yaygınlaştırmaktan Başka Bir İşe Yaramazlar.
Şiddeti Etkileyen Bir Diğer Önemli Unsur İse Çevresel Faktörlerdir. Yapılan Araştırmalar Yüksek Sıcaklığın, Fazla Gürültünün, Kalabalık Yaşam Ortamlarının, Ekonomik Sıkıntıların, İletişim Problemlerinin Şiddete Eğilimi Artırdığını Ortaya Koymuştur. Aynı Zamanda Bazı Psikolojik Rahatsızlıklar, Sinir Sistemini Kötü Etkileyecek Zararlı Madde Kullanımı, Travma Sonrası Bozukluklar Da Şiddeti Artırabilecek Faktörler Arasındadır.
Peki Şiddete Medyanın Etkisi Nedir? Çoğu Olayı Medyadan Öğrendiğimiz Ve Medya Sayesinde Çözüme Kavuşturabildiğimiz Bu Zamanda Medyanın Etkisini Küçümsemek Yersiz Olur. Ancak Medyadaki Şiddet Haberlerine Konulan Beyaz Başlıkların Şiddeti Normalleştirdiğini De Söyleyebiliriz. Bir Adamın Eşini Katletmesine Konulan “Aşk Cinayeti”, “Namus Cinayeti” Şeklindeki Başlıklar Durumu Romantikleştirmekten Ve Ciddiyetten Uzaklaştırmaktan Başka Bir İşlev Görmemektedir. Bu Durumda Yapılması Gereken İse Olması Gerektiği Gibi Durumun Kınanması Ve Suçlunun Hak Ettiği Cezayı Sonuna Kadar Almasını Sağlamaktır. Çünkü Çeşitli İndirimlerle Sıyrılınan Suçlar Da Bu Durumu Artırıcı Etkiye Sahiptir. Saldırganlar Suçlarının Cezasız Kalacağına Güvenerek Hareket Etmekte Ve Bu Da Karşılarındakine Zarar Verme Konusundaki Özgüvenlerini Tazelemektedir.
Sonuç Olarak, Şiddetin Yüzlerce Sebebini Sıralayabiliriz Fakat Gerçek Şudur Ki Şiddet Arzusu Kontrol Edilebilir Bir Dürtüdür Ve “Güçlü” Olan Herkes Bu Dürtüye Söz Geçirebilme Kabiliyetine Sahiptir. -Pelin Güzelyurt /12-D-
NEDEN ÇEVREMİZİ KİRLETİRİZ?
Çevre kirliliği, yüksek ihtimalle dünyanın sonunu getirecek en önemli etken. Sokaklara attığımız çöpler, arabalarımızdan ve fabrikalardan çıkan zehirli gazlar… Hepsi çevremize zararlıdır. Çevremize zararlı olan bize de zararlıdır. Kısacası kendi kendimizin sonunu hazırlıyoruz ve bunu bilerek yapıyoruz. Sürekli çevre ile ilgili bilgilendiriliyoruz; nasıl kirlendiği, bu kirliliğin önüne nasıl geçileceği, neler yapabileceğimiz… Ama bunlara rağmen bu dünya sadece bizimmişçesine, hiç yok olmayacakmış gibi onu harcamaya sonunu getirmeye devam ediyoruz. Peki, bunu neden yapıyoruz?
Bunun en büyük nedeni insanların kendilerini düşünmeleri. Herkes, benim attığım bir çöple dünya nasıl yok olsun diye düşünüyor. Dünyada 7.78 milyar insan var herkes böyle düşünüp yere en az 1 çöp atsa yaklaşık Türkiye kadar bir yer kaplar. Bu kirlilik dünyanın sonunu getirmeye yeter de artar. Çoğu insan bunu bilmesine rağmen çevresini kirletmeye devam ediyor ve bunun önüne geçemiyoruz. 10 insandan sadece 5’i çevresine duyarlı. Çöplerimizi çöp kutularına atarak, yenilenebilir kaynakların kullanımına geçerek hepimiz çevremize duyarlı ve yararlı olabiliriz.
Çevreyi kirletmenin yanı sıra bir de çevreye zarar veriyoruz. Ağaçları-besin ve oksijen kaynaklarımızı- çevreye ve bize yararlı olan en önemli kaynağı yok ediyoruz. Bunu yaparken bile kendi çıkarlarımız için yapıyoruz. Çevre konusunda aşırı benciliz ve bencil olamayacağımız tek konu bu olmasına rağmen.
Dünyada sadece biz yaşıyor gibiyiz oysa dünyada milyonlarca canlı var ve çoğunun nesli tükenmek üzere. Bu bizim suçumuz! Kirlettiğimiz ve zarar verdiğimiz çevre ile iklimleri değiştiriyoruz. Bazı canlılar buna adapte olamadıkları için yok olmaya yüz tutuyorlar. Bunu neden yapıyoruz? Çünkü benciliz, dünya bizim sanıyoruz, tüm evrene sahip olmaya çalışıyoruz ama bunu yaparken yok ettiğimizin farkında değiliz. İnsan en zeki canlı diyoruz, kendi sonunu getiren bir canlı nasıl zeki olabilir? Biz her şeye sahip olmaya çalışmaktan önce dünyayı nasıl daha uzun süre yaşatabileceğimizi düşünmeliyiz.
Bu dünya hepimizin, onu yok etmeyi artık bırakmalıyız. Ne olursa olsun onu korumaya odaklanmalıyız. Bencilce isteklerimiz yüzünden geleceği olmayan bir dünya bırakamayız çocuklarımıza ve torunlarımıza. Yaşadığımız evreni sevmeliyiz çünkü sevdiğimizi koruruz. Asla hiçbir şey için çok geç değildir. Mutlaka bir gün dünyanın sonu gelecek, önemli olan onun bizim elimizden olmaması ve olabildiğince gecikmesi. İstersek her şeyi yapabiliriz, dünyamızı koruyup onu gelecek nesillere ulaştırmak bizim elimizde. –Ayşegül YAMAN /12-D-
İŞİNE GELDİĞİ GİBİ
Hani şu hiçbir faydası olmadığı, toplumun her kesimi tarafından bilinen, buna rağmen tüketimi her geçen gün artan, bizleri ve ailemizi hatta tüm dünyayı yavaş yavaş ölüme sürükleyen şey nedir diye sorsam size, ilk aklınıza o gelir değil mi? Sigara yani. Basında, evde, okulda zararları anlatılmasına rağmen maalesef her gün bunun tüketimi artıyor. En kötüsü de sigarayla tanışma ve kullanma yaşı ortaokula kadar inmiş durumda. Bunun önüne bir türlü geçilemiyor. Kalp- damar, akciğer rahatsızlığı olanlara doktordan gelen ilk soru “Sigara, alkol kullanıyor musunuz?” oluyor. Tahmin edeceğiniz üzere genellikle bu rahatsızlıkları olan insanların cevabı “evet” oluyor.
Peki zararlarını anlata anlata bitiremediğimiz, hiçbir yararı olmayan sigaranın neden hala üretimi ve satışı devam ediyor, hiç sordunuz mu? Sormuşsunuzdur değil mi? Sormalısınız. Cevabı basit: Bunun için sigara tüketim miktarına bakmanız yeterli. Her yıl dünyada yaklaşık 6 trilyon sigara tüketiliyor, bu miktar günde yaklaşık 16,5 milyar sigaraya tekabül ediyor. Bu kadar çok tüketilen bir maddenin gelirini siz düşünün artık. Sadece ülkemizde 2020 yılında sigaradan 86 milyar 79 milyon TL ÖTV geliri elde edildi.
Siz olsanız bu kadar çok gelir elde edebileceğiniz bir maddenin üretimini durdurur ya da engeller miydiniz? Üstelik 1-2 yıl değil her geçen yıl daha da artarak devam edecek olan bir gelirden bahsediyorum. Öyle ya sigara bağımlılık yapan bir madde, aynı bizim her geçen gün artan para bağımlılığımız gibi. – Süleyman Hamurcu / 12-D-
-Haber Cemil Yıldız-