Semt Pazarlarının Büyüsü

Semt pazarları, bulundukları bölgenin kültürel ve sosyal dokusunu yansıtan, rengarenk ve hareketli mekanlardır. Her hafta belirli günlerde kurulan bu pazarlar, taze meyve ve sebzelerden el yapımı ürünlere, baharatlardan yöresel lezzetlere kadar geniş bir ürün yelpazesi sunar. Alışveriş yaparken pazarcılarla yapılan samimi sohbetler, pazarı sıradan bir alışveriş yerinden öte, sosyal bir buluşma noktası haline getirir. Ayrıca, […]

Semt pazarları, bulundukları bölgenin kültürel ve sosyal dokusunu yansıtan, rengarenk ve hareketli mekanlardır. Her hafta belirli günlerde kurulan bu pazarlar, taze meyve ve sebzelerden el yapımı ürünlere, baharatlardan yöresel lezzetlere kadar geniş bir ürün yelpazesi sunar. Alışveriş yaparken pazarcılarla yapılan samimi sohbetler, pazarı sıradan bir alışveriş yerinden öte, sosyal bir buluşma noktası haline getirir. Ayrıca, pazarlarda ürünlerin taze ve doğal olması, sağlıklı beslenme açısından büyük bir avantajdır. Semt pazarlarının canlı atmosferi, pazarlık yapma keyfi ve insanlarla kurulan sıcak iletişim, bu pazarların güzelliğini ve cazibesini artırır. Hem ekonomik hem de sosyal açıdan değer taşıyan semt pazarları, şehir hayatının içinde doğayla ve insanlarla kurulan güçlü bir bağın simgesidir.

Yaşadığımız deprem felaketinin üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçmişti.  Defne/Harbiye Semt pazarı, uzun bir aradan sonra ikinci kez açılıyordu. İnsanlar yeniden eski günlerine dönmeye, kaybettikleri alışkanlıklarını tekrar canlandırmaya çalışıyordu. Ancak, pazaryerine adım attığım anda hissettiğim boşluk, felaketin izlerinin ne kadar derin olduğunu bir kez daha hatırlattı bana.

Bir zamanlar cıvıl cıvıl olan, insanların buluşma noktası olan bu yer, şimdi hüzünlü bir sessizliğe bürünmüştü. Her tezgâh, her köşe bir anı saklıyordu. Birkaç yıl önce burada atılan kahkahalar, yapılan pazarlıklar, dost sohbetleri şimdi yerini sessizliğe ve hüzne bırakmıştı.

Sebze satan bir tezgâha yaklaştım. Orta yaşlı bir adam, tezgahının arkasında sessizce duruyordu. Gözlerinde yılların yorgunluğu, yüzünde derin çizgiler. “Satışlar nasıl?” diye sordum. Derin bir iç çekişle cevap verdi: “İnsan kalmadı ki… Herkes zorunlu olarak başka illere göç etti.” diye yanıtladı.

Bu sözler içimi burktu. Bu tezgâhın önünde her zaman kalabalık olurdu. İnsanlar buradan geçerken selamlaşır, sohbet ederdi. Şimdi ise tezgâhın önünde durup, gözlerimde yaşlarla geçmişi anımsamak dışında yapacak bir şeyim yoktu.

Göç edenlerin ardından ben de duygulandım. Bu yerin eski neşesini, canlılığını kaybetmesi içimi acıttı. Eskiden burası sadece bir pazar yeri değildi; insanların buluşma noktası, bir araya gelip dertleştiği, sevinçlerini paylaştığı bir yerdi. Şimdi ise geriye sadece sessizlik ve hüzün kalmıştı.

Depremin ardından geçen zaman, yaraları tamamen sarmamıştı. İnsanlar evlerini, mahallelerini, anılarını geride bırakıp gitmişlerdi. Geriye kalanlar ise, bu sessiz pazar yerinde, eski günlerin hayalini kurarak yaşamaya devam ediyordu. Her tezgâh, her köşe başı bir anı saklıyordu; her biri ayrı bir hikâye anlatıyordu.

Pazaryerinin ortasında durup, etrafıma baktım. Bir zamanlar buradan yükselen insan sesleri, yaşlıların sohbetleri, gençlerin kahkahaları şimdi yoktu. Ancak bu yerin anıları, yaşayanların kalbinde hep taze kalacak, hiç unutulmayacaktı.

Zaman her şeyi değiştiriyor, ama bazı anılar asla silinmiyor. Pazaryeri, belki de bir gün eski neşesine kavuşur. Ama şu an, yaşanan bu büyük felaketin izleri her köşede hissediliyordu. Bu pazar yeri, kaybedilen hayatların, yitip giden anıların sessiz bir tanığı olarak kalmaya devam edecekti.

Exit mobile version