Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve kalabalık bir kent protokolü eşliğinde 2014 senesinde açtığımız Hatay Arkeoloji Müzesi, son Çalıştay kapsamında ne konuşmacıların ne de Valiliğin gündemine girdi. Ama gündemden düşmeyen sorunlarıyla da, Müze, hala ve ısrarla çözüm bekliyor. Merak edilenleri ise listeliyor! Ananeosis Mozaiği bunlardan biri!
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın son “yabancı ziyaretçi” verilerine göre, Türkiye’yi geçtiğimiz Haziran ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre, yüzde 18,05 artışla 5 milyon 318 bin 984 yabancı ziyaret etti. İlk 6 aylık rakamlarda turist sayısındaki artış devam ederken, yine bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 13,2’lik bir artış oranı yakalandı ve 18 milyon 76 bin 506 yabancı ziyaretçi ağırlandı.
Eldeki rakamların en dikkati çeken adresleri ise Müzeler. İstanbul’dan Hatay ve Gaziantep’e ilerleyen coğrafyada kapılarını ziyaretçileri için sonuna kadar açan Müzeler, oluşan rakamların en büyük kaynak adresleri. Geçtiğimiz günlerde paylaştığı bir twitter mesajında, “Müzelerimizi ‘yaşayan’ alanlara dönüştürüyoruz” diyen ve “İstanbul Arkeoloji Müzesi ile İstanbul Modern Dans Topluluğu işbirliğinde düzenlenen Dans ve Piyano Performansı başarılı bir etkinlik oldu. Sanatseverlerimizin ilgisi yüksekti. Müze’de hayat var!” diye ekleyen, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz’un tespiti ve önceliği de buna dair.
Eldekilerin ışığında, eski Roma kenti, medeniyetler şehri Antakya’nın Hatay coğrafyasına hediye ettiği Arkeoloji Müzesi için adımlayalım mı bugün? Bizdeki müzede ne kadar ‘hayat’ var, bunun altını çizelim!
-DEĞİŞİM!-
Bugün, klasik gazete diliyle olmasın hiçbir şey, ama beraberce bulalım kelimeleri ve ardından cümleleri, ki adımlar da beraber ilerlesin Müze içinde… Son haberimizin ardından, Müze’nin kronik ‘sorun’ başlıklarında ne kadar azaltma yapabilmişiz, buna bir bakalım. Hatay’ın tarih ve kültür ana başlıklarında, kentin neredeyse tüm dinamiklerini bir araya getiren Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı’nın hiçbir aşamasında ‘sorunları’ gündeme taşınmayan ve bu şekilde de ‘her şey yolunda’ mesajı verilende biraz durup, soralım.
O zaman, kelimelerimiz, ara başlıklarla gelsin mi?
-MÜZE’DEYİZ!-
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde bir toplantıda yaptığı konuşmada, bir ürünü hak ettiği değere satmak için markalaşmak gerektiğini, ne kadar çok markalaşılırsa, fiyatı o kadar yukarı çekme imkanı olacağını dile getirdi. Bu cümleyi Antakya özelinde alırsak eğer, ‘kentin marka değerine katkı sunan Müze noktasında neredeyiz’, önce buna cevap bulmamız gerekiyor. Zira Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı’nda gündeme dahi gelmeyen Müze için ‘her şey yolunda demek’ ve sorunları görmezden gelmek, kimseye çok fazla fayda sağlamıyor.
O halde, ilk sorunu çözmek için Müze binasına karşıdan bakmak gerekiyor! Konu mimari değil, ama mimarinin ön cephesine yerleştirilen ve hiçbir zaman çalıştırılamayan Su Değirmeni! Havuzu, ilk günden bugüne boş durumda. Demir aksamları ise pas içinde. Peki, bu konuda çözümümüz nedir?
-BEKLENENDİ!-
7 bin 145 metrekarelik alanda eserlerin sergilendiği müze, uzun bir süre hizmete açılması beklenen ikinci etap teşhir salonlarının açılmasıyla beraber 10 bin 700 metrekareye ulaştı. Ancak yeni başka salonların çalışmaları da sürüyor. Yeni açılan alan, 3 bin 555 metrekarelik bir sergi alanı sunuyor gelenlere. Bu alanda, sayısız mozaik karşılıyor sizi, küçüklü, büyüklü. Aynı zamanda çok sayıda heykel… Eleştirilen noktalardan biri, merakla beklenen 2. Etap’taki eserlerin isimsizliğiydi. Son ziyaretimizde de gördük ki, bazı eserlere isimlikler eklenmiş, ama… Çoğu hala ‘isimsiz’ ve ‘bilgisiz’ bir şekilde gelenleri karşılıyor! Gelen ziyaretçilerin meraklı ve soru soran bakışları bir tarafa, bilenlerin sorgusu değişmiyor! Böylesi bir hazırlıksız yakalanışa sebep nedir? Bu kadar kapsamlı bir müzeyi yönetişte ortaya çıkan bu ciddi tanıtım eksikliğine sebep olan şey nedir? Asıl olarak da… Bunca zaman bu konuda yaşanan problemleri sıfırlamamanın mesajı nedir?
-PANOLAR!-
Hatay Arkeoloji Müzesi, birçok farklı başlıkta eser sergiliyor. Ancak mozaikler, müzenin ana parçaları ve sergilenmesi ile sunumları bu nedenle çok önemli. Ancak müzenin açılışından bugüne devam eden sergileme sorunlarına henüz bir nokta konulamadı. Bir çok mozaik eserin ‘isim’ etiketsiz oluşu bir yana, bilgi panolarının olduğu alanlar da kendi içinde sıkıntılı bir profil sergiliyor. Bunun en net örneklerinden bir tanesi, yan yana 5 mozaik parça için ayrı ayrı isimlik kullanmak yerine, tek bir duvarda, 5 mozaik parça için alt alta bilgi eklemesi yapmak bunun en çarpıcı örneğini oluşturuyor. Bu konudaki örneğimiz mi? Gethosyne’nin Büstü, Geometrik Pano, Hermes’in Çocuk Dionysos’u Nimfe’ye Getirmesi, Örgü Süslü Gamalı Haç (Swastika) Meander ile Örgü Süslü Madalyon mozaikleri! Bu alana gelen ziyaretçiler, aynı duvarda yan yana duran mozaiklere dair okumayı tek bir panoda yapmak durumunda bırakılıyor. Ancak böylesine ‘zorlayıcı’ ve ‘yoran’ bir uygulamaya neden gidildiği bilinmiyor. Zira her bir mozaiğe özel ayrı bir bilgi alanı için duvarlarda zaten yer bulunuyor. O zaman!
-FARKLI!-
Müzeyi gezenlerin dikkatini çeken en çarpıcı mozaiklerden biri, Ananeosis Mozaiği. Ona dair kurumsal bilgilendirmede şu ifadeler yer alıyor… “Mitolojide ilkbahar tanrıçası olarak, Ananeosis’in, bitkilerin doğup büyümesinden ve meyve vermesinden sorumlu olduğuna inanılırdı. Madalyon içinde genç bir kadın olarak tasvir edilen Ananeosis’in giysilerinde, Bizans etkisi bulunmaktadır. Geç Roma döneminin bir eseri olan Ananeosis mozaiğinin etrafında, ayrıca çiçeklerle süslenmiş rozetler bulunmaktadır.”
Ancak ilginç olan ve sorgulanan şey, Princeton Üniversitesi arşivlerinde, Ananeosis mozaiğinin bulunduğu andaki haliyle şu an sergilenen hali arasındaki ‘büyük’ fark ve ‘ciddi’ eksiklik! Buna neyin neden olduğu ya da nasıl böylesi bir eksilme yaşandığına dair cevap arayanların adresinde duran kurum, Müze Yönetimi mi yoksa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü mü?
Soruya da sorguya da neden olan şey ise mozaiğin altına eklenen bilgi panosu ve o panoya etiketlenen mozaiğin ilk hali! Mozaiğin, sergilenen bugünkü haline bakan ve ardından da panoda, toprak altından çıkarıldığı ilk görselinde duranlar, aradaki zaman diliminde ne olduğunu merak ediyor, ki bir ziyaretçinin buna dair söyledikleri bitirsin bugünü…
“Buraya gelme nedenlerimden biri, Princeton Üniversitesi’nin arşivleri. Orada, Antakya’ya dair öylesine inanılmaz siyah beyaz fotoğraflar izledim ki, ‘gitmeliyim’ dedim kendi kendime. Geldim. Mozaikler konusunda sıkıntılar var, ki sergileme ve bilgilendirme metotlarında özellikle de. Ama ifade ettiğiniz mozaiğin ilk hali ile bugünkü haline yakından baktığınızda, ‘Bir mozaik nasıl olur da bu kadar kendinden eksiltir, var olanı böylesine açık bir şekilde kaybeder, neredeyse özelliğini yitirir’ diye soruyorsunuz! Bu durum, ‘Aman canım sen de…’ diyerek geçiştirilebilecek bir şey değil. Cevap eklenmesi gereken bir şey. Ama gelecek cevabı şimdiden merak ediyorum desem…”
Evet… Gelecek cevabı bizler de çok merak ediyoruz! Peki, cevap gelir mi? -Tamer Yazar-