Tek adam yönetiminin ülkeye yarar yerine zarar vereceği, dünya genelinde tescil edildiği için parlamenter demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile egemen olması ilkesi benimsenmiş ve çağdaş ülkeler bu doğrultuda kendilerine bir yol belirlemişlerdi.
Ülkemizde, çağdaş bir dünya içinde yer alma azim ve kararlılığı ile hareket ettiği için, parlamenter rejimi benimsemiş ve bunun kök salıp yerleşmesi yolunda da uzun yıllar çaba sarf etmiştir.
Bu nedenledir ki parlamenter sisteme inanlar, 16 Nisan da halkoyuna sunulan anayasa değişiklik paketine hayır oyu verilmesi yolunda çaba sarf etmişlerdi.
Ancak bu değişiklik paketinin yasalaştığının açıklanması ve referanduma sunulan anayasa değişikliği maddelerinin fiilen yürürlüğe girmiş olması nedeniyle de ülkemizde partili bir Cumhurbaşkanlığı dönemi başlamıştır. Bunun sonucu olarakta ülke, genel itibariyle tek kişinin görüş ve kararı doğrultusunda yönetilmeye başlanmıştır.
Bu durumun en az 2019 seçimlerine kadar devam edeceği hatırdan çıkartılmamalıdır.
Referandumda seçmenlerin yaklaşık yarısının hayır doğrultusunda görüş bildirdiği HSYK’nın resmi açıklaması ile anlaşıldığına göre, demek ki yurttaşların en az yarısı bu anayasa değişikliğine olur vermemiştir. Diğer yarsının ise resmi açıklamalara göre olur verdiğini kabul etmek gerekir.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, yaklaşık 1,5 yılı aşkın bir süre vardır. Bu süreç içerisinde partili Cumhurbaşkanı ile yönetilmenin zararları, seçmenlerin anlayacağı bir şekilde anlatılmalı ve 2019 seçimleri için gereken zemin hazırlanmalıdır.
Seçmenlerin yarısına yakını partili Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmenin sakıncalı olduğu görüşünü zaten açıklamıştır.
“Bu durumda evet oyu verenlere yönelik bir çalışma yapılması gerekir.”
Bu doğrultuda çalışma yapılırken seçilecek sözcüklere dikkat etmek ve evet oyu veren seçmenin nabzını iyice ölçtükten sonra buna göre bir yol seçmek gerekir.
“Evet, oyu veren seçmenin önemsemediği, kullanacağı oya etki etmeyeceği bilinen kelimeler ve cümleler kullanılmak suretiyle iktidarın eleştirilmeye kalkışılması, bu seçmen kitlesine olumlu yönden hiç bir etki yapmaz ve yapamaz.”
Bu nedenledir ki bu seçmen topluluğu tarafından benimsenecek, onun oyunu etkileyecek bir yöntem belirlenmeli ve bu yöntem doğrultusunda sloganlar yönetilmelidir.
Adalet yürüyüşünde izlenen yolun ne denli başarılı olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Bu yürüyüş sırasında sert söylemler kullanılmamış, tüm yurttaşları kucaklayıcı ve onların kabulleneceği bir yol izlenmek suretiyle milyonların bu yürüyüşe katılması sağlanmış idi.
Eğer 2019 yılında yapılacak olan seçimlerde başarıya ulaşmak, tek adam yönetimine, partili Cumhurbaşkanlığına son verilmesi isteniyorsa, bu anlayışla hareket etmek zorunludur.
Biz birçok kereler çeşitli vesilelerle bir hukukçu dili ile şunu hatırlatmıştık: “Eleştirirken, cevap verirken, kırıcı olmamak gerekir. Bir tanığın anlatımına (yalan söylüyorsun) demek yerine ( tanığın anlatımı gerçeği yansıtmıyor) demek aynı manaya gelir. Ancak kelimenin biri kırıcı , diğeri kırıcı değildir….”
İşte iktidar kanadını eleştirirken, tek adam yönetimine karşı tepki koyarken, bu kurala uyulduğu takdirde iktidar tarafında olan seçmenlerin önemli bir çoğunluğunun oyunun kazanılması mümkündür.
Gelişmeler AKP’ye oy veren seçmenin tek adam yönetimi ile ilgili uygulamalara karşı sert söylemlerle tepki konulmasına destek vermediğini gösteriyor. Bu nedenle sadece CHP seçmenine yönelik söylemler yerine, adalet yürüyüşünde olduğu gibi tüm seçmenleri etki altına alacak ve onları kucaklayıp yönlendirecek bir politika izlenmesinin ülke yararına olduğu kabul edilmeli ve bu doğrultuda bir yol izlenmelidir.
“Bilinmelidir ki sert söylemlerde bulunulmadan da etkin ve başarılı eleştiri yapılabilir. Yeter ki bunun bilincine varılsın, yolu ve yöntemi belirlensin…”
nabiinal@hotmail.com