Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Servis edilen bir fotoğraf…

Bir propaganda ambalajı… “Avrupa

Bir propaganda ambalajı…

“Avrupa Birliği kapısında uzun yıllardır bekleyen Türkiye’nin, dış politikada zikzaklar çizerek geldiği nokta manidardır. Bir ipte oynayan iki cambaz gibi, ‘şunu yaptım, bunu yaptım’ tavrında bir edayla ne iç ne dış politika yönetilemez” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, Şanghay İşbirliği Konferansı’nda çekilen liderler fotoğrafına işaret etti!

Geçtiğimiz günlerde Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanhgay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) liderler zirvesine katılan ve buradan verdiği ‘liderler’ fotoğrafı ile iç siyasette oldukça fazla konuşulan Cumhurbaşkanı / AKP Genel Başkanı Erdoğan’a işaret eden Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, yaşananları, “bir propaganda ambalajı” şeklinde yorumladı.

1996’da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından “Şanghay Beşlisi” adıyla kurulan örgüte, 2001’de Özbekistan, 2017 yılında da Hindistan ve Pakistan tam üye olmuştu. 15 Eylül’de Çin ve Rusya’nın öncülüğündeki ŞİÖ’ye tam üyelik için memorandum imzalayan İran’ın da gelecek sene örgüte üye olması bekleniyor.

Gündemi meşgul eden fotoğrafa ilişkin konuşan ve Ankara’nın politik yol haritasını eleştiren, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ve güçlü ismi Çalışkan, değerlendirmesini ara başlıklar halinde şöyle yaptı:

-PROPAGANDA!-

Geçtiğimiz haftanın tartışılan önemli konularından birisi, Şanghay İşbirliği Konferansı’nda çekilen liderler fotoğrafıydı. Toplantı arası, kahve molasında çekilen kare medyaya servis edildikten sonra, gündemi epeyce meşgul etti.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Rusya lideri Putin başta olmak üzere Azerbaycan, Kırgızistan gibi ülke başkanlarının olduğu bir ortamda hepsini karşısına almış, onlara hikaye anlatıyor -çay kahve bahane ortam şahane- edasıyla verilen pozu paylaşıldı. Bu esnadaki Cumhurbaşkanı’nın ortama hâkim imajı veren oturuşu ve diğer devlet başkanlarının onu pürdikkat dinliyor oluşu, vücut dilleri üzerinden büyük bir propaganda aracı olarak kullanıldı.

“İşte dünya lideri! Nasıl herkesi karşısına almış da konuşuyor! Liderlerden büyük saygı görüyor” etiket ve yorumlarıyla servis edilen fotoğraf, bir propaganda ambalajı gibi sunuldu.

Görüntüde, korumalar ayakta, oturanların önlerinde ise gazoz, çerez, meyve gibi ikramlar vardı. Bazen sadece fotoğraflar konuşur! Nihayetinde, içeriği bilinmeyen, anlık bir fotoya haddinden fazla anlamlar yüklemenin ve büyük bir diplomatik zafer kazanılmış edasıyla yansıtmanın bir manası yoktur.

-ORTAK NOKTALARI!-

Fotoğraftaki liderlerin tümünün de kendi ülkelerinde tek adam oldukları, tek adam rejimine evrildikleri, ortak noktaları da birçoğunun ülkesinde ekonomik sıkıntıların yaşandığıdır. Aldıkları kararların hikmetinden sual olunmaz! Ne yaparlarsa doğrudur! Kendi gelecekleri ile ülkenin geleceği eşittir! Kendi düşüşleri, ülkenin düşüşüdür! Hepsinin de arkasında büyük bir güç vardır! Hepsi de sadece halkının değil, dünya lideridir! Başarılarla dolu (!) geçmişleri vardır!

Ancak hayallerle gerçekler bazen birbiriyle örtüşmüyor. Bütünüyle dışa bağımlı bir ülke olarak, bir pozla sanki bu ülkeler bize muhtaçmış görüntüsü vermeye çalışmak, ancak kendini avutmaktan ibarettir. Nitekim benzer bir pozun Pakistan Devlet Başkanı Şahbaz Şerif tarafından da yakalandığı, başkanın ekibi tarafından kendi ülkesinde aynı yönde propaganda malzemesi olarak kullandıkları, ama hiçbir esamelerinin okunmadığı da ortadadır. Mezkûr sahneden yeni bir “one minute” çıkarma hevesine kapılma heyecanı yaşandığı görülüyor.

-NE KONUŞULDU?-

Ekrana yansıyanlardan, o ortamda büyük siyasi stratejilerin konuşulmadığını “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” bile bilir. Muhtemelen spontane gelişen bir olayda, geyik muhabbeti veya bir “Temel” fıkrası anlatırken ortaya çıkan bir ortamı andırıyor.

Belki de Sayın Cumhurbaşkanı, muhataplarına, koronayla mücadelede dut şurubunun nasıl etkili olduğunu ya da manda yoğurdunun faydalarından bahsediyor olabilir. Ama kapalı kapılar ardında neler konuşuldu? Hangi stratejiler geliştirildi? Geleceğe yönelik hangi kararlar alındı? Ya da her haliyle toplantıya damga vurduğunu belli eden Putin, katılımcıları neye ikna etti, bunları bilmiyoruz. Dünyaya servis edileceğini bilen ve o fotoğrafın çekilmesine göz yuman Putin, kim bilir bunun karşılığında hangi tavizi almıştır. Nitekim, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Suriye’de mevkidaşı Muhaberat Başkanı Ali Memluk ile görüşmesi de tam da bu fotoğraftan sonra meydana geldi.

-PLANSIZLIK!-

Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmak gibi bir planı olduğu belirtildi. Türkiye’nin açıklamaları sonrası, Putin, bir NATO ülkesinin Şanghay İşbirliği’ne katılmasının ancak NATO’dan çekilmesiyle mümkün olabileceğini ifade etti. Avrupa Birliği kapısında uzun yıllardır bekleyen Türkiye’nin, dış politikada zikzaklar çizerek geldiği nokta manidardır. Bir ipte oynayan iki cambaz gibi “şunu yaptım, bunu yaptım” tavrında bir edayla ne iç ne dış politika yönetilemez. Burada kimlerle dans edildiği bilinmelidir.

Bütün bunlar, günü kurtarma çabasında olduğumuz, sadece kamuoyuyla fotoğraf paylaşarak işin içinden sıyrılma tavrımızı gösteriyor. Bu durumun, aslında ülkenin birçok meselesinde yaşandığının acı gerçeği de herkesin malumudur. Ekonomide, eğitimde, adalette yaşadığımız politikasızlıklar, plansızlıklar, dış politikada da istikrarsız şekilde devam ediyor.

-KAFALAR KARIŞIK!-

Son günlerde Yunanistan’la yaşadığımız gölge dövüşü de başka bir garabet. Bunca yıl adaların işgaline sessiz kalınarak, Ege’nin adeta bir Yunan gölü haline gelmesine göz yumanların, yani bu işgale dolaylı onay verenlerin, bugün eften püften bir sebeple ülkeyi savaşın eşiğine getirmeleri, kışkırtıcı söylemleri anlamsızdır. Türkiye; nerede, kiminle nasıl politika üreteceği noktasında, tabiri caizse kafası oldukça karışık. Rüzgâr hangi yöne eserse misali bir dış politika izlenmektedir. İçeride ve dışarıda uzun vadeli istikrarlı, güven veren bir politika takip edilmemektedir.

İktidar, başarısız oldukça, bir nakarat gibi, “Bir gece ansızın gelebiliriz” ifadesiyle, ülkenin gündemini anlık değiştirerek, toplumda milliyetçilik duygularını kabartıp sadece hamaset üretiyor. 

Bugün Ukrayna’nın buğdayına, Rusya’nın gazına muhtacız, bir taraftan da Avrupa’nın teknolojisine tümüyle bağımlıyız. Hâl böyleyken, dört bir yandan ekonomik olarak kuşatılmış bir ülke olarak tutarsız dış politikalarla, günlük hamasi söylemlerle, ona buna savaş tehditleri ile birilerine gözdağı vermekle, iç politikada oy devşirmeye çalışmakla ancak günü kurtarırız. Bunun ne ülkeye ne de bunu yapanlara hiçbir faydası olmaz.

Tamer Yazar