Ankara’daki görev değişimleri, izlenen politika ve uygulamalar noktasında duran Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Görüldüğü kadarıyla, tam bir politikasızlık durumu söz konusu. Çünkü işler, bilinçli ve kontrollü yürütülmüyor. Savrulmuşlukla hareket ediliyor. Çok kolay adam harcanıyor, vesselam” dedi ve ekledi…
Ankara’nın hareketli gündeminin başlığında, TCMB var! Geçen yıl Kasım ayında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) başkanlığına atanan Naci Ağbal, yerini, eski AKP milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’na devretti. Görevden alınan Naci Ağbal’ın selefi Murat Uysal da koltuğunda sadece bir yıldan biraz daha fazla oturabilmiş ve geçen Kasım ayında görevden alınmıştı. Bunun hemen ardından, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da sürpriz bir şekilde istifa etmişti. TBMM’de gözaltına alınan ve Milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu ve İnsan Hakları Eylem Paketi de, Ankara’nın kalabalık gündem başlıkları arasında yerini aldı.
Mevcut tabloya genel bir değerlendirme ekleyen isim, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu. “Çok çalkantılı ve hızlı bir dönemden geçiyoruz. Baş döndürücü trafikten, ne olup bittiğini anlamak mümkün değil” diyen Çalışkan’ın tespitleri ara başlıklar halinde şöyle:
Gece yarısı, ülkenin bağımsız kuruluşu olan Merkez Bankası Başkanı, bir kararnameyle görevden alınıyor. Bir Pazar şafağı, sabah namazı vaktinde, vekillikten ihraç edilen HDP’li, İslami kökenden gelen bir milletvekili Meclis’te gözaltına alınıyor.
Olayın şaşkınlık veren tarafı ise dini değerlerle alay edenlerin kimliği. Bazı karikatürlerde, “Kıblenin yönünün Kâbe değil Kandil” olduğu çirkefliği gösteriliyor. Bir başkası, mazur görün -sarhoşun biri- ‘tutanak saatiyle güneş doğumunu’ mukayese ediyor. O saatte namaz olmayacağını vs. gündeme getiriyor. Konuyu nasıl bulandıracaklarını şaşırmışlar.
-ÇIPLAK ARAMA!-
Bütün bunlar, “başörtülülere çıplak arama” iddiasından sonra meydana geliyor. Savunan da, malum ve meşum milletvekili. Yani dindar, dindarla kırdırılıyor.
Bütün bu hengâmenin içerisinde, ülkede, yeni Amerika Başkanı’ndan gelecek telefon bekleniyor. Hatta yeni yönetimin bu kadar süre geçmesine rağmen hükümetimiz ile henüz resmen iletişime geçmemiş olması ciddi bir tedirginlik sebebi olarak görülüyor.
Heyecanla beklenen bu beklentiyi karşılayabilmek, her dönem müttefikimiz (!) olan ABD’deki yeni yönetimle iletişim içerisine girebilmek için bazı icraatlar ve verilen tavizlerle göze girme çabalarının olduğunu anlamak mümkün. Bu çabalar içinde…
-REFORMLAR!-
İlki, hukuk reformu ile ilgili açıklanan paket. Bu paket, fiilen ve zımnen, ülkede adalet mekanizmasında ciddi sorunları kabul etmek anlamına da geliyor. Açıklanan hükümlerin pratikte nasıl uygulanacağı ayrı bir mesele. Belli ki, yıllardır bas bas bağırılan sorun, birileri tarafından da görülmeye ve kabul edilmeye başlandı. Muhtemelen de bunun bir sonucu olarak, yakın zamanda AİHM kararları da uygulanacaktır.
İkincisi, bürokrasideki hareketlilik. Ekonomi bürokrasi yanı sıra, basına yansıdığı kadarıyla, Varlık Fonu yönetiminde ve Borsa İstanbul’daki değişiklikler boşuna değil. Malum, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, ABD’de tutuklanmış ve iki buçuk yıl cezaevinde kalmıştı. Dönüşte Borsa İstanbul Başkanlığı’na getirilmişti. Kendisine bir nevi ödül ve özür olarak verilen bu görevden ayrıldı.
Merkez Bankası başkanlığındaki değişiklik de bunun bir parçası mıdır, bilemiyoruz. Belli ki, dışa dönük tarafımızda bazı rötuşlar ve şirin görünme çabası güdülüyor. Merkez Bankası Başkanı’nın bir gazete manşetiyle aynı gün değişmesi de ilginç. Bazı isimlerin, pekâlâ kolaylıklı harcandığı görülüyor. Ülkede enflasyon, devalüasyon yaşanırken kimsenin gıkı çıkmıyor, üstüne, “şahlanıyoruz” deniliyor.
-İNSAN HAKLARI!-
Üçüncüsü, İnsan Hakları Paketi. Ne hikmettir, paketin açıldığı hafta, insan hakları ihlalleri had safhaya ulaştı. Hatırlanacağı üzere, Rahip Brunson olayında, bir gecede dolar kurunun nasıl dramatik bir şekilde çığırından çıktığı ve ekonominin tepetaklak olduğu zihinlerde canlılığını koruyor. Deyim yerindeyse, daha dün gibi akıllarda. Bütün bunlardan sonra atılan bu adımlar, yapılan bu manevralar işi çözer mi bilmiyoruz, zaman gösterecek.
Son olarak, İktidar Grup Başkanvekili’nin (AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan), Ayasofya Camii açılışını “meydan okuma” olarak lanse etmesi büyük talihsizliktir. Ve tabi, ne Parti içinden ne de dışından, kendisine öğrenci bile olamayacak seviyedekilerin, İslam hukukçusu bir Profesör olan muhterem Ayasofya İmamı Boynukalın hocamıza laf yetiştirmeleri de seviyesizliğin resmidir.
Televizyon ekranlarında eleştirel konuşmaları anlıyoruz da, Ayasofya’yı sahiplenenlerin boylarından büyük laflar etmelerinin hangi amaca hizmet ettiğini ve kime yaranmaya çalıştıklarını anlamak güç.
-SIKINTI!-
Evet, sıkıntı büyük ve kantarın topuzu kaçtı. Görüldüğü kadarıyla, tam bir politikasızlık durumu söz konusu. Çünkü işler, bilinçli ve kontrollü yürütülmüyor. Savrulmuşlukla hareket ediliyor. Çok kolay adam harcanıyor, vesselam. Tamer Yazar