İster bireyler, ister kurum ve kuruluşlar olsun. Bir şeyi yaparken, bir ilkeyi uygulamaya koymak isterken eğer bunu inanarak yapmıyor, gönül rızası ve hoşluğu ile yerine getirmiyorsa, yapılan o iş, ortaya konulduğu zehabı uyandırılmak istenen ilke başarısız ve etkisiz kalır. Her şey yüze-göze bulaştırılmak suretiyle eskisinden de beter bir durumun ortaya çıkmasına neden olunur.
Son yıllarda Cumhuriyetin kurucusu, ülkede gerçekleştirilen ilke ve devrimlerin mimarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına karşı, bazı çevrelerce yürütülmek istenen sistemli karalama kampanyası ülke genelinde büyük bir tepki ile karşılanmaktadır.
Bu kampanyayı başlatanlar ve sürdürenler, kampanyaya karşı oluşan tepkiyi gördükleri ve bu tepkinin kendilerine zarar vereceği kanaatına sahip olduklarında, göstermelik olarak kampanyalarından çark ederek, inanmadıkları, savunmadıkları ve zararlı olduğuna kanaat getirdikleri ilke ve davranışları savunur görünmek, bunun yapımcısı olan kişiyi de sever görünmek suretiyle durumu kurtarmaya çalışmaktadırlar.
Ama başta da belirttiğimiz üzere bu davranış göstermelik olduğundan,inanılarak yapılmadığından ve sadece kendileri açısından oluşabilecek olan zararları telafi edebilmek için isteksizce yapılmakta olduğundan, bu doğrultuda yapılan her hareket, atılan her adım, söylenen her söz, samimiyetsizliği net bir şekilde ortaya koyan bir tarzda sırıtır.
İşte son zamanlarda yine bu ve buna benzer tutum ve davranışlara, söylemlere, göstermelik olarak atılan adımlara, yapılan hareketlere tanık olmaktayız.
Bu tür düşünce sahibi olanlar; ne zaman sıkıntıya düşseler, ne zaman kendilerine bazı zararların geleceğinin ayırdına varsalar o zaman Mustafa Kemal Atatürk’e, O’nun dava arkadaşlarına, O’nun ilke ve devrimlerine sarılır ve sığınır görünmek suretiyle düzlüğe çıkabilmenin yollarını arayıp dururlar.
Bu tutum ve davranışları belki geçici bir süre için onlara yarar sağlamış olabilir. Ancak kendilerince düzlüğe çıktıkları kanaatına vardıkları an yine eski huyları depreşir, eski tutum ve davranışlarına yeniden sımsıkı sarılmak suretiyle geriye doğru adımlar atmaya yeniden başlarlar.
Oysaki o beğenmedikleri, o inanmadıkları ve yarar yerine zarar verici tutum ve davranış içinde olduklarını sandıkları kişi ile onun yaşama geçirdiği ilke ve devrimler, aradan geçen bir asra yakın süreye rağmen herkesin çağdaşlığa ve aydınlığa ulaşabilmelerini sağlayacak olan bir yol, sığınılacak bir liman olarak canlılığını ve geçerliliğini halen korumaktadır.
Bu yolu izleyenlerin, bu limana demir atanların daima çağdaşlığa, aydınlığa yürüyecekleri, geriye değil ileriye yönelik hamleler yapabilecekleri, sorunların giderek karmaşık bir hal alması yerine sorunların hızla çözüleceği bir yol ve yönteme kavuşabilecekleri bilinmelidir.
Bunu bilenler, buna inananlar sadece kendi çevrelerinde değil, dış dünyada ve dış dünyadaki çevrelerde de saygı, takdir ve sevgi ile karşı karşıya kalırlar.
Sözlerine inanılır.
Kararlarına güvenilir.
Uzattıkları el dostane olarak görülür ve samimi bir şekilde sıkılır.
İstekleri karşılıklı dostluk anlayışı çerçevesinde değerlendirilir.
Böylece sadece kendi çevrelerinde değil, dünya genelinde de saygın, etkin ve güvenilir olma hasletini kazanmak suretiyle, hem kendilerine, hem de etki alanı içinde bulunanlara yararlı birer birey olma durumunda olurlar.
İşte bu nedenledir ki, insanların bir şeyi yaparken, bir adım atarken, bir karar verirken inanarak, içerisinde art niyet gizlenmemiş olduğuna çevresindekileri inandıracak bir şekilde hareket etmeleri halinde, özlenen, güvenilen, aranılan bir kişi olurlar.
Şu husus iyice beyinlere nakşedilmelidir: Size saygınlık, güvenilirlik ve etkinlik ile gerçek güç sağlayacak olan Atatürkçü düşünce ve onun ilke devrimleridir. Sıkıştıkça O’na sığınmak yerine, O’na gerçekten inanan, ilkelerini özümseyen bir Atatürkçü olun. Sorunlar yumağınızın hemen çözüldüğünü görüp anlayacaksınız.
Bunun böylece bilinmesi ve bu ilkeler doğrultusunda hareket edilmesi ise hem kişiye hem de çevresine sayılamayacak kadar çok yarar sağlar….
YORUMLAR