Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…

                Verseler ne olur

                    Verseler ne olur ki? 

    Yaşadığınız şehir, acı ve tatlı günleri paylaştığınız dostlarınız, sevgi ile kucaklaştığınız akrabalarınız, arkadaşlarımız,  birlikte sevgi ile kurguladığımız yaşam kültürümüz yok artık.

    Ama onları yaşatan anılarımız var. Anılar ne kadar yaşar bilinmez? Biz yaşadıklarımızı anımsayarak tekrar yaşama dönelim.

                    1970 yıllar, gençlik yıllarımdı. Bir taraftan üniversiteye girmek için hazırlık dersleri alırken diğer taraftan, ulaşamadığım aşklarıma, kendimi beğendirmek için saçlarımı uzatır, Ecevit’ e olan hayranlığımdan dolayı fırça bıyıklar bırakırdım. İspanyol paça pantolon altına,  hafifçe yüksek, kadınsı olmayan genelde yüzü parlak(rugan)  ayakkabı giyerdim.

    Hafta sonu sinemam eksik olmazdı. Ara sıra, tiyatro gösterileri olurdu. Haftalar önce biletimizi alır, tiyatro izlerdik.

    O zamanlar, her mahallenin bir futbol takımı vardı. Mahaller arsası, maçlar yapardık. Çok çekişmeli geçen bu maçlar, bazen hakemlerin bazen de seyircilerin müdahalesi ile yarıda kalırdı.

                    Bu günlerin Scooter’unu, o zamanlar tahtadan yapardık.  Yatay tahtanın üzerine, bir dikey tahta daha koyardık. Ön ve arka tarafına birer bilye, arkada bulunan bilyenin üzerine, ya ayakkabının eskiyen topluk plastiğini ya da, araba lastiğinin bir parçasını koparır, fren görevini yapmak üzere arka bilyenin üzerine koyardık.

                    Babamdan, aldığım haftalık beş lira harçlıkla, gençliğimin, bütün gereksinmelerimi rahatlıkla karşılardım.

    Anılarımızı yaşadığımız mekânlarımız yok artık!   O zaman anılarımızla yaşamak için o yıllara birlikte bir gezi yapalım.

                    1970 yılların ortalarında, yaşam alışkanlıklarımızı derinden değiştiren televizyon hayatımıza girdi.

    GÜNEŞ TECELLİ VE CENK KORAY

                    En çok hafta sonları televizyon izlenirdi. Ve hafta sonları Türkiye, bu iki ekran figürüyle güne başlar, onlarla günü bitirirdi. Güneş Tecelli, geniş ve kalın kemikli gözlükleriyle, Cenk Koray ise ‘soğuk esprileriyle’ dönem insanlarının zihinlerine kazındı. Pazar programlarının adı Tele Pazar idi, bu programın evlerin hanımları tarafından en sıkıcı bulunan bölümü ise Tele Spor adıyla anılır, maçlardan görüntülere yer verilirdi.

              O programın zihinlerde en çok iz bırakan iki de çizgi kahramanı vardı. Biri İtalyanca, adı La Linea olan Bay Meraklı, öbürü ise Pembe Panter.

    KAYNANALAR DİZİSİ

            Evlerin içleri henüz kalabalıktı. Evlerin çoğunda dedeler ve ninelerle birlikte oturulurdu. Dönemim anneleri için en zor şey, ‘kaynanayla’ birlikte yaşıyor olmaktı. Kaynanalar dizisi, 1974 yılının mayıs ayında TRT ekranlarında yayınlanmaya başladı. Dizide, Anadolu’dan İstanbul’a göç eden Nuri Kantar ve ailesinin bu büyük şehre uyum çabalarının ‘komedisi’ yapılırdı.

    SEKS SİNEMALARI VE SEKS FİLMLERİ

                    1970’ler, Yeşilçam sinemasının tüm ‘itibarını kaybettiği’ yıllar oldu. Evet, Türk sinemasının en komik en klasik filmlerinin bir kısmı 1970’lerde üretildi ama ‘yerli seks filmleri’ piyasaya büyük ölçüde egemendi. Her şehirde sadece bu tür filmler gösteren sinemalar olurdu. Bazı ergenler, bu sinemalarda bazen ‘babalarına ya da dayılarına’ da rastlayabilir; ‘dumur’ olurlardı. Dönemin seks filmlerinde Aydemir Akbaş, Behçet Nacar, Figen Han, Zerrin Egeliler gibi isimler çok popüler olmuşlardı

    MÜJDE AR – AŞK-I MEMNU VE DÖNEMİN ÜNLÜ DİZİLERİ

                    Aşk-ı Memnu, dönemin en çok izlenen yerli televizyon dizilerinden biriydi. Şükran Güngör, Müjde Ar ve Salih Güney’li kadro, o günlerde büyük bir ‘izleme tutkusu’ yaratmıştı. Müjde Ar’ı Müjde Ar yapan da bu dizi oldu zaten. Müjde Ar’ın o dönem fiziği, dönemin ‘kadın güzellik anlayışını yansıtan’ en önemli figürdü.

    KARATE FİLMLERİ VE BRUCE LEE

                    Dönem sineması, yerli seks filmleri kadar karate filmlerinin de etkisi altındaydı. 1970’lerin film dağıtım koşulları gereği, Türkiye’ye filmler zaten 3-5 yıl gecikmeli olarak gelebilmekteydi. 1973’te ölen Bruce Lee ve ardılları, tüm 70’ler süresince Türk film izleyicilerinin ‘beğenilerini’ domine etmiştir.

    BECKENBAUER VE MÜLLER VE CRUYFF

                    1970’lerde, televizyonun yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte, dünya futbolunu da izleyebilir hale geldik. 70’lerde özellikle Alman milli takımı, Türk futbolseverlerinin tutkusu olmuştu. 1972’deki Avrupa Futbol Şampiyonası, 1974’teki Dünya Kupası, geniş kitlelerin gözlerini, özelikle Avrupa futbolunun yıldızlarıyla buluşturdu. O dönemden akılda en çok kalan futbol yıldızların-dan üçü: Gerd Müller, Franz Beckenbauer, Johan Cruyff. 1970’lerin unutulmaz TV dizileri: Kaygısızlar, Görevimiz Tehlike, Charlie’nin Melekleri, Lassie, Heidi (Çizgi film) Şeker Kız Candy, Uzay Yolu,  Kaçak,  Zengin ve Yoksul’du.

    SAĞ OLASIN İZOCAM

                    TRT televizyonlarında ilk reklam gösterimleri 1972 yılında başladı. 1970’lerin iki unutulmaz reklam filmi: İzocam ve Eti bisküvileri olmuştur.

    TARKAN VE KARAOĞLAN

                    Teksas-Tommiks vardı ama İtalyanların yarattığı bu ‘Amerikan kahramanlarına’ rakip olarak Tarkan ve Karaoğlan kendilerine sağlam bir yer edinmişlerdi. Her Türk çocuğunun gönlünde, bir gün Tarkan gibi kahraman olmak yatardı.

    KASET KAYITLARI

                    1970’ler plakların devirlerini kapattığı, teyplerin ve kasetlerin sahne aldığı yıllar oldu. İlkin dev teyp bantları kullanılıyordu; sonrasında kasetler çıktı. Dönemin modası, her köşe başında bir kasetçi dükkânı açılmasıydı. En sevdiğiniz şarkıların bir listesini verirdiniz, kasetçiler size o şarkıların kayıtlarını yapardı. Henüz telif hakları kaygısının olmadığı yıllardı. 1980’lerin ortalarında listeler hazırlayıp kasetlere kayıtlar yapmak yasaklandı.

    ÇOCUKLARIN KIZ MI OĞLAN MI DOĞACAĞI BİLİNMEZDİ

                    O yıllar, ultrason cihazlarının bilinmediği yıllar. Çocukların cinsiyetleri doğumdan önce bilinemezdi. Her anne baba, her ağabey abla, yeni doğacak bebeğin cinsiyetini doğum anına kadar merak ederdi. Bebeğin cinsiyeti, doğumdan hemen sonra ilk anons edilen bilgi olurdu.

    UZUN SAÇ MODASI

                    1970’lerde gençler arasında uzun saç modası vardı. Bazı babalar, yakalarlarsa kesmek için, ellerinde makasla sokaklarda dolaşırlardı. Gençler saç uzatamasın diye, ‘karı gibi’ aşağılaması yapılırdı ama sökmezdi:

    1970’ler boyunca gençler, saçlarını omuzlarına kadar uzatmakta ısrar etti. Dönemin bu modasını uzun saçlı iki ‘dönem şarkıcısı’ da desteklerdi: Cem Karaca ve Barış Manço.

    İSPANYOL PAÇA PANTOLON

                    1970’lerin pantolon paçalarını görünce bugün kahkahalarla gülebilirsiniz. Ayak bileklerine kadar normal inen pantolonlar, paça kısmında iki kata yakın genişler ve bir tür yelken görüntüsü alırdı. Siz yürürken, paçalarınız sürekli, bir o yana bir bu yana dalgalanırdı ve bu durum ‘güzel’ sayılırdı.

    APARTMAN TOPUKLU AYAKKABILAR

                    1970’lerin, bazılarına kâbus gibi gelen görüntülerinden biri de bu ayakkabılardır. Yapıldığı malzeme olan EPA ön ad yapılarak, onlara epa topuklu ayakkabılar da denir.

    Kadınlar, 1970’lerde ayakkabıları yoluyla hayli boylarını uzatmışlardır. Yapılmış bir istatistik yok, kesin olarak bilmiyoruz ama 1970’ler kadınların yürüyüş sırasında moda uğruna ayak bileklerini en çok burktukları yıl olabilir.

    MELAMİN TABAKLAR

                    Plastik endüstrisinin bu icadı, Türkiye’de tüm 1970’lere damgasını vurdu. Sert plastikten yapılan tabaklar ve mutfak gereçleri, düşse bile kırılmıyor; çinko tabaklar gibi sırrı dökülmüyor, bakır tencereler gibi ağır olmuyordu. Üstelik seramik tabaklar çok pahalıydı ve melamin tabaklar, üzerine basılan desenlerle, o pahalı seramik tabaklara çok benziyordu.

    MUŞAMBA

                    Devir, plastikten üretilen malzemelerin revaçta olduğu bir devir. Muşamba da 1970’lerin en önemli ‘zemin kaplama malzemelerinden’ biri, hatta önde geleniydi. 1980’lerde ‘marley’ denilen zemin kaplama malzemesi yaygınlaşana kadar, eski evlerde muşambanın hükmü sürdü.

    DÖNEMİN OYUNCAKLARI

                    Dönemin en ünlü ve elden düşmeyen oyuncaklarından biri Laklak’tı. Bir plastik daireye bağlı v şeklinde bir ip ve o ipin iki ucunda plastikten iki top vardı. Amaç, dairesel plastiğe parmağınızı takıp topları bir üstte bir altta hızla birbirine vurdurmaktı. Bu işi ne kadar hızlı yaparsanız, o kadar becerikli sayılırdınız. Oyuncak öyle yaygınlıkla kullanılırdı ki, çocuklar da büyükler de tak – tak – tak (ya da lak lak lak) sesleri eşliğinde beceri yarıştırırlardı.

    YAĞ SÜRÜLMÜŞ EKMEĞE ŞEKER DÖKMEK

                    1970’lerin çocukları sokaklarda toz toprak içerisinde oynarlardı. Sokakta yenen en önemli atıştırmalıklar da şunlardı: Sana yağı sürülmüş ekmek. Üzerine salça sürülmüş ekmek. Üzerine yoğurt sürülmüş ekmek. (Yine bazıları yoğurt üzerine toz şeker dökerdi.)

    AYI OYNATMAK

                    1970’lerin en önemli sokak eğlencelerinden biri de bu oldu. Roman vatandaşlarımız, burnuna halka takılmış ayıları, ellerinde bir tef ile bir sopa eşliğinde sokaklarda gezdirir, bir miktar kalabalık görünce, basit bir şarkı eşliğinde ayıları oynatmaya başlarlardı. Dönemin en önemli sağlık egzersizi de sırt çiğnetmek idi. Bazıları, sokakta bir yaygının üzerine yatarak, sırtlarını oyuncu ayılara çiğnetirlerdi.

    HACI MURAT

                    Murat 124, 1971 yılında Tofaş’ın Bursa fabrikasında Fiat 124 şasesine oturtularak Türkiye’de yabancı lisansla üretilen ilk otomobil oldu. 1971-1977 arasında 134 bin 867 adet üretilen ve Hacı Murat da denilen bu otomobillerin, Tofaş’ın kuş serisi otomobilleri üretmeye başlamasıyla ömürleri sona erdi. 1984 yılında Tofaş Serçe adıyla yeniden üretimine başlandı, 1995 tarihinde bu kez tamamen durduruldu. 1197cc’lik motoru 65hp güç üretmekte ve aracı 170km/s hıza çıkarabilmekteydi.

    1970 yılların coşkulu anılarını birlikte yaşadık.

    Anılarımız yaşam kaynağımız olsun.         Saygılarımla.