Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Neval Oğan Balkız

ŞİMDİ DE LÜBNAN’ LILAR MI? Bu İş Sonu Nereye Varır? 

 

“Açık kapı politikası” denilen; uluslararsı ilişkilerde hakim olan reel politik anlayışa, egemenlik ve güvenlik ilkesine, konjonktürel dünya ve bölge gerçekliğine, Türkiye’nin geleneksel dış politika birikimi ve ilkelerine, tarihsel bölge ilişkilerine bütünüyle aykırı, bugüne kadar benzeri olmayan; ‘iktidar merkezli çıkar dengesi ve siyasal islamcı refleks temelli “uygulamalarla, akın akın Suriye’li, grup grup genç erkeklerden oluşan Afganlı, Iraklı ve Filistin’liler ülkeye dolduruldu!

Bugün de, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Türkiye ziyareti sonrasında gerçekleştirilen ortak basın toplantısında, kapılarımızın sonuna kadar Lübnan’lılara da açık olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz!

Üstelik Almanya, Suriyeli suçluların Türkiye’ye iadesi konusunda istediği desteği de almış durumda. Scholz; “bu konuda maddi bir yardım da veriliyor,” dedi. Yani, parasını veriyoruz ya, onları alın, bir kısmını Afganistan’ a gönderdik, size de göndereceğiz! Demiş oldu.

 

Aynı anda Avrupa Birliği, AB ülkelerinde ikamet hakkı bulunmayan ‘düzensiz göçmenlerin’ sınır dışı edilmesini kolaylaştıran yasa teklifini, 17/18 Ekimde bir araya gelen üye ülke liderleri toplantısında ele alıyor, “etkin geri gönderme” yöntemleri oluşturmaya çalışıyor! italya, Akdenizde yakladığı göçmenleri Arnavutluk’ta kurulan sığınmacı merkezlerine taşımaya başlıyor!

AB’nin “etkin geri gönderme” yöntemlerinden biri anlaşılan o ki , bunları para karşılığında, Türkiye’ye yollamak oluyor!

 

BU ÜLKE BÜTÜN YAŞAMSAL ALANDA KAYGI IÇINDE OLMAYI HAKETMIYOR!

 

Açık kapı uygulaması ile dışarıdan “her gelen” ülke içine dağıldı! Ne sağlıklı kayıt ve takip sistemi var, ne de, amaç ve sonuçları belirli, hak temelli, sosyal, ekonomik, kültürel kapsamlı göç, sığınma, uyum ve geri gönderme aşamalı bütüncül bir sığınmacı politikası! Toplumun sosyal dokusu farklı etnik, inanç, millet gruplarından oluşan gettolarla, farklı kültürel yaşam anlayışlarının oluştuğu alanlarının sınırlarıyla, cemaat ve gruplaşmalarla parçalanmış durumda! Bu parçalanmanın görünümleri ve sonuçları ülkede her yerde ortaya çıkmakta. Kısa , orta ve uzun vadede her alanda, ekonomik ve sosyal eşitsizliğin giderek derinleşmesi ile yoksulluk, pahalılık ve işsizliğin artması, farklı olandan duyulan kaygının nefret söylemlerine ve giderek şiddet içeren suçlarına dönüşmesi, toplumsal yapıyı derinden etkileyecek bir potansiyel oluşturuyor!

Bu gerçekliğe karşın, son olarak da; amacın ne olduğu tartışmalı ve kamu yararı açısından sorunlu şekilde;

-15 yaş altı ve 50 yaş üstü Iraklıların 1 Eylül’den itibaren Türkiye’ye giriş ve 90 gün ikamet süreli vize muafiyeti verildi!

– 15 Ekim Tarihi Resmi Gazetede yayımlanan “Uluslararası İşgücü Kanunu Uygulama Yönetmeliği”ndeki düzenleme ile sığınmacıların çalışma izninden muafiyet süreleri 6 aydan üç yıla çıkarıldı! Yabancıların yurt içinden yapacakları çalışma izni muafiyeti başvurusu için Türkiye’ye giriş tarihinden itibaren en geç 30 gün olarak uygulanan süre sınırı kaldırıldı. Buna göre, yurt içinden çalışma izni muafiyeti başvuruları, yabancının Türkiye’de yasal olarak bulunduğu süreler içinde yapılabilecek! Bu muafiyet, haklarında sınır dışı etme veya Türkiye’ ye giriş yasağı bulunan “insani ikamet izni” alanları da, Suriyeli’lerin de sahip oduğu geçici koruma statülü yabancıları da,(Göç İdaresinin 10 ekim 2024 tarihli rakamlarına göre 3 milyon 88 bin 863 Suriyeli bu statüde bulunuyor/ Bunlardan 729 binin kayıtlı olduğu adresinde bulunmadığı, yani nerede olduğunun bilinmediği resmi ağızlardan, 9 Ağustos 2024 tarihinde açıklanmıştı. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan 29 Ağustos 2024 tarihi verilere göre Suriyeli nüfus çoğunluğu sıralamasında Hatay, 254. 937 Suriyeli ile dördüncü sırada yer alıyor) başka ülkeye geçmek amacıyla Türkiye ‘ye gelenleri de kapsıyor!

Üstelik bu uygulama ; DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısının Ağustos 2024’te, 11 milyon 4 bin kişi olarak gerçekleştiği ülkemizde yapılıyor!

 

Yakın zamanda yürürlüğe giren, 2025-2027 yıllarını kapsayan, ekonominin üç yıllık yol haritasının çizildiği Orta Vadeli Planda sistematik ve yaygın hale getirilmesi amaçlanan ‘esnek ve güvencesiz’ çalışma biçimlerine, geçici işçiliğe emek gücü hazırlanıyor, denilebilir, ancak konu, bu bağlama indirgenmeyecek denli ciddi ve farklı boyutlar içeriyor.

 

Yoksuluk, işsizlik ve açlığın, ekonomik ve sosyal derin eşitsizliğin sarmalında şiddetin arttığı koşullarda, bu ülke nereye gidiyor? Yanıtı vermesi gerekenler karşısında, susmadan, soruyu güçlü sormak zamanı çoktan geçmekte…

 

*Hukukçu/ Akademisyen

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER