“Suç herkese dağıtıldı mı ortada suçlu kalmaz” demişti Aziz Nesin…Yine hukuksuzluk, yine denetimsizlik,yine ihmal ve yine acı…
“Gün olur yorulurum ayaklarımdan, tırnaklarımdan, saçlarımdan, gölgemden. Gün olur, yorulurum insan olmaktan…” (Pablo Neruda’ya ait olduğu bilinen) bu dizelerdeki yorgunluğu taşıyorum, taşıyoruz çoğumuz! Kartalkaya yangını ölümlerini, yitip giden yetmiş altı yaşamı konuşacak toplum bir günlüğüne, belki birkaç günlüğüne! Sonra? Yaşam akışı içinde, sistematik hale gelen bizi acıya boğan diğer olaylar, acının yıl dönümlerine kadar, bu acıların yaşanmasına neden olan koşullar üzerinde düşünmeyi, algılarımızı duyarlı kılmayı unutacağız!
Sosyolojik, sosyalpsikolojik ve ekonomik politik bağlamları anlamında, olayları neden sonuç ilişkisi içerisinde düşünme, tartışma pratiği olmayan bir toplum olarak, her zaman olduğu üzere , ‘sorunsuz’ yaşamayı seçiyoruz! Sorunları önleyecek, kapsamlı, etkili önlemleri almayı sağlayacak eylemliliği gerçekleştirme bilincimiz ve demokratik refleksimiz gelişmediği için, benzer başka olaylar gerçekleşene kadar, kişisel ve kamusal sorumluluğu bize sürekli hatırlatan vicdani bilincimizi susturuyoruz.
YA SORUMLULAR?
“Suç herkese dağıtıldı mı ortada suçlu kalmaz” diyen Aziz Nesin’in saptamasında vurguladığı gibi, sorumlu ve yetkili konumunda olanların gerçekliği parçalayan, her şeyin üstünü örten tavır ve açıklamalarının bizlerde yarattığı “kayıtsızlık” duygusuna çoğunlukla ,teslim oluyoruz.
Yaşamlarını kaybedenler, birer rakam değil, birer ‘insan’; varlıksal, onursal değerleriyle, “doğuştan akıl ve onurla donatılmış olduğu için, canlılar arasında özel bir yere/değere sahip olduğu” kabul edilen “insan türünün” bireyleri! Amaçları, umutları, başarıları, başarısızlıklarıyla, sevgileri, mutluluk ve mutsuzluklarıyla birer dünya.
Üstelik Anayasasında; “devletin, kişilerin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için gerekli koşulları hazırlamak ve engelleri kaldırmakla görevli olduğu”, ayrıca, “herkesin yaşam hakkının güvence altında bulunduğu”, “devletin, ailenin huzur ve refahını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü” olduğu yazılı bir ülkenin yurttaşları olarak da, bizlerin arasından eksilen birer dünya!
Gözlerini, bilinçlerini ve algılarını kapatarak, sorumluluktan kaçınmaya çalışanlar, yaşanan gerçeği görmelidir: Bu ülkede gerçekleşmekte olan can kayıpları, giderke artmakta. Hukuksuzluk, denetimsizlik, yandaş adam kayırmacılık, liyakatsizlik keyfilik…
Toplum olarak bilmeliyiz ki; ölüme karşı durmak, insan olarak birbirimizi ölümden uzak, hayatta tutabilmek ancak, acıları birlikte duyumsama gücü gösteren tüm kesimlerin bir araya gelmesine, dayanışma içinde, her türlü demokratik araç ve yollarla, bir söylem ve eylem birlikteliği içinde olmak ile olanaklı olabilir.
İçinde bulunduğumuz olağanüstü tehlikeli sorunlara son vermek için, ekonomi politiği doğru oluşturulmuş bir kitle demokrasisi kurma mücadelesini, tüm alanlara yaymak gibi bir zorunlulukla karşı karşıya olduğumuz ortada. Aksi durumda, her birimiz herhangi bir yer ve zamanda , kaza gibi görünen bir “kasta varan ihmal” kurbanı olabiliriz!
YORUMLAR