Gündüz vakti fenerle dolaşıp “Adam arıyorum, adam!” diyen, İskender’in “Benden bir dileğin var mı?” sorusuna “Güneşime engel olma yeter” (yaygın bilinen şekliyle “Gölge etme başka ihsan istemem”) yanıtını veren ünlü filozof Sinoplu Diyojen, Sinop’un girişinde bulunan heykeliyle yeniden gündemde.
Geçtiğimiz haftalarda kaldırılmasını istedikleri Diyojen heykeliyle ilgili basın açıklamasında bulunan Erbakan Vakfı Sinop il temsilcisi İsmail Teziç, “Biz sanata ve heykellere karşı değiliz. Heykelin arkasına sığınarak, Yunan felsefesini, Yunan ideolojisini Sinop’a yapıştırmalarına karşıyız” demiş, konuşmasını, “Diyojen heykelinin Sinop’un girişinden alınmasını ve Balatlar yapısına götürülmesini istiyoruz. Bunun olması için çabalayacağız. Gerekirse imza kampanyası, gerekirse devamlı burada basın toplantısı yaparak sonuna kadar mücadelesini vereceğiz” şeklinde sürdürmüştü.
Diyojen’in anısını yaşatmak için 2006 yılında Sinop’un girişine heykeli dikildiğinde de benzer tepkiler olmuştu. Bir siyasi parti yöneticisi, Sinop’ta birçok sorun varken 50 bin liraya heykel dikilmesinin anlamsızlığını ifade ediyor ve şunları söylüyordu: “Bu heykel, AKP hükümetinin dış politikada bu kadar yetersiz olduğu bir dönemde, Karadeniz’de Pontus devleti hayali kuran dış güçlerin düşüncelerini destekler. Elinde fenerle ‘Adam arıyorum, adam’ diye dolaşan biri Sinop halkına hakaret etmiştir.”
MÖ 412-323 yılları arasında yaşamış olan Diyojen, uygarlığı reddetmiş ve uygarlık içerisinde uygarlıktan uzak bir şekilde yaşamaya çalışmış bir antik çağ filozofuydu.
Atina’da tanıştığı Sinizm öğretisinin kurucusu Antisthenes kendi felsefe ve öğretisini Diyojen’e öğretti. Sokrates’in öğrencisi Antisthenes, Sokrates’in ölümünden sonra kendi okulunun başına geçip gerçek erdemin kişinin kendine egemen olmasına, tutkularından ve öbür insanlara bağımlılıktan kurtulmasına dayanan felsefesini savunmaya başlamıştı. Diyojen, Atisthenes’in doğaya uygun yaşam çağrısına uydu. Yaşamını son derece yoksul olarak geçirdi. Bir fıçının içinde kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısından ise sefil denebilecek bir yaşam sürdü. Kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştı. İnsanın kendi kendine yeterli olabilmesi gerektiğini savunmuş, uygarlaşmanın getirdiği kurallara ve araçlara bağlı olan bir yaşamı reddetmiş, yaşamın doğal ve sade olması gerektiğine inanmıştı.
Hangi saatte kahvaltı etmeli diye sorana, zenginsen, istediğin zaman; yoksulsan, bulduğun zaman” diye karşılık verdi. Ona göre, erdemli insanlar tanrıların imgesidir; aşk işsizlerin işidir. Yaşamda neyin perişanlık olduğu sorulunca, “Yoksul yaşlı” yanıtını verdi. En kötü hangi hayvan ısırır, diye sorulunca, “Vahşiler içinde muhbir, evciller içinde de dalkavuk” dedi.
İnsanlar neden dilencilere sadaka verir de, filozoflara vermez diye sorulduğunda, “Çünkü bir gün topal ya da kör olabileceklerini düşünürler, ama filozof olabilecekleri akıllarından geçmez” diye karşılık verdi.
Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaştı. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildi. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa “Ben bir serseriye yol vermem” deyince, Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin “Ben veririm!” dedi.
Bir gün İskender onun yanına gelip “Benden korkmuyor musun?” diye sordu; o da “Sen nesin?” dedi, “İyilik mi kötülük mü?” İskender “İyilik” deyince, “İyilikten kim korkar?” diye karşılık verdi.
Dünyada en güzel şeyin konuşma özgürlüğü olduğunu; çalışma olmadan yaşamda hiçbir şeyin kesinlikle başarılamayacağını, çalışmanın her şeyin üstesinden gelecek güçte olduğunu; gördükleri düşlerden ürkenlere, gerçekte yaptıkları şeylere kafa yormadıklarını, ama uyurken gördükleri düşlerle fazla ilgilendiklerini söyledi.
İskender’in “İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim” dediği filozof, doğduğu kentten kovulmak isteniyor. Ama o, heykelini ortadan kaldırmak için öne sürülen gerekçelere gülüyor; “Bir insanın ne kadar akıllı olduğu konuşmasından anlaşılır” diyor.
Orhan Tüleylioğlu
YORUMLAR