Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Bekir ATAHAN

SİYASET KURUMUNUN GÜVENİLİRİĞİ

Kurumlarımızın bağımsızlığını, verimliliğini, liyakat esaslı çalışma prensibini benimsemedikçe ülke olarak refah seviyemizi artırmamız imkansızdır. Maalesef bugün gelinen noktada birçok kurumumuz güvenilirliğini yitirmiş durumda. Bunların en başında yargı gelmekte. Yargıya olan güven gün geçtikçe dibe vuruyor.

 

Kamuda israf, kötü yönetim dışında ciddi yolsuzluk iddiaları da artmıştır. Hatta öyle ciddi yolsuzluk iddiaları var ki, bu iddiaların herhangi bir soruşturmaya dahi konu olmaması çok daha vahimdir. Çünkü olağan bir hukuk devletinde somut delillere dayanarak kuvvetli şüphe ile yolsuzluk suçlaması iddia ediliyorsa bu iddiaların derhal gerek adli gerekse idari soruşturmaya konu edilmesi gerekir. Fakat bizde son yıllarda adeta yolsuzluk suç olmaktan çıkartıldı. Şeffaflığın olmadığı, hesap verilebilirliğin olmadığı bir yapıya evirildi kurumlarımız.

 

Hal böyle olunca vatandaşın siyaset kurumuna olan güveni de azaldı. Siyasete uzaklaşan, siyasetsiz, kararsız seçmen sayısında artış yaşandı. İnsanlar, kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde “hepsi birbirinin aynısı” yorumunu yapıyor. Burada biraz iğneyi siyaset kurumuna batırmak istiyorum.

 

İddia koyan siyasi parti, bu iddiasını davranışları ile güçlendirebilir. Yada tam tersi, söyledikleri ile davranışları ne kadar tutarlı olursa o kadar başarılı; söyledikleri ile yaptıkları ne kadar tutarsız olursa o kadar başarısız olur. Somut bir şekilde ifade edersek, bir siyasi parti sürekli olarak demokratikleşme teriminde bahsedip, kendi il-ilçe kongrelerinde ne kadar anti demokratik uygulamalar uygularsa o derece inandırıcılıktan uzaklaşır. Yahut bütçe şeffaflığı teriminden bahsederken kendi şeffaflığı sağlamaz ise yine inandırıcılıktan uzaklaşır.

 

Kurumlarımızın liyakatten uzaklaşması, adaletin taraflı ve bağımlı görüntüsü, kurumlarımızın yozlaşmasına neden oluyor. Bununla beraber toplum da, bireyler de yozlaşıyor. Bugün ülkemizde çok üzülerek ifade ediyorum ki “devletin malı deniz, yemeyen keriz” diye bir atasözü kanıksanmıştır. Bu ifade ülkemizin için acı vericidir, utanç vericidir. Geçtiğimiz günlerde Zülfü Livaneli’nin geçtiğimiz günlerdeki bir röportajında “Babam Yargıtay başkanıydı, biz babamın makam arabasını görmedik” şeklinde bir cümle kurdu. Bugün bu örnek ne kadar absürd kalıyor değil mi? Hatta eski bir bakan, bakanlıktan ayrıldıktan sonra son model makam aracını kullanmaya devam etmiş, yeni bakan “makam aracı nerede, eski bakan niye aracı teslim etmedi” diye sorunca da konu bir krize dönüşmüştür. Yani eski bakan, bakanlığın makam aracını ömrü boyunca kendi kullanmayı hak görüyor. Bunun dışında makam araçlarının usulsüz kullanımıyla ilgili birçok iddia da kamuoyuna yansımaktadır.

 

Siyaset kurumunun inandırıcılığını artırması, daha şeffaf olması, halk ile iç içe yaşaması gerekir. Siyaset kurumunun da yargı gibi güvenirliğinin azalması, çok karanlık bir fotoğrafı ortaya çıkartır. Dürüstlüğün, şeffaflığın, iyi ahlakın öneminin tekrar insanlara anlatılması gerekir. Yolsuzluğun, israfın, kamu malının özensizce kullanılmasının ne kadar kötü bir şey olduğunun insanlara tekrar hatırlatılması gerekiyor.

 

NASUH MAHRUKİ’NİN TUTUKLULUĞU

 

AKUT’un eski başkanı olarak kamuoyunda tanınan Nasuh Mahruki, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaydığı” gerekçesiyle başlatılan soruşturma kapsamında 20 Kasım’da tutuklandı.

 

Ben bu tutukluluk haberini görünce çok üzüldüm. Çünkü bu tutukluluk, ifade özgürlüğüne vurulan bir kettir. Bu tutukluluk, hukuki değildir. İfade etmekten dilimizde tüy bitti ama bir kez daha yazmak gereklidir. Tutuklama kurumu, bir cezalandırma aracı değildir. Tedbirdir. Yani şüpheli kişi kaçmasın, delilleri değiştirmesin, delilleri karartmasın diye düzenlenmiştir. Ve bu tedbirin, tutuklamanın uygulanmasını için somut delillere dayanması, ayrıca da ölçülü olması gerekir.

 

Bir Twitter paylaşımına dayanan iddia, bu dosyadaki delil karartılamaz ve değiştirilemez. Nasuh Mahruki’nin kaçma şüphesi olmadığı da gün gibi ortadadır. Nasuh Mahruki’nin görüşlerine insanlar katılmayabilir fakat AKUT Derneği ile yaptığı çalışmalarda Nasuh Mahruki iyi ahlakı ile bilinir. Binlerce insanın depremde canının kurtulmasına vesile olmuştur.

 

Tutuklama haberini görünce “birkaç gün içinde bu sorun düzeltilir” diye düşündüm. Fakat üzülerek gördüm, öngörüm gerçekleşmedi. Böylesi vahim bir hukuki skandal ancak bugün tahliye ile sonuçlandı.

 

Kuşkusuz bu bir göz dağıdır. “eleştirirsen, konuşursan seni tutuklarız” demektir. Hukuku bir kez daha tarafsız ve bağımsız olmaya davet ediyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER