Siyaset sahnesi giderek ısınıyor. Isındıkça da kullanılan kelimeler ağırlaşıyor, kırıcı, yaralayıcı, sanki bir daha yüz yüze gelinmeyecekmiş gibi bir anlayışla ağızdan çıkanı kulak duymadan kelimeler havalarda uçuşuyor.
Bu durum ister istemez akla bir panik havasının varlığını getiriyor.
2019 tarihi yaklaştıkça, bu tür olaylara, sözlere, eylem ve davranışlara daha sık rastlanacağının işaretleri görülmektedir.
Gelişmeler bu doğrultuda iken, bir hususu da hatırlatmakta yarar görüyoruz: İktidar partisi gündemi belirlemede büyük bir maharet içinde. Yine konuşmaları, gelişmeleri, olayları kendi lehine çevirmede de ilk sıralarda yerini alabiliyor. Bu nedenle muhalefetin, iktidar partisinin bu özelliğini bilerek ona göre bir strateji belirlemesi gerekir.
Yine iktidar partisi gündem değiştirmede oldukça hünerlidir. Gündemin kendi lehine gelişmediğini hissettiği an hemen onu değiştirip, başka konuları gündemin ilk sırasına yerleştirmek suretiyle aleyhine olan hususları öteleyerek kamuoyunun dikkatinden uzak tutma becerisini çok iyi kullanmaktadır.
15 yıllık iktidar döneminde bu faaliyetlere birçok kez tanık olunmuştur.
Her seferinde iktidarın batağa saplanmak üzere olduğu kanısı yer ettiği an, hemen bir manevrayla bataklıktan kurtulma, bir yana destek grafiğini yükseltme yolunda adımlar atıldığına rastlanmıştır.
Bunlara ek olarakta iktidar partisinin ve bu partiye yön verenlerin mağdur edebiyatını da çok iyi bir şekilde kullandıkları ve kamuoyunun mağdur duruma düşene karşı gösterdiği zaafı bilmeleri nedeniyle, sık sık bu yola gittikleri de bilinen bir gerçektir.
İşte son günlerde iktidar ile ana muhalefet arasında cereyan eden karşılıklı söz düelloları, bu hususları bir kez daha akla getirmiş ve kamuoyunun gözleri önüne serilmesine neden olmuştur.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz haftalarda ana muhalefet partisi Başkanı Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında AKP genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a hitaben: Çocuklarının , kardeşinin, eniştenin ,dünürünün, eski özel kalem müdürünün yurtdışına milyonlarca dolar para gönderdiğinden haberin varmı, sorusunu yöneltmiştir.
Kamuoyunun beklentisi bu soruya karşı; haberim var veya haberim yok şeklinde iken, buna soru ile alakası olmayan bir yanıt verilme yoluna gidilerek: Benim yurtdışında bir kuruşum bulunduğunu ispat ederlerse Cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim. Acaba bunu ispat edemeyenler aynı şeklide hareket edecekler mi?…. anlamına gelen bir yanıt verilmiştir.
Günlerce bu yanıt üzerinde durulmuş ve buna karşı nasıl bir tavır takınılacağı kamuoyu tarafından merak konusu olmuştur.
Oysaki soru ile yanıt arasında hiç ama hiçbir bağ bulunmamaktadır.
Soruyu soranın anında, ben bu şekilde bir soru sormadım. Sorduğum soru ile verilen yanıt arasında bir bağ yoktur demek suretiyle gündemi ele alması, mağdurlar konumuna düşülmesinin önüne geçilmesini sağlamak olduğu halde, ne yazık ki kamuoyunu yeterince aydınlatacak kısa, öz ve net bir yanıt verilmesi yoluna gidilmemiştir.
Böyle oluncada gündem değiştirilmiş, başka bir anlatımla saptırılmış, kamuoyunun kafası karışık bir duruma sokulmuştur. Daha sonra Kılıçdaroğlu para gönderenlerin isimlerini açıklamışsa da ,buna da verilen yanıtlar, kafa karıştırıcı bir şekilde değişik ve çelişkili olmuştur.
Bu gerçekler gösteriyor ki, siyaset sahnesinde ısınan havanın lehe çevrilmesi, söylenen sözlerin kısa ,öz ve net olması yoluna gidilmesi suretiyle, kamuoyunun kafasını karıştıracak bir ortamın yaratılmasına izin verilmemelidir.
Man adasına gönderilen paralarla, ilgili olarak iktidar ile muhalefet arasında çıkan çatışmada, haklının haksız, haksızın haklı konumuna girmemesi için, gereken özen gösterilmeli, kırıcı, yaralayıcı sözler sarf etme yerine, net delillerle kamuoyunun önüne çıkıp, haklı kabul edilen iddiaları savunma yoluna gidilmelidir.
Bu yapılmadığı takdirde, yine mağdur edebiyatı gündeme gelecek, haksız olan ,haklı durumda olduğunu kamuoyuna kabul ettirme yoluna gidebilecektir.
Seçimler yaklaştıkça, bu tür yol ve yöntemlere başvurulacaktır. Özellikle muhalefetin buna dikkat etmesi ve oyuna gelmemesi gerekir diyoruz…
YORUMLAR