Rektörler Tüm Üniversite Çalışanlarının Demokratik İradesiyle Seçilmeli
Türk Eğitim-Sen Hatay 1 Nolu Şube Başkanı Ömer Solğun, üniversitelerde rektör atama usulünü eleştirdi ve şu anki yöntemle bir keyfiyetin söz konusu olduğunu söyledi. Üniversitelerimizde bir keyfiyetin söz konusu olduğuna değinen Solğun, bunun başında ise rektör atamalarının geldiğini ifade etti.
Sendika olarak rektör seçim usulünü doğru bulmadıklarını ve bu konuda eleştirilerini sürekli dile getirdiklerini belirten Solğun, şunları dile getirdi: “Eski usulde 4 yılda bir rektör seçimleri yapılırdı. Buna göre yardımcı doçent ve üzeri akademisyenler oy kullanır, sandıktan çıkan ilk 6 aday YÖK’e gönderilir ve YÖK bu 6 adaydan 3 tanesini Cumhurbaşkanı’na sunardı. Ardından Cumhurbaşkanı atama yapardı. Bu usulü Türk Eğitim-Sen olarak eleştirerek, bütün üniversite çalışanlarının iradesinin sandığa yansıdığı ve sandıktan birinci çıkan ismin rektör olarak atandığı bir seçim usulünün getirilmesi gerektiğini sık sık vurgulardık. Çünkü üniversitelerimiz, her alanda olduğu gibi demokratik anlayışın yerleşmesi ve demokrasinin içselleştirilmesi anlamında da toplumumuzda lokomotif görevini görmelidir. Rektör seçimleri de demokrasinin tam anlamıyla yaşanıldığı, hissedildiği ve bütün çalışanların iradesinin sandığa yansıdığı bir usulle yapılmalıdır derdik. Ama şimdi bunu da kaybettik. Seçimler hak getire! Bir takım lobilerin, grupların lojistiğiyle atama süreci yürütülüyor. Bu üniversitelerimize yakışmayan bir durum.”
Kadro tahsisi üniversite yönetimlerinin ulufe aracı haline getirildi …
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın akademik yıl açılış programında yaptığı konuşmasında ‘yönetimde liyakat’ vurgusuna dikkat çeken Solğun, şunlara değindi: “İşte tam bu noktada Türk Eğitim-Sen olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği şekilde yönetimde liyakatin hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bunun da yolu üniversite çalışanlarının iradesi ile yürütülecek olan bir rektör seçim usulüdür. Akademik yeterlilik sağlamış tüm akademisyenlerimize kontenjan sınırı olmaksızın doçentlik ya da profesörlük kadrosu tahsis edilmesidir.
Kadro tahsisi adeta üniversite yönetimlerinin ulufe aracı haline getirildi. Bu durumun kabul edilemez Akademik yeterlilik sağlamış her bir akademisyenimizin artık kontenjan, kota, kadro sıkıntısı yaşamaması gerekir. Şartları sağlamış olan er bir akademisyene doçentlik kadrosu da, profesörlük kadrosu da verilmelidir. Burada tek kriter, bilimsel ve akademik olarak yeterlilik olmalıdır. Başka kritere gerek yoktur! Bu noktada Türk Eğitim-Sen’in talebi, akademik yeterlilik sağlamış tüm akademisyenlerimize kontenjan sınırı olmaksızın doçentlik ya da profesörlük kadrosu tahsis edilmesidir
Genç akademisyenlerde gelecek kaygısı …
50/d statüsünde görev yapan akademisyenlerimizin mutlaka iş güvencesi sağlanmalıdır. 50/d statüsünde görev yapan araştırma görevlileri gelecek kaygısı taşımakta. Bu arkadaşlarımız henüz akademik hayatlarının başında gelecek kaygısı ile görev yapıyorlar. Doktoralarını tamamlıyorlar ama sonrası ne olacak belli değil. Ekmek kaygısı, iş kaygısı yaşayan genç bir akademisyenden nasıl bir bilimsel üretim bekliyoruz ki? 50/d statüsünde görev yapan akademisyenlerimizin mutlaka iş güvencesi sağlanmalıdır.
Üniversite idari personelinin de çok ciddi sıkıntıları bulunuyor. İdari personelin eş durumundan mazeret tayin hakkı dahi bulunmamaktadır. Bütün üniversitelerde uygulama birliğini sağlayacak bir tayin nakil yönetmeliğinin çıkarılmasını talep ettik. Bu olmuyor ise eş durumundan tayin hakkı verin, bu da olmuyor ise becayiş hakkı verin, muvafakat zorunluğunu kaldırın dedik. Örneğin; Nevşehir Üniversitesinde çalışıyorsunuz Yozgat’ta Üniversitesi’ne tayin istediniz. Ama rektör ‘muvafakat’ vermiyor. Bari muvafakat zorunluluğunu kaldırın.
Şunu da ifade edelim ki, diyelim ki bir üniversitede rektör değişiyor, Genel sekreterini, yardımcısını, daire başkanını, şube müdürünü dışarıdan getiriliyor. Bu durum yıllarca üniversiteye emek veren, üniversitenin hafızası olmuş, kurum kültürünü içselleştirmiş personele hakarettir. Üniversite yönetimlerinde kendini yetiştirmiş idari personelin önündeki engeller kaldırılmalıdır.”
Mehmet ÖZGÜN