Nabi İnal’ın 5 yıl önceki tespitini, Kılıçdaroğlu yeni gündeme getirdi
Yaşayan değerlerimizden, aydın hukukçu kimliğiyle ön plana çıkan, gazetemizin başyazarı Av.Nabi İnal’ın ileri görüşlü kimliği, engin siyasi birikimi bir kez daha gün yüzüne çıktı. İnal’ın yaklaşık 5 yıl önce Mehmet Özgün imzasıyla gazetemizde yayınlanan röportajında yaptığı tespitini, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 11 büyükşehir belediye başkanıyla yaptığı toplantıda daha yeni gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz gün düzenlenen, Hatay Büyükşehir belediye Başkanı Doç.Dr. Lütfü Savaş’ın da yer aldığı toplantıda, kırsal kesimlerde CHP’ye karşı olan önyargının kırılması için çalışma yapılması talimatı verirken, İnal, 5 yıl önceki röportajında, solun selameti açısından kırsalın önemine vurgu yapmıştı.
Solun, yanlışlarını bulması, doğruya hızla yönelmesi halinde iktidar olabileceğine 5 yıl öncesinden vurgu yapan İnal, röportajında konu ile ilgili şunlara yer vermişti: “Demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sol anlayışı savunan ve bu görüş doğrultusunda plan ve programa sahip partiler iktidara gelebilir, ancak solun iktidar olabilmesi için, sol görüşü en çok benimsemesi ve sol görüşü savunan partilere oy vermeleri gereken gecekondular ile kırsal kesime, sol partiler kendilerini en iyi bir şekilde ifade edebilmeli, daha başka bir anlatımla kendilerini kabul ettirmeleri gereklidir. Solun oy alması gereken bölgelerden sağ görüşü savunan partiler oy alabiliyor ve o bölgelerde sol oylar yok denecek kadar az olabiliyorsa burada bir yanlışın bulunduğunu kabul etmek lazım. İşte bu yanlış bulunur ve doğruya hızla yönelme yolu açılması halinde ülkemizde de sol partiler iktidar olabilir.”
Ülkemizin temeli sağlamdır, hiçbir şekilde bölünmez …
İnal’ın, 5 yıl öncesinden günümüze ışık tutan diğer söylemleri şöyle sıralandı: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti sağlam temeller üzerine kurulmuştur. 19 Mayıs’ta Samsun’da yakılan ışık dünyanın takdir dolu bakışları arasında tüm Anadolu’ya yayıldı ve bunun sonucu olarak ta ümmetlikten ulus olmaya, kulluktan ise yurttaşlığa geçiş sağlandı, bu nedenle de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm olumsuz koşullara rağmen varlığını ve bütünlüğünü sürdürecektir.
Son yıllardaki gelişmeler ülkenin birlik ve bütünlüğünün zedelenmesine, birleşme yerine ayrışma tohumlarının atılmasına neden olduğu yolunda endişeleri gündeme oturtmuş ise de atılan temelin sağlamlığı, ulus bilincinin yer etmiş olması, birlik ve beraberlik anlayışının toplumun ezici bir kesimi tarafından özümsenmiş olması sonucu ülkemiz hiçbir şekilde bölünmeyecektir ve bu nedenle de gelecekten endişe edilmesini gerektirecek bir husus mevcut olmadığı kanısındayım. Bugünkü koşullar, Kurtuluş Mücadelesinin başladığı zamanki koşullar kadar ağır ve olumsuz değildir.
Eğitimin önemi bir türlü anlaşılamadı …
Eğitimin önemi her toplum için olduğu gibi bizim toplumumuzda da yadsınamayacak kadar üst sıralarda yer almaktadır. Eğitilmemiş toplumlar daima geri kalmaya ve eksiksiz demokrasinin tüm kurum ve kurallarından hakkı ile yararlanamamaya mahkûm olacaklardır. Bu gerçeği gören Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları Cumhuriyet daha 4 ayını yeni tamamlamış iken ‘Tevhid-i tedrisat, halifeliğin ve şer’iye ve evkaf vekâletlerinin kaldırılması olarak adlandırılan üç devrim yasasının ‘TBMM’ inde kabul edilerek yürürlüğe girmesini sağlamışlardır. Eğer 03.03.1924 tarihinde yürürlüğe giren bu ‘eğitim öğrenim birliği yasası’ hakkı ile uygulansa ve bu yasa doğrultusunda oluşturulan ‘köy enstitüleri’ kapatılmamış olsa idi köyden kente göç olayı yaşanmayacak gecekondulaşma oluşmayacak köylerimiz ise modern bir yaşam standardına kavuşacak idi. Ancak ne yazık ki eğitimin önemi, üç devrim yasasının ülkeye kazandıracakları bir türlü takdir edilememiş, yeterince anlaşılamamış olduğundan bugünlere gelinmiştir. Eğer çağdaş ve uygar bir ülke olabilmenin tüm kurum ve kurallarına sahip olabilmek istiyor isek, çağdaş eğitimi desteklemek için gerekeni yapma bilincine erişebilmeliyiz.” -Mehmet ÖZGÜN-