Peki, Ne Bulduk?
Antakya eski Belediye Başkanı Mehmet Yeloğlu’nun ‘Sit Alanı’ vurgusu yaptığı ve “Bir an önce bu yanlıştan dönülmeli” mesajı verdiği ‘Eski Otogar’ alanında, bundan birkaç ay önce Ankara’dan gelen bir heyet eliyle ‘Sondaj’ yapıldığı bilgisi verilirken, yeni sorular gündeme taşındı! Peki, yapıldığı söylenen bu ‘Sondaj’ın sonucu ne oldu? Bugünkü tartışmaları başlatan ihaleye giden süreci ne tetikledi?
Bugün hizmete giren Müze Otel inşaatının ilk döneminde, tarihler 2009 senesini gösterirken, önemli ölçüde arkeolojik buluntuya rastlanıldı. Bu heyecan verici süreç ise hiç beklenmedik bir final yaparken, inşaat alanında bulunan dünyanın en büyük (850 metrekarelik) tek parça mozaik eser ile ülke gündemine oturdu. Bugün, yaklaşık 20 dev çelik kazık üzerinde yükselen Müze Otel, bu anlamda, Türkiye’de ayrıcalıklı bir yere sahip.
Ancak sahip olduğu hikâye ile bir başka soruyu da gündeme taşıyan bu önemli yatırım, “bölgede daha ne var?” sorusuna ‘son tartışmalar’ ışığında cevap arıyor.
-İHALE!-
Kent gündeminin bugün ilk sırasını işgal eden ‘Antakya Eski Otogar’ yerini satışa çıkartan ‘İhale’ süreci, bugün birçok kesimin eleştiri odağında. Kadim kentin eski Belediye Başkanlarından, Ak Parti İl Başkanı Mehmet Yeloğlu da bu isimlerden biri.
Bu konuda ‘sit alanı’ vurgusu yapan ve kentsel kimliği ön plana çıkartan Yeloğlu, açıklamasında oldukça sert ifadeler kullandı ve şu mesajı verdi:
“Hatay Büyükşehir Belediyesine tavsiyem, bir an önce bu yanlıştan dönmesi, Antakya Belediyesi, Koruma Bölge Kurulu gibi paydaşlarla ortak hareket ederek, ‘sit alanı’ ve kentimizin ihtiyacı olan Kentsel Tasarım Projesi’ni ivedilikle yapmasıdır. Aksi takdirde, Ak Parti Büyükşehir Belediyesi Meclis üyelerimizle, bu satışın engellenmesi hususunda gerekli mücadelenin verileceği kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
-NE SONDAJI?-
Antakya’nın bugün farklı noktalarında bulunan reklam panolarında, ‘Eski Otogar Açık Artırma Satış İhalesi. Hatay / Antakya Haraparası 5. Mıntıka 4591 parsel, açık artırma ile satışa sunulmaktadır. 30.10.2019 saat 14.00, Çarşamba, HBB Encümen Salonu…’ içeriğiyle yer alan “Eski Otogar” satış ilanı için konuştuğumuz vatandaşlar ise, kamuoyuna şu ana kadar hiç yansımamış bir bilgi paylaşımında bulundular. Bu bölgede, 5-6 ay öncesinde bir çalışma yapıldığını dile getiren vatandaşlar ve bir kısım esnaf, gelenlerin Ankara bağlantılı olduğuna işaret ederken, araştırma yapan ‘Ankara’ etiketli heyetin, Eski Otogar’ın bulunduğu alanın birçok yerinde ‘sondaj’ çalışması gerçekleştirdiğine dikkat çektiler.
Bu konuda konuşanların söyledikleri mi?
O.Z. >> Şahit olmadım, ama bana da bu konuda ifade ettiğiniz şeyi söyleyen çok kişi oldu. Garajın olduğu alanın birçok yerinde noktalar var, üzeri kapatıldı, hatta düzeltildi sonradan ama… Sondajla, sanırım o alanı taradılar. Dipte ne var, ona baktılar. Sanırım ikinci bir Müze Otel durumu olur mu noktasındalar. Çünkü burasını satmak için ciddi bir para talep ediliyor, ki parasız bir Büyükşehir için de buradan gelecek para çok önemli. Haksız mıyım? Onlar da istemez, ‘buradan bir şey çıksın da, onları engellesin’ kısmını! Ama bir şey buldular ve yine de sustular durumu da olabilir. Burası Türkiye! Defne’de o kadar şey buldular, ama apar topar kapatıp, bitirdiler. O yüzden, her ihtimale açığım…
H.L. >> Belki 100 yerde sondaj yapıldı. Ama öyle bildiğiniz ve hayal ettiğiniz gibi koca koca çukurlar değil bunlar! Bir kavanoz kapağı genişliğinde bir çember genişliğinde, derine indiler. Böyle onlarca açıldı. Her köşesinden toprak örnekleri alındı. Ama kaç metreye kadar indiler, bilmiyorum. Onu kendilerine sormanız lazım.
P.C. >> Benim bildiğim kadarıyla, arkeolojik araştırma ve kazı yapılan bir alanda, alttaki yerleşim tabakalarını saptamak ve incelemek amacıyla yapılan derin kazı demek oluyor, sondaj. Bu şehirde olup da tarihe meraklı olmamak mümkün mü? Yurt dışında da seviyorum buna dair yerleri gidip görmeyi. Sorduğunuz şey, şu tartışmalı ihale… 40-50 Milyon TL bedelle ihaleye çıkıyormuş, öyle mi? Güzel para! Hele ki muhalif bir belediyenin parasızlığında! O parasızlık da, sondaj sonucunda bir şey bulunduysa da, sessiz kalmayı gerektirebilir onlar için. ‘Bulunup da, üstü kapatılırsa’, şeklinde konuşanlar var… Sanki bu durum, bizim ülkemiz için yeni bir şey!
-NE OLACAK?-
Büyükşehir Belediyesi tarafından ihaleye çıkartılan alan, çevresinde bulunan tescilli alanlar (Müze Otel bünyesinde bulunanlar) ve arkeolojik buluntular (İskelet Mozaiği ve Hipodrom Kazıları) nedeniyle, tarihsel ve kültürel zenginliğin de ortasında yer alıyor.
Peki, henüz bu anlamda etiketlenmiş olmasa da, burası için ‘potansiyel’ bir arkeolojik alan isimlendirmesi yapmak yanlış olur mu? Özellikle de ‘kamuoyu’ bilgisinden uzakta gerçekleştirilen bir sondaj hikâyesi barındırıyorken!
Bilindiği gibi… Arkeolojik alanların (kazı yapılmış olsun ya da olmasın), koruma altına alınması hukuki bir konu. Arkeolojik alanların koruma altına alınmaları için, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescilinin yapılması gerekiyor. Tescil işlemi için de, söz konusu alan hakkında, uzman arkeologlar tarafından kapsamlı bir rapor hazırlanması gerekiyor. Söz konusu raporda; alanın niteliği, mevcut veya bulunması muhtemel kalıntıların detaylı tarifleri yapılırken, sınırları, haritalar üzerinde belirleniyor. Söz konusu rapor ve tescil önerisi ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından incelenerek, uygun bulunması durumunda onaylanıyor. Bu onayın ardından, söz konusu alan, “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak kayda geçiyor.
-SİT ALANI MI?-
Antakya eski Belediye Başkanı Mehmet Yeloğlu tarafından da gündeme taşınan ve ‘sit alanı’ ifadesi ile etiketlenen bölge için, biraz bu ‘ifadeden’ yola çıkarak ilerleyelim mi? “Sit Alanı” nedir sorusunda durup, “olasılıklar ne”, ona bir bakalım…
Antakya özelinde de sık sık gündeme taşınan “sit alanları”, tescillenirken, alanın nitelikleri ve eldeki veriler doğrultusunda, bir ile üç arasında derecelendirilir. Birinci derece kapsamı, en geniş olan koruma türünü ifade eder. Birinci derece sit alanı olarak ifade edilen bu tür alanlarda, her türlü faaliyet sınırlanmış olur. İzinsiz kazı yapılamaz, ağaç dikilemez, çukur açılamaz, tarım yapılamaz, hatta izinsiz olarak söz konusu alanlara girilemez, bu alandaki binalar, konutlar özel mülk olsa dahi tamir edilemez, genişletilemez. İkinci derece sit alanı olarak tescillenmiş alanlarda ise yapılaşma yasaklanır, sadece sınırlı olarak tarımın yapılmasına, koşullu olarak izin verilir. Üçüncü derece sit alanı, genelde birinci derece sit alanının dışını çevreleyen bir koruma alanı olarak işlev görür. Çünkü kazı yapılmamış bir alanda, kalıntıların tam olarak nerede sona erdiğini tespit etmek mümkün değildir. Üçüncü derece sit alanlarında, tarım serbesttir. Ancak toprak altına inecek her türlü faaliyet, yani bina inşaatı, kuyu kazılması, kanalizasyon gibi alt yapı faaliyetleri, bazı koşulları gerektirir. Bu tür alanlarda yapılması istenen faaliyet için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvuru yapılması gerekir. Kurul, toprak altında olması muhtemel kültür varlıklarının araştırılması için, bölgedeki bu tür işlerden sorumlu müzeye talimat verir. Müzede görevli arkeologlar, söz konusu alanda kazı gerçekleştirirler. Bu kazılar, söz konusu araziyi, bütünü ile kazmayı hedeflemez. Belirli aralıklarla, küçük boyutlarda, ana toprak ya da ana kayaya ulaşacak derinliğe değin çukurlar açılır. Bu tür deneme çukurlarına, SONDAJ ÇUKURU, bu tür kazılara da SONDAJ KAZISI denir. Alanda yeterli mesafede, yeterli sayıda ve yeterli derinlikte sondaj açılmış ve herhangi bir kültür varlığına rastlanmamış ise, kazıyı yapan arkeologların bu doğrultudaki raporunu inceleyen Kurul, alandaki yapılaşmaya izin verir. Ancak sondaj çukurlarından herhangi birinde veya tümünde kültür varlıklarına rastlanmış ise, bu kalıntıların niteliğini net olarak anlayabilmek üzere kazı genişletilir. Yeterli bilgiye ulaşılmasının ardından, kazıyı gerçekleştiren arkeologların hazırladıkları rapor, Kurul tarafından değerlendirilir. Kurul, söz konusu alandaki kalıntıların yerinde korunmasının gerekli olup olmadığına karar verir. Eğer yerinde korunması gerekli görülmez ise, tüm alandaki kalıntılar, kazı ile açığa çıkarılıp, taşınır-taşınabilir olanlar alındıktan sonra inşaat izni verilir. Bu doğrultuda yapılacak kazı, bir tür kurtarma kazısıdır. Bu yöntem, genelde yerinde korunması şart olan mimarinin bulunmadığı mezarlıklarda uygulanmaktadır. Ancak kalıntıların yerinde korunması gerekli görülürse, alandaki inşaat talebi reddedilir ve üçüncü derece olan sit birinci dereceye yükseltilir. Bu konu ile ilgili tüm kurallar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve bu kanuna göre hazırlanmış yönetmeliklerle belirlenmiştir.
-CEVAP NE?-
Şimdi merak edilen, Eski Otogar yeri için hangi ‘sit alanı’ ifadesine yer vereceğimize! Ama asıl olarak da, yapıldığı ifade edilen ‘sondajlar’ sonucunda ne çıktığı! Nasıl bir sonuca ulaşıldığı! Bu konuda alınan toprak numunelerinin nasıl bir hikâye paylaştığı!
Konuşmak isteyen var mı? -Tamer Yazar-