Sonu Mutlu Biten İşçi Öyküleri

Nâzım Hikmet kaldığı İstanbul, Ankara, Çankırı, Bursa cezaevlerinden dostlarına, kendi deyimiyle “doya doya”, birçok mektup yazdı. Büyük bir şairin bitmek tükenmek bilmeyen yaşama sevincini, direnişini, insan ve yurt sevgisini, umudunu bir yerden bir yere taşıyan bu mektupların çoğunda şu tümceler geçiyordu: “Cesaret ve umutla yazmaya söz veriyorum. Keyfim yerinde, dev gibi çalışıyorum. Her şeye rağmen […]

Nâzım Hikmet kaldığı İstanbul, Ankara, Çankırı, Bursa cezaevlerinden dostlarına, kendi deyimiyle “doya doya”, birçok mektup yazdı. Büyük bir şairin bitmek tükenmek bilmeyen yaşama sevincini, direnişini, insan ve yurt sevgisini, umudunu bir yerden bir yere taşıyan bu mektupların çoğunda şu tümceler geçiyordu:

“Cesaret ve umutla yazmaya söz veriyorum. Keyfim yerinde, dev gibi çalışıyorum. Her şeye rağmen hayattan memnunum.”

Nâzım Hikmet, cezaevlerinde kaldığı kesintisiz on üç yıla yakın sürede bıkıp usanmadan çalışmış, umudunu elden bırakmamış, çok zor koşullara rağmen, şiirini en üst düzeye çıkarmış, dünyaca tanınan bir şair olmuştu. Mektuplaştığı dostlarının arasında “Canım kardeşim” diye hitap ettiği, kendisi de bir mahpus olan yazar Kemal Tahir de bulunuyordu.    1941’in Nisan ayında ona şunları yazmıştı:

“Ben korkunç bir tembellik içindeyim. Ne resim yapıyorum, ne de yazı yazıyorum.  Sade okuyorum. Okumaya fazla hasret kalmışım anlaşılan. Mütemadiyen, durup dinlenmeden okumak istiyorum, gözlerim de bozuldu. İlaç damlatıyorum. (…)”

Nâzım Hikmet, cesaret ve umutla yazdı şiirlerini. İnsanlığın güzel geleceğinin bir arada, eşitlik ve barış içinde, kardeşçe yaşamak olduğuna inandı ve bunu anlattı. Kitapla direndi. Başucundan da şiirinden de kitapları hiç eksik etmedi. “Yine de İyimserlik” adlı şiirinin son bölümü şöyleydi:

kardeşim

sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana

onların dedikleri çıkacak

       eninde de sonunda da…

Tuncer Uçerol’un hazırladığı, Genel-İş Sendikası’nın bir yayını olan Sonu Mutlu Biten İşçi Öyküleri adlı kitap, tam da Nâzım Hikmet’in kendisine gönderilmesini istediği kitaplardan. 

Adil Kurt, Dürsaliye Şahan, Vefa M. Baki Cinemre, Demet Eyi, İ. Alaittin Bilgen, Perihan Taylan, Onur Sancak, Ekin Güneş Saygılı, Halide Özerden, Filiz Bilgin, Erhan Tığlı, Hâle Seval, Nurhayat Bezgin, Uğur Becerikli ve Yılmaz Yücel’in kaleminden çıkan, birbirinden güzel öykülerde işçinin, emekçinin yaşamın zorluklarıyla savaşımı gerçekçi bir gözle anlatılıyor. Aşçı Adil’in; sigortalı olmak isteyen temizlikçi kadın Ünzile’nin; Saniye’nin; geciken zamlarının peşine düşen maden işçilerinin; İstanbul’a iş bulmak umuduyla gelen Karadenizli gencin;  fındık toplayan çocukların; işini kaybeden Dursun’un; Sıla’nın; pamuk toplayan işçilerinin, işçi çocuklarının; Binnur’un; aynı iş yerinde çalışan Hasan’ın, Mecnun Kalfa ile Şerafettin Ustanın; maden işçilerinin ilginç öyküleri mutlu sonla bitse de, öykülerden işçinin yoksulluğu, iş yaşamının güçlükleri, uğranılan haksızlıklar, sömürü, taciz, insan gibi yaşayabilmenin kavgası eksik olmuyor. Yani, sonunda yakalanan, hüzünle, acıyla yamalı bir mutluluk oluyor. 

Yine de Nâzım görseydi, okusaydı bu kitabı çok beğenirdi diye düşünüyorum. İşçi sınıfının ozanıydı çünkü o. Yaşamı boyunca işçi sınıfının mücadelesine inanmış, “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,/ ekmek, gül ve hürriyet günleri”nin özlemiyle şiirlerini yazmış, onları desteklemişti:

(…)

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,

akar suyun

meyve çağında ağacın,

serpilip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:

-çürüyen diş, dökülen et-,

bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp

                               gidecekler

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette hürriyet…

Büyük şairimiz Nâzım Hikmet’i, doğumunun 121.  yılında sonsuz sevgi ve saygıyla anarken, bütün işçi öyküleri mutlu bitse, diyorum ben de. Bütün işçiler insanca yaşama kavuşsa… İş Kanunu’nda bir dizi değişiklik yapılsa… Sendikal hak ve özgürlükler sağlansa… İş kazalarının olmaması için gerekli önlemler alınsa… Taşeron işçilik önlense… Yeni iş alanları açılsa… Özelleştirmelere son verilse… İşçilerin evinden sevinç hiç eksik olmasa…

Exit mobile version