Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

SONUÇ (10)

15 Temmuz 2016 günü saat 16.30’da MİT’ten Genelkurmay’a istihbarat geldiğine göre, Genelkurmay Başkanı’nın bağlı olduğu Başbakan’a durumu bildirmesi gerekmez mi?

Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları İstanbul’da, Jandarma Genel Komutanı Ankara’da düğünde bulunmaktadır ve düğün yerinde rehin alınmışlardır. Genelkurmay Başkanı’nın Deniz, Hava ve Jandarma Genel komutanlarına görevlerinin başına geçmelerini emretmesi gerekmez miydi?

Hain Darbe Girişimi’ni araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, çok sayıda FETÖ’cü general/amiralin bir üst rütbeye yükseltildiği, FETÖ konusunda gelen bilgilere işlem yapılmadığı 2011-2015 dönemi Genelkurmay Başkanı’nı; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı; MİT Müsteşarı’nı; MİT’e 15 Temmuz’u ihbar eden O.K. adlı binbaşının bilgisine komisyonun huzuru önünde başvurması gerekirdi. O.K. önemli bir personeldir. O.K. sayesinde, darbe girişimi 16 Temmuz sabaha karşı saat 03.00 yerine 15 Temmuz saat 21.00’e alındı. Darbe girişimi saat 03.00’te yapılsaydı daha büyük bir felaket olurdu. Hepimizin O.K.’ya bir teşekkür borcu var. Devletin O.K.’ya bir madalya borcu var.

15 Temmuz 2016’ya geliş sürecinde, sadece kumpas davalarıyla liyakat sahibi general/amiral ve subaylar saf dışı bırakılmadı; Askerlik Andı’na bağlı, vatanını, milletini seven, dürüst, çalışkan ve yetenekli personel de emekli edilerek oyun dışına atıldılar. Sonuçta, hem kumpas davaları hem de emekli edilen personelin yerlerini, liyakati olmayan, biat eden cemaatçi yapı doldurdu. Bu süreç, aslında 15 Temmuz’un en bariz habercisiydi.

Özellikle 2011-2015 yılları, FETÖ’cülerin TSK’da yükseltildiği, ödüllendirildiği, şımartılarak tercih edildiği ve altın çağını yaşadığı dönemdir.

Mustafa Kemal daha Yarbay iken: “Genellikle iyi ordularla, iyi komutanlar birbirinden ayrılmaz…” “İyi bir orduyu meydana getiren çeşitli unsurlardan, şüphesiz ki en etkilisi, başındaki komutanın tesir gücüdür.” (9) dememiş miydi?

Mustafa Kemal Atatürk’ün, yarbay rütbesinde, Askeri Ataşe iken 1914’te Sofya’da yazdığı Subay ve Komutanla Söyleşi kitabında: “Ordunun can damarı olup birçok geleneklere bağlı olarak gelişen ve tam olgunlaşan askeri disiplin duygularını bugün Osmanlı Ordusu subayları içinde, gerçek anlamda görmeği istemek, insanın ruh halini bilmemek demektir.”(10) ifadesi, Balkan Harbi sonrası, askerlik sanatından uzaklaşmış ve siyasete bulaşmış Ordu’nun durumunu yansıtıyordu. O Ordu, Atatürk’ün doğduğu şehri, Selanik’i tek kurşun atmadan düşmana teslim etmişti.

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nda iç cephede mücadele etmek zorunda kaldığı zihniyetin ve işbirlikçilerinin, yüz yıl sonra Cumhuriyet Ordusu’na Balyoz ve Dozerle acımasızca saldıracağını düşünmüş müydü?

Bugün yaşanılan olayları tarih 30-40 yıl sonra kaydettiğinde, gelecek kuşaklar yazılanı okuyarak bugünü yargılama fırsatı bulacaklar… Ama makamlarını, rütbelerini Atatürk’e ve Cumhuriyet’in erdemlerine borçlu olanların nankörlüklerini tarih hiç bir zaman affetmeyecek.

“Hak etmeyene sunulan alkışlar, onu sadece baş belası haline getirir” gerçeği de, hükmünü her zaman ispatlamayı sürdürecek…

(1) Sözcü Gazetesi, Saygı Öztürk, 31 Temmuz 2017.
(2) Mustafa Önsel, Ağacın Kurdu-TSK’da şakirtlerin işgali mi?, Alibi Yayıncılık, 2016
(3) Hürriyet Gazetesi, 28 Mayıs 2017, 22.06.
(4) Hürriyet, M.Y. Yılmaz, 26 Mayıs 2017.
(5) Hürriyet, Mehmet Y. Yılmaz, 11 Temmuz 2017.
(6) Odatv.com, 22 Ekim 2016, 11.37
(7) Hürriyet Gazetesi, Murat Yetkin, 19 Temmuz 2017.
(8) Hürriyet Gazetesi, 15 Temmuz Eki, 15 Temmuz 2017.
(9) Zabit ve Kumandan ile Hasbı-Hal, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara 2010.
(10) Zabit ve Kumandan ile Hasbı-Hal, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara 2010
[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER