TÖB SEN Genel Başkanı Deniz Ezer’den, 2021-2022 eğitim öğretim yılı genel değerlendirilmesi
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası Genel Başkanı Deniz Ezer, 2021-2022 eğitim öğretim yılı genel değerlendirilmesini yaptı, eğitimdeki sorunların çözüme kavuşmadığını, daha da derinleştiğini ve çözümsüz hale geldiğini vurguladı.
Ezer, TÖB SEN olarak pandemi sonrası öğrencileri gerek bilişsel anlamda gerek davranış kazandırma konusunda, ayrıca 1.5 yıl uzaktan eğitim görerek okula gelmeyen öğrencileri okula yeniden motivasyonlarını sağlama konusunda büyük özveriyle çalışan eğitim emekçilerini, 2021-2022 eğitim öğretim sürecindeki emekleri için kutladı, saygıyla selamladığını bildirdi.
Covid 19 döneminde 1.5 yıldır uzaktan eğitime geçiş yapılmasının, eğitim öğretimdeki dönütleri daha da olumsuz hale getirdiğini söyleyen Ezer, bunların yanında iktidarın eğitime ısrarla ideolojik bakmasının, vakıf ve cemaatlerin MEB teki konumlarının artmasının eğitimin niteliğinde gerilemenin sürmesine neden olduğunu bildirdi. Eğitimi gerek müfredat olarak gerek protokoller yoluyla dinselleştirme uygulamaları, kamu okullarının fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, yurt sorunu ve buna bağlı olarak cemaat ve vakıf turlarının özendirilmesi, kalabalık sınıf sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, liyakatin ayaklar altına alındığı mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu, öğretmen meslek kanunu garabeti, niteliksiz üniversiteler, üniversitelere liyakatsiz atamalar vb. gibi çok sayıda sorunun, çözüme kavuşmadığını daha da derinleşip çözümsüz hale geldiğini ifade etti.
Çocuklar işçi olarak çalışıyor …
Sorunların derinleşmesinin sebebinin bizzat iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle yapılan yasal düzenlemeler olduğunu savunan Ezer, açıklamasında şunlara yer verdi: “Eğitimi piyasalaştıran MEB eğitimin içini boşaltmıştır. Bir arada yaşama kültürü yara almaya devam etmektedir. Eğitimde benimsenen tekçi yaklaşım ile farklı inanç, kimlik ve mezhepler yok sayıldığı gibi uygulamalarda da cezasızlık ile bu durum teşvik edilmiştir. Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda gitgide gerilemesi endişe vericidir.
Yaşam koşullarına ve pedagojik sürece aykırı olan eğitimde 4+4+4 düzenlemesi başta olmak üzere, MESEM ile birlikte çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi daha birçok düzenleme, çocukların dağıtımın dışında kalmasına ve çocuk işçi olarak olumsuz koşullara sürüklenmesine neden olmuştur. TÖBSEN olarak bu yaklaşımın temel yoksul aile çocuklarının sermayeye ucuz iş gücü kaynağı olarak sunmak olduğunu düşünmekteyiz. Çocukları örgün eğitim dışına iten bu sistemli politikalar ile devletin patronlara yönelik çırak ve stajyer çalıştırmayı kolaylaştıran düzenlemeler kabul edilemez. Ekonomik kriz ile birlikte artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle çocuklar çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır; olan her zaman olduğu gibi yoksul halk çocuklarına olmaktadır.
Suriyeli öğrenci konusunda da sınıfta kalındı …
Ekonomik kriz ile birlikte fırsat eşitsizliği daha da artmış buna çözüm yolu bulmak yerine MEB ve iktidar halk çocuklarına Mesleki Eğitim Merkezlerini (MESEM) sunmuşlardır. Büyük işletmelerde yaş sınırını kaldıran iktidar patronlarında iştahını kabarttı; birçok işyeri sahibi halihazırda çalıştırdığı işçileri öğrenci gibi göstererek işçi (öğrenci) başına para almak için adete sıraya girdiler. MESEM ile birlikte çocuk işçiliği ve ucuz emek sorunu MEB yoluyla yasal hale getirilmiştir. Yoksul, halk çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime ulaşma konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Hatırlanacağı gibi pandemi döneminde 6 milyona yakın çocuk eğitim öğretim dışında kalmıştı. MEB bu çocuklara da nitelikli telafi eğitimi sunmamıştır. Sınıfsal eşitsizlik gibi en temel sorun iktidarın ısrarla görmezden geldiği bir sorun olmaya devam etmekte, yoksullaşma oranı arttıkça, sınıf farkından doğan eşitsizlikte artmaya devam etmiştir.
Suriye ye yönelik emperyalist müdahale ile birlikte ülkemize göçe zorlanan milyonlarca insan neticesinde yüzbinlerce Suriyeli öğrenci konusunda kalıcı bir programı olmayan Meb bu konuda da sınıfta kalmıştır. İstatistiklere göre Türkiye’deki Suriyeli çocukların yaklaşık üçte biri okul yüzü görmemiştir.
MEB’in verilerine göre, eğitim çağında bulunan bir milyon 124 bin Suriyeli çocuğun ancak yüzde 65’i, yani 730 bini okula giderken, yüzde 35’i ise eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Okula gidemeyen Suriyeli çocuk sayısı 393 bin 547 olarak kayıtlara geçmiştir.
Yük ailelere bindirildi …
Eğitimde yaşanan ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları hızla devam etmektedir. Gelinen süreçte özellikle meslek liseleri birer ‘ticari işletme’ haline getirilmiştir. Öte yandan devlet okullarına ödenek vermeyen iktidar yoksul, halk çocuklarının ailelerine yük bindirmeye devam etmiştir.
Piyasacı eğitim sistemi, yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemekte eğitim sermaye için bir pazar alanına dönüştürülmüştür. Bunun sonucunda da sosyal eşitsizlik ve sınıf farklılıkları daha da derinleşmiştir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölge içinde okullar, farklı bölgeler farklı okullar birbirleriyle rekabet içine sokularak eğitim hizmetleri rekabetçi piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir.
Yeterli bütçe ayrılmadı …
2022 eğitim bütçesi, en temel hak olan Eğitim hakkının sağlanması konusunda ve yoksul halk çocuklarının yaşadığı sorunlara çözüm üretmek konusunda oldukça yetersizdir. Aktarılan bütçeden hiçbir şekilde yoksul halk çocukları yararlanamamaktadır.
2022 MEB bütçesi 189 milyar 11 milyon lira; yükseköğretim bütçesi ise 57 milyar 740 milyon lira olarak belirlenmiştir. MEB Eğitim bütçesini her yıl oransal olarak arttırdığını söylese de bu sadece yanıltma amacını taşımaktadır. Özellikle salgın koşullarında seyreltilmiş sınıflar ihtiyacı, genel orta öğretimde de ciddi biçimde derslik ve öğretmen ihtiyacı bulunmasına rağmen bunun için yeterli bütçe ayrılmamıştır.
Mehmet ÖZGÜN