Sosyal Medya ve! Değerlerimizle alay mı?

Sosyal medyada başlatılan ‘erkek yerini bilsin’ akımı gündem olmayı başarırken, eleştirileri de beraberinde getirdi. Konuyu ‘değerler’ başlığında ele alan isim, Saadet Partisi GİK üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu… “Bu etikette, erkekleri aşağılayıcı ve iğneleyici mesaj vermekten çok, dini değerlerle alay edildi.” Cinsiyet eşitsizliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla sosyal medyada başlatılan ‘erkek yerini bilsin’ akımı […]

Sosyal medyada başlatılan ‘erkek yerini bilsin’ akımı gündem olmayı başarırken, eleştirileri de beraberinde getirdi. Konuyu ‘değerler’ başlığında ele alan isim, Saadet Partisi GİK üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu… “Bu etikette, erkekleri aşağılayıcı ve iğneleyici mesaj vermekten çok, dini değerlerle alay edildi.”

Cinsiyet eşitsizliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla sosyal medyada başlatılan ‘erkek yerini bilsin’ akımı geniş bir kesimden destek alırken, eleştirileri de beraberinde getirdi. Bilindiği gibi her şey, müzisyen Gaye Su Akyol’un, ‘ruging’ adlı bir kullanıcının ‘kocam isterse çalışabilir’ tweet’ini alıntılamasıyla başladı. Akyol’un, o tweet üzerine, ‘plajda üstsüz erkek perdesiz eve benzer. Ya satılıktır ya kiralık’ diye yazmasının ardından da ‘#erkek yerini bilsin’ akımı başlamış oldu.
‘Erkek Yerini Bilsin’ etiketi ile paylaşılanlara işaret eden isimlerden biri, Hatay siyasetinin önemli isimlerinden, Saadet Partisi GİK üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu. “Bu etikette, erkekleri aşağılayıcı ve iğneleyici mesaj vermekten çok, dini değerlerle alay edildi” diyen Çalışkan’ın tespitleri ara başlıklar halinde şöyle:
-4 ERKEK!-
“Dört erkek haktır”, “Her kadına 20 Nuri” ve benzeri ifadeler, dindar görünümlü birileri tarafından sosyal medya ortamında paylaşıldı.
Türlü türlü hadiselerle uğraşıyoruz. Geçtiğimiz hafta içinde, sosyal medya hesaplarına #erkeklerhaddinibilsin başlıklı bir tabela etiket oluşturuldu (hashtag açıldı). Ne var ki, bu etikette, erkekleri aşağılayıcı ve iğneleyici mesaj vermekten çok dini değerlerle alay edildi. Yüz kızartıcı ifadelerin de olduğu olayın failleri ateist ya da deistlerden çok, dindar tesettürlü hanımefendilerdi.
Ne yaptılar? Peygamberimize isnat edilen, kadınlarla ilgili pek çok hadisi alaya alarak, “kadın” kelimesini silip yerine “erkek” kelimesini koydular. Hadis olarak bilinen bu ifadelerin sıhhati, kaynağı, yorumu, vürut bağlamı ve verdiği mesaj gibi hususları bir kenara bırakalım. Bu konuların, uzmanları tarafından tartışıldığı mecralar var. Merak edenler, buralardan konunun ayrıntılarına ulaşabilirler.
-DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ!-
Dindar görünümlü hanımefendilerin, bu tavırlarıyla, İslam dininin kaynaklarıyla alay etme cüretini nereden buluyorlar, hayret verici bir durum.
Sosyal medyanın, kontrolsüz ortamının paylaşılan şeyleri masumlaştırmadığını belirtmeliyiz. Tamamen tepkisel ve bazen de savunmacı bu yaklaşımın atışmaya dönüşmesinin ne dine, ne de dindarlara fayda vermeyeceği bilinmelidir.
-SORUMLULUK!-
İçinde bulunduğumuz süreçte, insanların, bu değerleri temsil ettiği düşünülen -sözüm ona “ehli sünnet hamisi” kesilen- bazı insanlara duyulan tepkinin bir neticesi de olsa, sosyal medya kullanımı çok önemli bir iştir. Ve ciddi bir sorumluluk istemektedir.
Kişinin, her duyduğu sözü veya videoyu ya da dini alaya alan herhangi bir paylaşımı kabul edilemez. İşin içerisinde, kul hakkına yol açan ve belki de kişiyi dinden uzaklaştıran tavırların olması da dikkat gerektiren bir husustur.
Elbette şu gerçek göz ardı edilmemelidir. Peygamberimiz, kadınlara ne kadar çok “haddini bilsin” demişse, erkeklere de o kadar demiştir. Din, sadece kadına uyarılar içeren bir içerikle indirilmiş değildir. Kadın-erkek diye yan yana ifade edilen birçok ayet ve hadis mevcuttur, ki buralarda Müslümanlar birçok konuda ortak ifadelerle uyarılmaktadır.
-DİNİ ALAYA ALMAK-
Bütün bunları bir kenara bırakarak, Peygamber sözünü alaya almak ve dalga geçmek, toplumsal yozlaşmanın “dindar bilinç” üzerinde oluşturduğu derin tahribatın bir sonucu olarak okunmalıdır. Peygamberimizin sözleri, asla masada meze edilecek, ulu orta yerde tartışılacak bir şey değildir. Ayrıca bu sözlerle kadınlara ayar verme gafletinde bulunan, sözüm ona Müslüman erkeklerin de, Allah indinde sorumlu oldukları da unutulmamalıdır.
Kültürümüzde, geleneğimizde ve günümüzde, kadın-erkek ilişkileri, münasebetleri bellidir. Erkek veya kadın olmak, biyolojik ve psikolojik farklılıkları içerse de, dinen sorumlu olma noktasında bir ayrım asla söz konusu değildir. Bununla birlikte, eski putperest kavimlerin kadını aşağılayan geleneklerini sanki İslam’ın bir parçası gibi göstermek de, dini tahrif etmekten başka bir şey değildir.
İslam dinini alaya alanlarla ilgili Kur’an-ı Kerim’de pek çok ifade vardır. Bunlar içerisinde, Müslümanları uyarırken, küfrün en şiddetli biçimi olarak “dini ve dini değerleri alaya almak” gösterilmektedir. (Âl-i İmrân, 3/186; Müzzemmil, 73/10; Tâhâ, 20/130). Yani normal inkârdan başka, en şiddetli biçimi olarak “alay” gösterilmektedir.
Nitekim, bunun bir münafıklık ve küfrün çeşidi olduğu da açık-seçik ortadadır. Müslümanlara düşen görev, her ne şartta olursa olsun kimliklerine ve inançlarına sahip çıkmak, değerlerine bağlı kalmaktır. Bu konudaki boşboğazlık ve yersiz ifadeler asla kabul edilemez.
-İLAHİYATÇILAR!-
Bütün bunların üzerine Emniyeti, Savcılığı göreve çağıran ilahiyatçı hocalarımıza da; Ülkedeki adaletsizliği, hak ihlallerini, yolsuzluğu, medyada dillendirilen her türlü yalan ve iftirayı, toplumu içten içe yok eden uyuşturucu, fuhuş ve cinayet gibi olayları çözmesi için de göreve davet etmeye çağırıyoruz.
Son olarak, mezkur alaycı şahıslar; yaptıkları hatadan nedamet duyduklarından, Allah’tan korktuklarından ya da Kur’an ve sünnet söylüyor diye değil de; bu fikirlerin hamisi olan İslamcı feminist bir dernek yöneticisinin “iş sınırı aştı, zarar vermeye başladı, durun!” ikazı üzerine paylaşımlarını kestiler, bu da işin başka trajik tarafı.  Tamer Yazar

Exit mobile version