‘Vücut geliştirme yapanlar ne tür destek ilaçlar kullanır’ sorusu sık sık gündeme gelir. Hatta dönem dönem proteinler’, ‘vitaminler’ ve ‘steroid’ gibi kimyasal maddeler tartışılır. ‘Vücut geliştirme’ başlığını, o yüzden bir bilene, yaklaşık 10 senedir bu işin içinde olan ve çalıştığı alana dair 9 sertifikası olan Can Emrah Toprak’a sorduk. Toprak’ın ilk uyarısı gençlere geldi:
Vücut geliştirme sporuna ilgi ve katılım gün geçtikçe artarken, bu sporu yapan kalabalıklar içindeki gençlerin sayısı dikkat çekiyor. Vücut direncini oldukça zorlayan bu sporla kısa sürede mucize yaratmak isteyenler mi? ‘Ağır antrenmanlar’ yerine kullandıkları kimyasallarla ‘görüntülerini’ çok daha kısa bir süre içinde değiştirme şansı (!) yakalıyor. Peki, bedenin görünen kısmında sonuç ‘istenen’ olurken, kimyasalların yüklendiği bedenin dengesinde nasıl bir deformasyon yaşanıyor?
Haftada en az 3 gün olmak üzere, sıklıkla yüksek dirence karşı kas çalışması içeren kuvvet antrenmanı programları uygulayan ve kas kütlesini arttırmayı amaçlayan vücut geliştirme sporcularının içinde oldukları bu ‘soru kalabalığını’ bir bilenle konuştuk. Yaklaşık 10 senedir profesyonel olarak bu sporla uğraşan ve sorularımızı cevaplandıran Can Emrah Toprak, yapılan yanlışların altını çizerken, tavsiyelerini paylaşmayı da ihmal etmedi.
O zaman başlayalım…
Son yıllarda, vücut geliştirme sporu, özellikle de gençler arasında çok popüler. Ancak kısa sürede vücut geliştirmek isteyenler, ağır antrenman sürelerini kısaltan ve bedenin şekillenmesine yardımcı olduğu söylenen ‘kimyasal ilaçlar’ kullanıyor. Bunun ciddi zararları olduğu aşikâr. Bu konuda senin tavsiyen nedir?
Aslında yaşanan en sıkıntılı durum şu ki, önüne gelen herkes spor salonu açabiliyor. Belki de bu noktada durup düşünmek gerekiyor öncelikle. Zira işin perde arkasına baktığınızda, spor salonu açanların birçoğunun ciddi anlamda olması gereken bilgiye de sahip olmadıklarını görüyoruz. Bu da bahse konu o riski beraberinde getiriyor. Çünkü durum öyle bir halde ki, açılan bu salonlarda ‘para kazanma’ adına protein tozu da satılıyor.
Benim, bu sporu yapacaklara ilk önerim, ilk üç ay hiçbir şey kullanmamaları ve sağlık bir şekilde beslenmeleri. İlk üç ayda görelim, vücutları nasıl oluyor, nasıl bir oluşum izliyor… O nedenle düzenli beslenme çok önemli. Ama ifade ettiğimiz gibi, spor salonlarının çoğu bunun ticaretini yapıyor. ‘Protein’ satışları da bu süreçte kendisini gösteriyor. Hatta ne yazık ki, bazı salonlarda ‘steroid’ gibi kimyasal maddeler de gündeme gelebiliyor. Anlayacağınız, olmaması gereken şeyler oluyor.
Yani çok ciddi bir kontrolsüzlük var diyebilir miyiz?
Evet… Bu konuda bir kontrolsüzlük olduğunu söylemek mümkün. Hatta aşırı derecede desek! Belki biliyor ve takip ediyorsunuz… Bu tür malzemeler zaten piyasada satılıyor. Eczaneden bile alabiliyorsunuz. ‘Steroid’ olarak geçmese bile, onun ayarında çok fazla benzer ilaçlar var. İstenen bir durum değil, ama bunları da gidip de çok rahat bir şekilde satın alabiliyorsunuz.
Peki, zararları bir yana… Gerçekten de, sporla desteklendiğinde, kısa bir süre içinde bedeni istenen şekle getiriyor mu bahse konu ‘kimyasallar’?
Evet, getiriyor! Ama gayet sağlıksız bir şekilde de sizi o istediğiniz noktaya ulaştırıyor. Girdiğimiz antrenörlük sınavlarında ya da aldığımız eğitimlerde bir araya geldiğimiz hocalarımız bu ve buna benzer şeyleri hep söyledi, söylemeye de devam ediyorlar! Zira ‘steroid’ denen kimyasalın bildiğiniz 2 yararı olabilir, ama 14 tane de bilmediğiniz zararı var. Yani, dış görüntün bir zaman sonra muhteşem hatlarla kendini gösteriyor olabilir ve sen bunu bir başarı olarak görebilirsin. Ama bedenin iç noktasında, karaciğerden böbreğe, yarattığı ya da yaratabileceği sağlıksız tabloyu gözden kaçırıyoruz.
Buna neden de gençlerin mucize beklentisi sanırım!
Evet… Çok kısa bir süre içinde ‘kimsede olmayan’ bir fiziğe sahip olmak istiyorlar. Ama gerçeğimiz bu değil! Normal şartlarda o istenen şekle gelebilmenin asgari süresi 1 seneden aşağı değil.
Bu işi 10 senedir yapan birisin. İsteyenlere, diyet ya da spor programları yazıyorsun. Hatta ‘Kişisel Antrenörlük’ten Spor Diyetisyenliği’ne kadar 9 farklı alanda sertifikan var. Peki, burada ‘spor’ anlamında çalıştığın insanlar var mı?
Büyükşehirlerde bizlerin profesyonel spor hizmetine ihtiyaç duyanlar doğal olarak çok daha fazla. Burada, yok denecek kadar az. Zira bir spor salonuna gittiğinde, aylık istenen 100 Lira’yı bile pazarlıkla 80’e düşürmeye çalışan bir kalabalığımız var. O anlamda ‘Personal Trainer’ diye tabir edilen ‘Kişisel Antrenörlük’ başlığında Antakya’da ‘beklediğimiz’ ve ‘istediğimiz’ bir talep var diyemem.
Peki, çok yanlışın ve riskin olduğu bir spor dalında kendini eğiten biri olarak, ‘bir gün kendi salonumu açmak istiyorum’ diyenlerden misin?
Evet, neden olmasın. Aslında uzun zamandır bu düşünce kafamda var. Bu bir ‘hayal’ değil, bir planlama. Ama içinde sadece fitness olmayacak… Çünkü fitness dediğiniz zaman sadece ‘body building’ algılanıyor. Mesela birçok salonda olmayan ‘Yoga’ da olacak. Ve çocukları da unutmayacağız… Onlara yönelik jimnastik çalışmaları olacak. Anne babalarıyla salona gelebilecekler ve kendi alanlarında, uzmanlarla spor yapma fırsatı bulacaklar. Özetle diyebilirim ki, salonları bireylerin kullanabilecekleri alanlar olarak düzenleyen bugünkü sistemden farklı olarak, ben, anne ve babaların çocukları ile beraber gelebilecekleri bir salon tasarlıyorum.
Bedeni zorlayan bir spor dalından bahsediyoruz. Peki, beslenme bu sporun neresinde ve ne kadar önemli?
Vücut geliştirme sporunda beslenme çok önemli. Hatta bunu şu şekilde ifade edeyim… Kasların % 20’si spor salonunda, % 80’i mutfakta yapılır. Bunun anlamı şu ki… Doğru beslenme, kas gelişimi konusunda çok önemli. Yani iyi beslenme, iyi dinlenme ve finalde de iyi antrenman. Bu üçü bir aradaysa, doğru noktadasınız demektir. Ama maalesef ki bizler bunu yapmıyoruz. Öyle ki, döner yiyip de salona antrenman atmak için giden insanlar var. Bu yanlış! Sürekli protein değeri düşük gıdalarla yaptığınız sporu desteklemeye çalışmak da yanlış! Ama ne kadar yanlış desek de, bu durum çok değişmiyor. Anlayacağınız, insanlarımızı spor konusunda disipline etmek çok da kolay değil.
Yoğun spor zamanlarımda, sabahları değişmeyen menüm, yumurta! Ama sadece yumurta da değil… Yulaf ezmesi, süt ve muz da var! Öğün arası da var. Tekrar yulaf ezmesi, hafif pirinç lapası ve tavuk göğsü. Toplama baktığınızda, günde beş öğün yemek yiyoruz. Çok protein tükettiğimiz zaman, karbonhidratı düşürüyoruz ve daha fazla et yemeye çalışıyoruz. Bu da, günlük ortalama yarım kilo et miktarının 800 grama kadar çıkması demek. Listede, mesela brokoli, sebze de olmazsa olmaz, onun da altını çizelim.
Bu spor dalında en fazla tüketilen et ‘kırmızı’ et, ama fiyatlar da malum! Sizi etkiliyor mu bu durum?
Türkiye’de bu sporu yapanların beyaz ete bu kadar yönelmesinin sebeplerinden biri de ülkemizdeki kırmızı et fiyatlarında yaşanan yüksek oranlar. Avrupa’da yaşayan bir arkadaşım var. 3.5 kilo eti 7 Euro’ya (yaklaşık 50 TL) alabiliyor. Ama bizde etin kilosu bu kadar, hatta daha fazla! O anlamda bu sporu Türkiye’de istediğiniz gibi yapmak çok zor. Yapa-caksa-nız da, ciddi maliyetleri karşılamaya hazır olmanız gerekiyor.
Teşekkürler…
-Tamer Yazar-