AKP, kamuoyunun nabzını en iyi bir şekilde tutmak suretiyle gelişmeleri izlemekte, seçmenin hangi söylemlere, hangi kararlara, hangi atılımlara, hangi değerlendirmelere ve gelişmelere önem verdiğini, sandığa gittiği zaman oyunu hangi koşullara göre bir siyasi partiye yönlendirdiğini, teknolojinin bütün özelliklerini kullanmak, değişik görüşteki kurum ve kuruluşlara sık sık kamuoyu yoklaması yaptırmak suretiyle belirlemekte ve stratejisini de buna göre tespit etmektedir.
2002 yılından bu yana uyguladığı bu yöntem, AKP’yi 1 Haziran seçimleri hariç, hemen hemen tüm seçimlerde başarıya götürmüştür.
AKP’nin uyguladığı bu strateji gizli saklı değildir. Bunu biraz mürekkep yalamış her yurttaşın görmesi mümkündür.
Ama ne yazık ki AKP dışındaki siyasiler bu stratejiyi yeterince anlayamadıkları yada yanlış değerlendirmeler ve yanlış hesaplar yaptıkları için, siyasi iktidarın tüm olumsuzluklarına rağmen bir türlü başarıya ulaşamadılar.
Bu bir gerçektir. Bunu böylece belirtmek, belki AKP karşısında yer alan siyasi partileri üzecektir ama, doğruları bilmek ve ona göre de önlem almak zorunlu olduğu için biz bunu hatırlatmakta yarar görüyoruz.
***
Önümüzdeki 2 yıl içerisinde yerel seçimler, parlamento seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimi var. Yani ister erken olsun, ister zamanında yapılsın, ülkemiz 2 yıl içerisinde 3 önemli seçimle karşı karşıya kalacak ve seçmenler sandık başına giderek oylarını kullanacaklardır.
AKP bu seçimlere, 16 Nisan referandumundan hemen sonraki günlerde hazırlanmaya başladı.
Bu bağlamda kendine çizeceği stratejiyi belirleyebilmek içinde kamuoyu araştırmalarını, hem genişletti, hem de sıklaştırdı.
Anket sonuçları AKP’nin oy oranının hızla azalmakta olduğunu gösterdiği için de, bunun nedenleri üzerinde durmaya ve önlemlerini almaya çalışmaktadır.
İşte bu bağlamda da biryandan kendi tabanını tutmaya çalışırken, öte yandan Atatürkçü kuşağın oylarını alabilmek için, yol ve yöntem geliştirmeye başlamıştır. 10 Kasım’daki Atatürk sevgisi bunun bir sonucudur.
Şimdi muhalefet partilerinin bu stratejiyi doğru okumak suretiyle kendilerine, bir yol ve yöntem tespit etmesi, önümüzdeki 2 yıl içinde yapılacak olan 3 önemli seçim için bir strateji izlemesi gerekir.
Bilinen bir gerçek vardır: Aslı varken kimse taklidine itibar etmez.
AKP’nin Atatürk sevdasını da bu doğrultuda değerlendirmek gerekir.
Gelişmeleri dikkatle izlemek zorunludur. Acaba AKP Atatürk sevgisinde samimi mi, değil mi?… Tıpkı Anamuhalefetin sağ seçmenin oylarını almak için uyguladığı strateji nedeniyle karşı karşıya kaldığı eleştirilerde olduğu gibi.
Nasıl ki CHP’ye, sağ seçmene uzattığı elin samimi olup olmadığı, bu doğrultudaki söylemlerinin inandırıcı olup olmadığı yolunda eleştiriler yapılıyor ve CHP sorgulanıyorsa, AKP’yi de birden bire parlayıveren Atatürk sevgisi nedeniyle de dikkatle izlemenin ve sorgulamanın zorunlu olacağı kanısındayız.
Bir yandan Atatürk’e sevgiden, saygıdan, O’nun kurtarıcımız olduğundan bahsederken, öte yandan Atatürk düşmanlığı müseccel olan, O’nun hakkında ölüm fermanı veren bir kişinin adını bir okula verme cesaretinde bulunacaksın. (İstenildiği kadar tepkiler üzerine bu isim değiştirilsin. Gerçek görüş kendini açığa çıkartmıştır…)
Yine bir yandan Atatürk sevgisinden bahsedeceksiniz, öte yandan Atatürk ilke ve devrimlerinin ilk sıralarında olan laiklik ilkesine karşı birini TBMM başkanlığına aday göstereceksiniz…
İşte bu ve benzeri gelişmeler, siyasi partilerin söylemlerinde samimi olup olmadıklarının açık birer göstergesidir.
Sık sık hatırlattığımız gibi zaman su gibi akıp gidiyor. Önümüzdeki 2 yıl içinde yapılacak olan seçimlerde, seçmen nabzını en iyi koklayan, buna göre en doğru stratejiyi izleyen sandıktan başarılı çıkacaktır.
Tüm siyasi partilerin bunu böylece bilmesi ve ona göre kendilerine bir yol çizmesi gerekliliğini gözden ve hatırdan uzak tutmamaları gerekir.….
YORUMLAR