Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

Su yolunu bulur…..

Her şeye rağmen hayat devam ediyor. İster covit-19 salgını, ister yıllardır devam eden ve bugünlerde etkisini daha da arttıran ekonomik kriz, isterse de başka sorunlar ve konular olsun. Her şeye rağmen yaşam devam ediyor. Tıpkı suyun akışının değiştirilemeyeceği gibi, tıpkı istediği kadar önü kesilsin, suyun yolunu bularak yeniden aynı güzergahta akmaya devam edeceği gibi, hayatta aynı şekilde devam ediyor, devamlılığını sürdürüyor.

Tüm dünya genelinde bu böyle olduğu gibi, yine dünya genelinde de hayatın devam eden akışını düzenleyebilmek için bazı kurallar konulmakta, bazı uygulamalara yer verilmektedir.

Bu kuralların konulabilmesi, bu uygulamalara yer verilebilmesi için, çeşitli evrelerden geçildikten sonra bugünkü devlet modeline gelinmiştir.

Dünya üzerindeki devletler ve bu devletlerde yaşayan bireyler, yönetmek ve yönetilebilmek için değişik modelleri benimsemişlerdir.

Ancak bugün için çağdaş uygarlığa ulaşmayı hedef edinen eğitimli, kültür düzeyi yüksek, dünya görüşü ve ufku açık toplumların oluşturduğu devletler demokrasiyi benimsemişler ve demokratik devlet modeli üzerinde nerdeyse görüş birliğine varmışlardır.

İşte demokrasiyi benimseyen devletlerde yönetenlerde, yönetilenlerde bazı konularda tüm dünya genelinde görüş birliği içindedirler. Bunlar: İktidarın gelip geçici olduğu, muhalefet ile iktidarın demokrasilerin olmazsa olmazları arasında bulunduğu, herkesin düşünce ve görüşlerini ifade etme özgürlüğüne sahip olduğu, bu nedenle şiddete başvurmama koşulu ile bu görüşlerini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilme hakkı bulunduğu, yönetenlerle yönetilenlerin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olarak görev yapması gerekliliğini kabul etmek suretiyle o ülkede uyulması gereken kurallardır.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde iktidar; hizmet etmek, ülkesini iç ve dış dünyada bulunduğu noktadan daha ileriye götürmek, ülkesini kalkındırmak, bu hizmetleri yaparken de yapılan eleştirilere kulak vermek, onlardan yararlanmak durumundadır.

Muhalefet ise; yapılanları akıl süzgecinden geçirdikten sonra eleştirilmesi gerekenleri eleştirmek, yanlış yolda olduğunu gördüğü adım ve hareketlere karşı doğru adım ve hareket yolunu göstermek, bunun için de görüşlerini serbestçe bildirme durumundadır.

Bireylerde bu doğrultuda iktidar ile muhalefet kanadında bulunanları izlemek, onların yanlışlarını ortaya koymak, doğruları onlara göstermek suretiyle demokrasilerde kendilerine düşen görevi yerine getirmekle yükümlüdür.

Bunun içinde konuşmak, yazmak suretiyle görüşlerini kamuoyunun bilgisine sunma durumundadırlar.

İşte bu bağlamda da medya kuruluşları devreye girer ve bu görüşleri kamunun da bilgilerine ulaştırmak suretiyle dördüncü güç olarak görevlerini yerine getirirler.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde eleştirildi diye, hiçbir zaman eleştirenlere karşı kin ve nefret duyguları beslenmez, aksine onların görüşlerinden yararlanma yoluna gidilir.

Demokrasilerde hiçbir zaman yönetme ve yönetilen konumunda olanların en doğruyu bilebileceği gibi yanlış bir duyguya sahip olunmaz. Kibir ve gurur sahibi olmak ve bu duygularla dolu olarak hareket etmek demokratik ilkelerle tamamen ters bir anlayış olarak kabul edilir.

İşte demokrasiyi özümsemiş ülkelerde durumun bu şekilde olması, kuralların bu anlayış doğrultusunda konulması, uygulamanın da buna uygun olarak yaşama geçirilmesi zorunludur. Bunun aksine bir yol ve yöntem izlenmesi halinde o ülkede demokrasinin var olduğunu söylemek mümkün olamaz.

İktidarın hizmet üretmesi, konuşulanları, söylenenleri dinlemesi, muhalefetinde yapılanları gördükten sonra, yapıcı eleştirilerini ortaya koymak suretiyle hem eleştirmek hem de iktidara geldiğinde yapacağı işlerin neler olduğunu açıklaması suretiyle, demokrasi çarkının işlemesinin sağlanması gerekir.

Bunun için de o ülkenin, iktidarı. muhelefeti ve bireyleri ile birlikte çalışan, dinleyen, kavgacı olmayan, ayrıştırıcı olmayıp yapıcı olan ve konuşan bir ülke olarak, yaşamın mutlu ve huzurlu olarak uyumlu bir şekilde devam etmesi için kendine düşeni yapması gerekir.

Bunu hatırdan çıkartmayarak kurala uygun davranan,konuşan, konuşması engellenmeyen her ülke zor günleri geride bırakarak huzurlu ve mutlu bir yaşama kavuşabilir….

[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER