Kısıtlıda olsa bir kısım öğrenciler için yüz yüze eğitim geçtiğimiz hafta başladı.
21 Eylül’de başlayan yüz yüze eğitimin ikinci haftasına girmiş bulunuyoruz.
Medyaya yansıyan haberlerden de anlaşılacağı üzere bu uygulamada sağlık açısından herhangi bir sıkıntı meydana gelmemiş, herhangi bir önemli olumsuzluğa rastlanmamıştır.
Yüz yüze eğitimden yararlanan öğrencilerin dışında kalanlar için ise Eba denilen bir sistemle uzaktan eğitimin başlatılmasına çalışılmıştır.
Ama ne yazık ki; ilk günden itibaren olumsuzluk tabloları ortaya çıkmış ve gözler önüne serilmiştir.
Uzaktan eğitimin alt yapısı tam olarak hazırlanmadığı için bundan yararlanabilenlerin sayısı ise çok cüzi bir miktarla sınırlı olarak kalmıştır.
Ülke genelinde birçok evde televizyon yok, internet yok, tablet yok, telefon yok.
Bu yoklar zinciri içerisinde uzaktan eğitim yoluyla öğrencilerin beyinlerinin çağdaş bilgilerle doldurulması ve eğitilmesi elbette ki mümkün değildir.
Durum böyle iken milli eğitim bakanlığının bir yazısı ile yüz yüze eğitime başlayan özel okullarında bu kararları engellenmiş görünüyor.
Şimdi denilmek isteniyor ki ;ya uzaktan eğitim yoluyla öğrencilere verilecek bilgi ile yetinilecek ,yada öğrenciler eğitimsiz bir yıl geçirecekler.
Oysa ki çevremize bakıyoruz?
AVM’ler açık.
Restaurantlar açık.
Gazinolar, kıraathaneler, kafeler ve benzeri yerler açık.
İşyerleri açık.
Plajlar açık.
Turizmle ilgili tüm birimler açık.
Düğünler, nişanlar, asker uğurlamaları tüm yasaklamalara rağmen yapılıyor.
Ama okullar kapalı. Yüz yüze eğitim yapılamıyor.
Uzaktan eğitim yoluyla öğrenciler eğitilmeye çalışılıyor.
Sanki yaşanmakta olan virüs salgınından sadece okullar ve öğrenciler sorumlu imiş gibi bir tutum izleniyor.
Oysa ki 21 Eylül’de kısmen başlayan yüz yüze eğitim sonucu virüsle ilgili önemli bir vaka görülmemiştir.
İnanıyoruz ki; Okullar tüm sınıfları ile açılsa ve normal bir şekilde yüz yüze eğitim başlatılsa, yine aynı tablo ile karşılaşılacaktır.
Zaten virüs salgınından etkilenenlerle ilgili bilgiler açıklandığında, bunların halen açık olan mekânlarda meydana geldiği ve böylece virüsün ülke geneline yayıldığı görülmektedir.
Tüm bunlar ortada iken, sanki suçlu sadece okullarmış gibi bir durumun ortaya çıkmasına neden olacak olan uygulamaları bir türlü anlamak mümkün olamıyor.
Daha öncede belirttiğimiz gibi ekonomideki zararlar zaman içerisinde karşılanır.
Girilen ekonomik sıkıntılar zaman içerisinde atlatılır, maddi kayıplar belli bir zaman dilimi içerisinde telafi edilir. Covid -19 salgınının yaptığı tahribatlar yine zaman içerisinde giderilebilir.
Elbette ki bunlar için gereken önlemler alınmalı, adımlar atılmalıdır.
Ancak eğitimdeki kayıplar hiçbir zaman telafi edilemez. Zira
kaybedilen eğitim- öğretim yılı bir daha geri getirilemez.
Bu nedenle bir kez daha hatırlatma gereğini duyuyoruz: Vakit geçirilmeden, daha fazla zaman kaybına olanak tanınmadan yüz yüze eğitimin tüm okullarda yapılabilmesi için adımlar atılmalı, kararlar alınmalı ve hızla uygulamaya konulmalıdır.
Bunlar yapıldığı takdirde kazançlı olan ülkemiz olacaktır. Okul çağındaki çocuklarımız olacaktır. Üniversitede okuyan gençlerimiz olacaktır.
Bu nedenle soruyoruz: Suç kimde…
YORUMLAR