Ne kadar uzak ne kadar yakın?
Ankara’dan, ara ara Bakanlar ve son dönemde de Cumhurbaşkanı Erdoğan düzeyinde gelen Şam (Esad) ile olası görüşme sinyalleri umutlandırsa da şartlar ve beklentiler böylesi bir üst düzey görüşme için yakın bir tarihe işaret etmekten hala çok uzak. Geri dönüşler ise bu tartışmaların gölgesinde devam ediyor.
Cumhurbaşkanı / AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye yeşil ışık yakan son açıklamalarının ardından, Ankara ile Şam yönetiminin ne gibi konu başlıklarını ele aldığı /alacağı ve uzlaşmaya varıp varamayacağına ilişkin tartışmalar devam ediyor. Bu konuda konuşan kaynaklar ise sürecin, istihbarat görüşmelerinden çıkacak sonuca göre şekillenmesinin beklendiğine işaret ediyor.
-ŞARTLAR!-
2011’de Suriye’de başlayan iç savaşta Esad rejimiyle ipleri koparan ve Suriyeli muhalif gruplara güçlü destek veren Türkiye, jeopolitik dengelerin değişmesiyle birlikte, başka ülkelerle yaptığı dış politika açılımlarının bir parçası olarak ve iç siyasi gerekçelerin de etkisiyle, Şam yönetimi ile ilişkileri bir süreç içinde yeniden onarmak istiyor.
Prag’daki Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ilk toplantısının ardından Perşembe günü düzenlenen basın toplantısında, Erdoğan, bir gazetecinin “Suriye Devlet Başkanı ile bir görüşmeniz olması mümkün mü?” sorusu üzerine “Şu an itibariyle böyle bir şey tabii söz konusu değil. Ama ‘mümkün değildir’ gibi bir ifadeyi kullanmam da… Alışılmış bir siyasetçi değilim. Dolayısıyla bir vakti, saati geldiğinde, Suriye’nin Başkanı ile de görüşme yoluna gidebiliriz” yanıtını vermişti.
Gerek diplomatik gözlemcilere ve gerekse DW Türkçe’nin ulaştığı yetkililere göre, Suriye ile ilişkilere dair açılım, bir süreç ve bugünden yarına tüm sorunların çözülmesini beklemek de çok gerçekçi değil. Bu nedenle Ankara’da Şam ile ilişkilerin düzelmesinin mümkün olup olamayacağı konusunda istihbarat yetkililerinin yapmakta olduğu görüşmelerin sonucunu beklemek gerektiği görüşü hakim.
Bu arada MİT Başkanı Hakan Fidan’ın son haftalarda Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk ile çok sayıda görüşme gerçekleştirdiği de geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı.
-GERİ DÖNÜŞ!-
Son dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik ve toplumsal kriz başlıkları içinde ‘sebep-sonuç’ ilişkisinde en fazla gündeme taşınan konu, Suriyeli sığınmacılar olmaya devam ediyor. 4 Milyon civarı bir rakamla, Türkiye’deki en kalabalık sığınmacı kitlesini oluşturan Suriyeliler, bugün itibariyle en fazla İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay’da ikamet ediyor.
Suriye ile Türkiye’nin 911 km’lik sınırı bulunduğunu anımsatan Dış Politika Uzmanı Gülru Gezer de benzer bir noktaya işaret ederek, bu yönde bir ilişkiyi şu dönemde kritik kılan en önemli etmenlerden birinin Suriyeli mülteciler olduğunun altını çiziyor.
Ankara’nın Şam ile arayı düzeltme gayretlerinin temelinde, seçim öncesinde Suriyeli mültecilerle ilgili bir adım atarak, seçmenlerin tepkisini azaltma isteği de yatıyor. Ancak mültecilerle ilgili sorunu çözmenin de hemen mümkün olması beklenmiyor.
-İDLİB!-
Ankara ve Şam için en zorlu tartışma alanlarından biri de İdlib! Ankara için İdlib, muhaliflerin son kalesi olarak görülse de Şam yönetimi için bu alan, devlete karşı ayaklanmış teröristlerin sıkıştığı son kale konumunda! Rusya da Suriye de bölgeye yönelik askeri bir operasyon seçeneklerini gündemde tutarken, Ankara için bu seçenek, olası bir göç patlaması yaratma riski nedeniyle eldeki son seçenek. Bu risk, Hatay gibi Suriye’ye komşu kentlerin de en büyük korkusu!
-ELDEKİ!-
Sürece, kamuoyuna yansıyan son haberlere ve bundan sonra olabileceklere dair Antakya Gazetesi’ne konuşan bir Suriyeli sığınmacı, Ankara ve Şam’ın bir araya gelmesinin artık eldeki tek seçenek olduğunu söylerken, şunları dile getirdi:
“Bu aşamaya gelineceğini hepimiz biliyorduk. Ankara, artık muhaliflerin desteğiyle bile Şam rejimini deviremeyeceğini iyi biliyor. Ancak asıl sorun da Şam’ın muhalif Suriyelileri asla kabul etmeyeceği gerçeği! Ankara’nın yanında savaşan ve Suriye Ordusu’na karşı mücadele etmiş binlerce silahlı Suriyelinin Şam tarafından kabul görmesi çok zor. Sorun da bu! Ankara, eldeki bu silahlı gücü, bir gün olur da Suriye’den tamamen çekilmek durumunda kaldığı zaman ne yapacak? Nerede konuşlandıracak? Savaşmaktan başka bir şey bilmeyen bu kalabalığı ülke içinde nereye, neye adapte edecek? Peki, eninde sonunda İdlib’de de bir askeri operasyon olacak! Oradaki silahlı örgütler nereye gidecek? Bir ihtimal, Irak yönüne kaçacaklar! Türkiye’nin onları alması zaten olası değil! Ama bu da öyle kolay olmayacak. Burada da ciddi çatışmalar bizi bekliyor. Anlayacağınız, Ankara ve Şam bir gün gelip de anlaşmak için bir masaya oturduklarında, masadakilerin ağırlığı yüzünden rahat rahat konuşamayacaklar. Bu da görüşme sürecini uzattıkça uzatacak! O yüzden ne kadar erken başlanırsa konuşmaya, bölgedeki siviller de bu belirsizlik içinde acı çekmekten o kadar erken çıkar! Aksi halde zor bir kış daha bekliyor, oradaki yüzbinleri!” Tamer Yazar