Fransa mandası döneminden başlayalım. Bunun az öncesi Arap Suriyelilerin Türk askerini hastaneleri bile basarak katlettikleri dönemdir. Fransız mandası yıllarında Antakya da işgal altındadır. Fransızlar Antakya’da Arap silahlı güçler oluşturarak Türklere saldırtırlar. Türk Devrimi Atatürk’ün önderliğinde hızla uygar, modern bir toplum yarattı. Ortadoğu’da ise sınırlar cetvelle, emperyalistlerce çizilmekteydi.
Hafız Esad yönetimi elbette baskıcıydı, diktatörlüktü. Eğitimsiz, kültürsüz bırakılmış bu halktan demokrasi beklemek, demokratik yönetim beklemek saçmadır.
Beşar Esad ise olanaklar ölçüsünde iyileştirme girişimlerinde bulundu. Seçim yaptı, mitinglerinde laik kesim, yüz binler meydanları doldurdu. Suriye nüfusu birçok soydan, boydan, halktan oluşmaktadır. Çoğu, Osmanlı’nın zulmünden kaçan Türklerin torunları olan Suriye Arapları oran olarak da Baas rejimi hükümetinde de yüzde on dolayında düşük bir oranı oluşturmaktaydı. Hükümette her topluluktan temsilciler vardı.
Ortadoğu’nun tek görece özgürlükçü ülkesi Suriye emperyalist ABD+AB’nin doğrudan hedefi oldu. Her türlü suçlamanın havada uçuştuğu bu ortama, Afganistan, Balkan, Irak, Libya operasyonlarından gelindi. Laskiye bölgesinde 2013 kıyımı yapıldı. Amaç bu suçu Beşar Esad yönetiminin üzerine yıkmak, emperyalizmin çullanmasını sağlamaktı ama tutmadı…
Türkiye’nin de Suriye’nin de çıkarlarının bütünlüklerini korumayı, dayanışma göstermeyi, etnik yapılanmalara karşı dikkatli davranmayı zorunlu kıldığını çocuğa sorsanız bilir. Ne ki yapılan neydi? Tam tersiydi. Akp yıllarca kafa kesen, özellikle Alevilere soykırım uygulayan El Nusra, El Kaide, ışid, taliban gibi cihatçı örgütleri topladı, eğitti, Suriye’ye soktu.
Dünya basın tekelleri emperyalizmin yalanlarını her gün yineledi. Hem de bu kirli işler 11 Eylül 2001 ikiz kulelere saldırı sonrasında yapılıyordu. CIA, Pentagon birimleri aydınlatmasa Barak Obama çok yakıcı saldırılara girişecekti…
Sonunda Beşar Esad ve yönetimi dayanamayıp çöktü. Halkın laik kesimi büyük bir güvensizlik ortamına düşerken çok geçmedi Alevilere, laiklere kıyımlar yapıldı, yüzlerce insan öldürüldü, öldürülüyor. Sözde Esad dönemi tutsaklıkmış, şimdi özgürleşmişler etnik kimlikler.
Akp’nin dâhiyane dış-iç siyaseti sonucunda güneyimizde her belanın beklenebileceği bir kıyım, terör devleti sınır komşumuz oluşturuldu.
Şu belirleme yaşamsal doğruluktadır: ABD+AB+İsrail+Kürdistan.
YPG, PKK…için kimi 100.000 kimi 80.000 sayısını veriyor ama kimse ABD tarafından donatılan bu gücün varlığını yadsımıyor. Türkiye’de saçmanın doruğu bir Kürt süreci işletiliyor. Bugün sessiz kalan kesimler bile suça ortak olacaklar.
Yalnızca bu mu? Cihatçı Golani kıyımcısı yönetime gelir gelmez koşup kucakladılar. Çok acı… Aynı Osmanlı’daki gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin yapı taşlarından Aleviler, laikler kendilerini nasıl güvende duyacaklar?
Yaşanan Saraçhane Direnişi bu acıların tümüne karşı duruştur.
YORUMLAR