Gelişmeler, Suriye’de adım adım sona doğru yaklaşıldığının işaretlerini veriyor.
Emperyalist güçlerin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme projeleri doğrultusunda, Suriye’de yapay olarak çıkartılan iç savaştan en çok ülkemiz zarar görmüştür.
Bir zamanlar Suriye ile kurulan yakın dostluk ilişkisi sonucu vizeler, karşılıklı olarak kaldırılmış, ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılmış, Halep’te birlikte futbol maçı düzenlenip izlenmiş, iş adamlarımız önemli yatırımlar yapmış ve güney sınırlarımızdaki mayınlı bölgelerin temizlenerek tarıma açılması için gereken adımlar da atılmış idi.
Ama Suriye’deki iç savaş sonucu bunların hepsi mazide kaldı. Tüm kazanımlar teker teker elden gitti. Buna karşılık güney sınırlarımızda PYD- YPG kontrolünde bir oluşum ortaya çıktı.
Emperyalist devletlerin tüm çabalarına rağmen Suriye’de istenen bölünme gerçekleştirilemedi. Bunun üzerine ABD ile Rusya’nın açık veya örtülü destekleri ile Suriye yönetimi, ülkesinin önemli bir bölümünde kontrolü yeniden eline aldı. Böylece Suriye’yi parçalara bölme projesi başarısızlığa uğradı.
Astana’da başlayıp geçtiğimiz günlerde Soçi’de sonuçlanan Suriye ile ilgili Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesi sonucu yayınlanan ortak bildiride, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunacağı ve bu doğrultuda her türlü desteğin verileceğinin açıklanması, Suriye iç savaşında sona yaklaşıldığının önemli bir işaretini oluşturmaktadır.
Soçi’deki üçlü zirve öncesi Rusya devlet başkanı Putin’in, önce Suriye devlet başkanı Beşşar Esad ve daha sonrada ABD başkanı Trump’la görüşmesi oldukça dikkat çekici olmuştur.
Son zamanlarda Suriye sorununun çözümünde ABD geri planda kalmaya başlamış onun yerine Rusya ön plana çıkmıştır.
Soçi zirvesinden önce Putin’in Esatla bizzat, Trump’lada telefonla yaptığı görüşmeler, zirve sonucu yapılan açıklamayı Suriye ve ABD’nin de desteklediği izlenimini vermektedir.
Şimdi görünen o ki; Suriye’de denetim büyük ölçüde Esad rejimi tarafından sağlanmıştır.
Artık Esad’sız bir oluşum ön şart olarak öne sürülmemeye başlanmıştır. Hatta Türkiye’nin de Şam yönetimi ile doğrudan veya dolaylı görüşmeler yapabileceğinin sinyalleri de verilmektedir. Son olarak Tayip Erdoğan’ın, Türkiye’nin Şam yönetimi ile ortak çalışma ihtimali var mı sorusuna verdiği :“Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Siyasetin kapıları, sonuna kadar her zaman açıktır” yolundaki cevabı da bunun kanıtıdır.
Gelişmeler bu doğrultuda iken ülkemiz için en önemli ve hayati sorun güney sınırlarımızdaki YPG-PYD kontrolündeki oluşumdur. Bu oluşumun Türkiye tarafından kabul edilemeyeceği birçok kereler en yetkili ağızlar tarafından dile getirilmiştir.
Suriye’de sona yaklaşılırken, güney sınırlarımızın yeniden eskisi gibi güvence altına alınmasını sağlayacak yol ve yöntemlerinde yaşama geçirilmesi için, bu kez “diplomasinin devreye sokulmasının ve en titiz bir çalışma ile bunun gerçekleşmesinin sağlanması gerekir.”
Suriye’deki iç savaştan karlı çıkan ülke olarak Rusya’yı göstermek mümkündür. Zira Rusya, Suriye üzerinde önemli bir etkinlik sağlamıştır. Suriye’de iç savaşın bitirilmesi çalışmaları yapılırken bu etkinlik kendini açıkça göstermektedir.
Yakında başlayacak olan Cenevre görüşmeleri ile Suriye konusunda son noktanın konma aşamasına gelineceğini tahmin ediyoruz.
İşte bu aşamada, Şam yönetimi ile yeniden diyalogun başlatılması ve güney sınırlarımızın güvence altına alınması için gereken yapılmalıdır. Bunun son fırsat olduğu kanısındayız. Bu kez bu fırsat kaçırılmadan gerekli adımlar atılmalı ve güney sınırlarımız yeniden eski güvenli duruma getirilmelidir.
Suriye’de sona doğru yaklaşılırken, önümüze çıkan bu fırsat en iyi bir şekilde değerlendirilmek suretiyle, daha fazla zararla karşı karşıya kalmamızın önüne geçilmelidir…
YORUMLAR