Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

Suriye’deki Türkiye ve ABD-Rusya güç mücadelesi

Türkiye, NATO’nun tehdit olarak gördüğü ve kuvvet yapısını buna göre şekillendirdiği Rusya’yla; Akkuyu Nükleer Santralı, Türk Akım Projesi, S-400 Füze Sistemi gibi stratejik ölçekte anlaşmalar yaptı. Bu projeler, ister istemez Türkiye-Rusya arasında stratejik yakınlaşmayı sağlayacaktır. Öte yanda, Türkiye’nin ABD ve NATO’dan uzaklaşmasını hızlandıracağını görmek gerek.

Afrin operasyonunun başlangıcında belirlenen siyasi amaçlar şunlardı. Birincisi, Suriye’de bulunan PYD/PKK terör örgütü tehdidini yok etmek. İkincisi, Doğu Akdeniz’e uzanacak terör koridorunu önlemek; üçüncüsü, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaktır.

Afrin operasyonu beklenenden daha kısa sürede ve büyük bir başarıyla sonuçlandı. Fakat belirlenen siyasi hedeflerin tümüyle gerçekleştirilmesi, ancak Menbiç ve Fırat’ın doğusuna el atmakla mümkün olabileceği gerçeğini göz ardı etmemek gerek. Afrin operasyonuyla, Suriye coğrafyasında, ABD ve Rusya’nın güç mücadelesi iyice su yüzüne çıkmış oldu.

Operasyonun öngörülenden daha kısa sürede başarıyla sonuçlanması, kimi yorumcu ve uzmanları yanılttı. Birincisi, PYD/PKK terör örgütü, ciddi bir direniş göstermeden Afrin ilçe merkezinden kaçtı ve özellikle yabancı uzmanları şaşırttı. IŞİD’e karşı mücadele ettiği gerekçesiyle efsaneleştirilen bir PYD/PKK vardı. Rusya, Afrin’de PYD/PKK’yı neden yalnız bıraktı? TSK’nın Afrin ilçe merkezine girmesine neden karşı çıkmadı? Gerekçeleri çok açık değil mi? PYD/PKK, hem Suriye hem Irak’ta ABD’nin kara gücü değil miydi? ABD’nin paralı askeri gibi hareket etmiyor muydu? IŞİD’in Deyri Zor’da Ruslara kayıp verdirdiği anda, PYD/PKK’nın IŞİD’le işbirliği yaptığı çok açık değil miydi? Rus desteğini alamayan, ABD’nin yardım ve himayesinden sarhoş olan PYD/PKK, kayıp vermeyi göze alamadı ve ABD’nin de isteğiyle Fırat’ın doğusuna kaçtı. Çünkü ABD eğittiği, para harcadığı PYD/PKK’nın fazla kayıp vermesi yerine, gelecekte Fırat doğusunda kullanılmasının daha mantıklı olacağını düşündü. Peki, Fırat’ın doğusunda kime karşı kullanılacak? Elbette, Türkiye’nin olası bir operasyonunda TSK’ya karşı. Afrin’den aldığı dersler doğrultusunda, ABD, İngiltere ve Fransa desteğini de arkasını alarak.

ABD Başkanı Trump, 29 Mart 2018’de ¨Suriye’den kısa zamanda çekileceğiz¨ dedi.(1) Açıklamanın ardından ABD, Menbiç’in batısına, Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinin karşı hattına 300 deniz piyadesiyle, zırhlı araç ve iş makineleri konuşlandırdı. Böylece, Menbiç’e üçüncü kontrol noktasını kurdu. Menbiç’in batısını yani TSK unsurlarını gözetleyecek şekilde devriye faaliyetine başladı. Fransa, 1-2 Nisan 2018’de, Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’a asker gönderdi ve Menbiç’te güçlerini takviye etti.

İngiliz Lordlar Kamarası üyesi ile parlamento üyesinin de aralarında bulunduğu İngiliz İşçi Partisi’nden birkaç milletvekili, Mardin’in Nusaybin ilçesinin karşısındaki Kamışlı’da PYD/PKK’yı 3 Nisan 2018’de ziyaret etti. ¨Sizinle yan yana olduğumuzu söylemek istiyoruz¨ diyerek desteklerini bildirdi. Heyet, 4 Nisan 2018’de de Arap Pınarı’na (Kobani) geçerek terör örgütü yetkilileri ve PYD’nin eski eş Başkanı Salih Müslim’in kardeşi Enver Müslim’le görüştü.(2) ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Orgeneral Votel, PYD/PKK terör örgütü sayısının 60 bine ulaştığını belirtti. ¨PYD/PKK’yla Suriye’nin kuzeyinde beraber çalışacak durumda olduğumuzu düşünüyorum¨ dedi.(3) Özetle, ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileri, Başkan Trump’ı hiç gecikmeden yalanlamış oldular.

ABD, Suriye ve Irak’tan bugünkü konjonktürde çekilemez. Trump istese de çekilemez. Suriye’yi Rusya ve İran’a terk edemez. İsrail’in güvenlik endişesini ortadan kaldırmadan bu adımı atamaz. ABD’nin Suriye’den ve Irak’tan çekilmesi ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ne ve tehdit değerlendirmesine ters düşer. Suriye ve Irak’tan çekilmesi, Rusya ve İran’a karşı bir yenilgi olur ki, bunu ABD kurumsal devleti kabul edemez. Trump, ¨çekileceğiz¨ sözüyle ABD’nin neredeyse bir eyaleti durumuna gelen Suudi Arabistan’dan, Suriye’deki masraflarını karşılama sözü almış oldu. Tüccar biri için, bu gerçekten bir başarı sayılabilir.

Afrin’de başarılı bir operasyon yapan Türkiye’nin karşısında, Menbiç ve Fırat’ın doğusunda ABD vardı. İngiltere ve Fransa’nın, PYD/PKK’nın destekçisi olarak ¨Suriye’de biz de varız¨ kararlılığından sonra, Türkiye’nin karşısındaki cephe genişlemiş oldu. ABD yanında AB de karşı cephede yerini almış oldu. Türkiye, batıda daha da yalnızlaşacağı bir döneme hızla yol alırken, hem yeni stratejiler üretmek, hem de Afrin başarısını gölgeleyecek adımlardan kaçınmak durumunda.

Türkiye, NATO’nun tehdit olarak gördüğü ve kuvvet yapısını buna göre şekillendirdiği Rusya’yla; Akkuyu Nükleer Santralı, Türk Akım Projesi, S-400 Füze Sistemi gibi stratejik ölçekte anlaşmalar yaptı. Bu projeler, ister istemez Türkiye-Rusya arasında stratejik yakınlaşmayı sağlayacaktır. Öte yanda, Türkiye’nin ABD ve NATO’dan uzaklaşmasını hızlandıracağını görmek gerek. ABD, NATO demek; NATO, AB demek. Çünkü 28 AB ülkesinin 22’si NATO üyesi. Bu arada, ABD’nin Katar’da ve Türkiye’de (İncirlik) bulunan üslerini başka bir bölgeye taşıma çalışması yaptığı da bir sır değil. Katar’daki üssünü Suudi Arabistan’a, İncirlik üssünü de Yunanistan’ın güneyine taşıma seçenekleri üzerinde çalışmalar sürdürülmekte.

Ve yeni gelişmelere gebe olan bir Suriye… Ürdün sınırında, Al Tanf üssünde yaklaşık 1000 askeri bulunan ABD, bu üsten Suriye’nin kritik noktalarını her an vurabilir. Aynı zamanda, Rakka’nın güneyinde yer alan Al Tabka üssü ve Menbiç’ten, Suriye ordusunu Halep bölgesinden güneye sürmek için kullanabilir. ABD, Suriye’de yeniden bir yıpratma savaşı başlatmak için artık yalnız değil. NATO’nun önemli iki ülkesi İngiltere ve Fransa savaş alanında donatımlarını kuşanmış bekliyorlar. Suriye’yi felç edecek bir yıpratma savaşını dört gözle bekleyen İsrail ve Suudi Arabistan da hazır durumda.

Yeniden şekillenen bu harekat ortamında, Türkiye ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Batı cephesine karşı; Rusya, İran, Irak’la işbirliğini sürdürmeli. Siyaset stratejisinin belirlediği siyasi hedefleri, ABD ve AB’ye rağmen gerçekleştirmek zorunda kalacağından Suriye rejimiyle doğrudan işbirliği yapmalıdır. Böylece, Suriye’deki varlığının meşruluk tartışması en az düzeye inebilir. Çünkü sırada Menbiç var, Fırat’ın doğusu var… En az 15-20 yıl sürecek bir iç savaş var. Fırat’ın doğusuna el atamayan bir Türkiye, başlangıçta belirtilen siyasi hedefi karşılamamış olur. PYD/PKK tehdidini etkisiz duruma getirmemiş olur.

Uzatmalı savaş yıpratıcıdır ve kazançlı çıkan taraf olmaz. Türkiye elini çabuk tutmalı. Çünkü, strateji savaşı kazanmak için yapılır, yeni tehditlere sahip olmak için değil…

(1) www.hurriyet.com, 30.03.2018, 07:03.
(2) www.hurriyet.com, 04.04.2018, 15.03.
(3) tr.sputniknews.com, 03.04.2018, 22.49.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER