İnsanlar hangi yönetim biçimi altında olurlarsa olsunlar düşüncelerini, eleştirilerini ve beklentilerini sözle, yazıyla, resimle anlatmak suretiyle ifade etmeye çalışırlar.
Özgürce düşünülebilen, yine özgürce düşünüleni ifade edebilmek suretiyle başta çevresindekiler olmak üzere, topluma rahatça anlatabilme olanağı elbette ki demokratik yönetim biçimini benimseyen ülkelerde olur.
Bu nedenle de özgürce yaşamayı, özgürce düşünmeyi, özgürce yazmayı ve ifade etmeyi benimseyen bireyler, demokratik rejimin şemsiyesi altında yaşamak isterler.
Zira böylesi bir şemsiye altında yaşandığında, bireyler yasaların izin verdiği doğrultuda ve şiddete başvurmamak koşulu ile her türlü düşünce ve eleştiri haklarını kullanarak hem kendilerine, hem topluma ve hemde ülkelerine yararlı olma yolunu seçerler.
Bu nedenledir ki; demokrasinin var olduğu ülkelerde, suskun toplum olmaz. Sessizlik hiçbir şekilde tasvip edilmez. Herkesin gördüğü yanlışları dile getirmek suretiyle doğruya yönelinmesi yolunda kendine düşeni yaparak yurttaşlık görevini yerine getirmesi yoluna gidilir.
Böyle olunca da suskun olmayan, düşüncelerini açıkça ifade etmek suretiyle yanlışları ortaya koyan toplumlarda, huzur ve mutluluk belirgin bir şekilde kendini gösterir.
Bilindiği gibi siyaset, bir erdemlilik sanatıdır.
Bu sanatın en doğru şekilde icra edileceği yönetim biçimi de demokratik Cumhuriyettir.
Birlik ve beraberlik içinde yaşayabilmek, ulusça mutlu ve huzurlu bir ortamın sağlanması için demokratik cumhuriyetin şemsiyesi altında özgürce düşünme ve konuşma yoluna gidilerek yanlışlardan hızla uzaklaşma ve doğruya aynı şekilde hızla yönelme olanakları kendini gösterir.
Eğer bir toplum sessiz ve suskun ise, bilinmelidir ki o toplumun şemsiyesi altında yaşadığı devlet modeli demokrasi olamaz. Yada o şemsiyenin altında demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulanmakta olduğu ifade edilemez.
Zira her bireyin düşüncelerini özgürce ifade etmesi, konuşması ve yanlış gördüğü hususlara parmak basması suretiyle doğrulara yönelme yolunda adımlar atılmasını istemesi, siyasetin bir erdemlilik sanatı olduğu ilkesinin vazgeçilmez koşullarının başında yer alır.
Eğer yasaların izin verdiği doğrultuda ve şiddete başvurmamak koşulu ile konuşulur ve yazılır ise o toplumda mutluluk şarkıları yüksek sesle dillendirilmek suretiyle gerek çevresindekilere gerekse tüm dünyaya, mutlu bir ülkede yaşadıkları ilan edilmiş olur.
Eğer konuşulmayıp suskun kalınırsa.
Eğer bana ne, gördüğüm bu yanlış beni ilgilendirmiyor ve bana bir zarar vermiyor anlayışı ile hareket edilirse.
Eğer gördüğü yanlış başkalarına zarar verdiği için umursamaz bir tutum ve davranış içerisine girilirse.
Bilinmelidir ki zaman içerisinde kendisine zarar verecek bir tutum ve davranışa karşı tepki koymak istediğinde, etrafında onu savunacak hiçbir kimse bulamaz. Zira herkes adım adım bana ne anlayışı ile hareket ettiği için, birde bakar ki kendini savunacak, uğradığı mağduriyeti dile getirecek hiçbir birey ortada kalmamıştır.
Bu nedenle demokrasilerde suskun toplum olmaz.
Bu nedenle demokrasilerde herkes yasaların sınırları içerisinde kalmak ve şiddete başvurmamak koşulu ile eleştiri hakkını kullanır ve konuşur.
Konuşan toplumdan hiç kimseye zarar gelmez, aksine büyük faydalar elde edilir.
Bunun böylece bilinmesinde sayılamayacak kadar çok yararlar vardır….
YORUMLAR