Tabelayı indirdik madem…

Şimdi de düzeltelim! Antik Çağ’ın, şaşaalı yaşantısıyla ünlü bu metropolün yirmi üç asırlık serüven dolu hikâyesine ait gerçek ve doğru bilgilerin edinilebileceği bir başvuru kitabı, Çağlar İçinde Antakya. Prof. Ataman Demir imzalı… Peki, bu kentin tutkusunda biriktirdiği kelimelerini bizlerle paylaşan Demir için bir şey yapalım mı? İsa’dan önce 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren […]

Şimdi de düzeltelim!

Antik Çağ’ın, şaşaalı yaşantısıyla ünlü bu metropolün yirmi üç asırlık serüven dolu hikâyesine ait gerçek ve doğru bilgilerin edinilebileceği bir başvuru kitabı, Çağlar İçinde Antakya. Prof. Ataman Demir imzalı… Peki, bu kentin tutkusunda biriktirdiği kelimelerini bizlerle paylaşan Demir için bir şey yapalım mı?

İsa’dan önce 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikâyesi içinde, mimarî ve kültürel mirası ile hâlâ yaşamakta olan eski bir kent, Antakya. İmparatorların gözdesi olmuş, Antik Çağ’ın üç metropolünden biri. O çağlarda nüfusu birkaç yüz binlere ulaşmış, güzelliği ve halkının yaşadığı lüks hayat ile dillere destan olmuş, “Doğunun Kraliçesi” adı ile bilinmiş…
Burası… Havarilerin, Hz. İsa’nın öğretisini anlattıkları, ona inananlara ilk kez “Hıristiyan” dendiği mukaddes bir kent. Sokakları, kendine özgü nitelikteki avlulu evleri, bunların içindeki yaşam biçimi, tabii taş döşeli girift sokakları ile en çok da…
Bugüne dair kelimelerimize geçmeden önce, Arkeolog-Editör Nezih Başgelen, bu kente adanmış en değerli eserlerden biri olan “Çağlar İçinde Antakya”nın Yazarı Prof. Ataman Demir’i anlatsın. Demir’in, bu kente olan tutkusunu, aşkını, Doğu’nun Kraliçesi Antakya’yla geçen 50 yılını (1967- 2017)… Ardından sözü biz alalım ve soralım!
Sorularımız, bu kenti yönetenlerin, bu kenti yönetirken ki biriktirdiği hatalar noktasında olsun ve finalde de, göreve çağıralım ‘bizleri yönetenleri’, yönetirken yoranları!
-1967 İLE BAŞLAR-
Evet… Önce, Arkeolog-Editör Nezih Başgelen başlasın ve bize, ömrünü Antakya’nın tarihine vakfetmiş Prof. Ataman Demir’i anlatsın…
“Ataman Demir Hocamız Antakya’yı ilk kez, 1967 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi (GSA) Mimarlık Bölümü’nde genç bir asistan iken görme imkanı bulmuştur. Geçmiş zamanların izleri daha silinmemişken; şehrin sokaklarında gezme, evlerin içine girme, mahallelerin oluşumunu hissetme ve halkını tanıma imkânını bulur. Sokaklarında dolaşır, geleneksel evlerine girer, Habib-i Neccar’a çıkar, müzesini gezer, fotoğrafla gördüklerini belgelemeye çalışır. Antik çağda ‘Doğu’nun Kraliçesi’ olarak ünlenen Antakya’nın kendine özgü eski yerleşim dokusu ve mimarlık mirası onu büyüler. Şehrin cazibesi, daha sonraki yıllarda onu birçok defa Antakya’ya götürecektir. Her defasında başka bir yönünü görme imkânı bulduğu Antakya’nın eski evleri, sokakları ve mahalleleri hakkında, genç bir mimar olarak daha ayrıntılı incelemeler yapmaya karar verir.
1967 yılında başladığı ve 1973 yılındaki sistematik tespitlerle elde ettiği kapsamlı birikimini, 1974 yılında bir araya toplayarak, GSA Mimarlık Bölümü’nde açılan doçentlik sınavına ‘Antakya Eski Konut Yerleşmesi Üzerine Bir İnceleme’ başlığı altında, doçentlik tezi olarak verir.
Daha sonraki yıllarda Antakya ile ilgili araştırmalarını sürdürerek, şehrin, özellikle Hellenistik Çağ’dan günümüze kadar ki kültür mirası ile ilgili izleri, ana kaynaklara inerek toplar. Antik Çağ’da ‘Doğunun Kraliçesi’ lâkabıyla anılan bu şehrin, kuruluşundan günümüze kesintisiz yirmi üç asır devam eden hikâyesinin her yönüyle araştırılması için ömrünü vakfetmiştir.
Yurtdışındaki ve yurt içindeki kütüphane ve müzelerden sağladığı belgeler ve Antakya’da yerinde yaptığı tespitlerle, yirmi yılı aşkın bir süre devam eden araştırmalarının sonucu elde ettiği bütün çalışmaları, 1996 yılında, Akbank Kültür ve Sanat Kitapları arasında kapsamlı bir eser olarak yayımlanır.
Ataman Hocamız, ‘Çağlar İçinde Antakya’nın 1996 yılında yapılan baskısından sonra da şehir hakkındaki araştırmalarını büyük bir
ilgi ile sürdürür. Ulaştığı yeni kaynaklardan elde ettiği bilgilerle, kitabı metin olarak genişlettiği gibi, yeni görsellerle de sürekli zenginleştirir. Öte yandan, bu kapsamlı eserin yeniden basımının yapılabilmesi için de uzun yıllar sabırla ve büyük bir azimle uğraşır.
20 yıllık bu azimli mücadelenin sonunda, ‘Çağlar İçinde Antakya’, Kasım 2016’da anıtsal bir eser olarak tekrar basılır. Ataman Demir hocamız, eserinin her yönüyle ‘örnek, üstün bir kalitede, Antakya’ya yakışır temel bir başvuru eseri olarak’ istediği gibi basılmasından büyük bir mutluluk duyarak, kitabını, hayran olduğu Antakya’ya ve onun saygıdeğer halkına armağan etmiştir.”
-SORUMUZ NET!-
Kitabın basımından bir süre sonra, 24 Mayıs 2017’de aramızdan ayrılan Ataman Demir için Antakya’nın değeri ortada. Ama Antakya için Ataman Demir’in değeri de… Peki, tam da bu ara başlıkta durup, yapılan işe biraz özen ve biraz dikkat istesek mi? Bu konuda daha önce de yapılmış bir haberin devamı da olsa, olanı omuzlasak mı? Omuzlasak ve Ataman Demir’in isminin verildiği sokağın başındaki ‘tabelayı’ orijinal yerine alıp, düzeltsek mi?
Bugün hala devam eden yanlışlığın kurumsal faturasında duran Vakıflar’a da, ilgili yerel idarecilere de, Mimarlar Odası’na da, hatta Hatay Valiliği’ne de, “Antakya’nın duygusal hikâyesine en güçlü omuzu veren isim için ‘biraz dikkat’ diyenler cevap bekliyor”, diyelim mi?
-Tamer Yazar-

Exit mobile version