İçinde yaşadığımız şehirde bazı olaylar vardır ki tam anlamıyla ibretliktir. İşte henüz üniversiteye giden sevgili bir kızımızın Antakya’nın en işlek caddesinde başından geçen taciz olayı da buna örnek. Yaşadığı tacizi başkalarının da başına gelmemesi için kaleme alan ve gazetemize gönderen genç kız, dikkatleri kadınlara yapılan tacizlere çekiyor. Bu şehirde huzur içinde yaşadığımızı unutmayalım. Bu ve buna benzer tacizlere sessiz kalmayalım.
“Merhabalar ben 20 yaşında bir kadınım ve geçtiğimiz gün başıma gelen olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kuzenimle, öğlen saatlerinde, hepimizin muhtemelen hergün geçtiği bir caddede yürüyorduk. Arkamızda yeşil polo yakalı orta yaşın üstünde, benim için ‘amca’ klasmanına girecek, bir adam yürüyordu. Adımların hızlandığını duyunca arkamı döndüm. Beyefendi (!) telefonu hızla bel hizasından kulağına götürdü. Telefonun flaşını görünce, ‘flaşınız açık kalmış’ dedim. Bu sefer flaşı kapatmak için telefonu kulağından çekti ve kamerasının açık olduğunu anladım. Beyefendi (!) bacaklarımın videosunu çekiyormuş. Buradan sonra olaylar çok ani ilerledi. Öfkemi dışa vurmaktan başka bir yol bulamadım. Bizi geçip telaşlı adımlarla önümüzden ilerlerken arkasından ağzıma ne geldiyse söyledim. Yanlış anlamayın, cinsiyetçi, sinkaflı küfürler savurmadım. ‘Hayatında hiç kadın bedeni görmedin ?‘ gibi isyan cümleleri çıktı ağzımdan. Olay örgüsü herkesin gözünde canlanmıştır eminim. Çünkü bu Türkiye’de yaşayan her kadının başına gelen olayların sadece ufacık bir örneği. Fakat benim nezdimde, bu gibi olaylara göz yummak, Özgecan Aslan’ın, Eylül Cansın’ın ve daha nicelerinin katledişlerine rasyonal sebepler bulmakla eşdeğerdir. Antakyalı kadınlara bir şeyi hatırlatmak istiyorum. İçinde yaşadığımız deri, bedenimizin tek sahipleri bizleriz. Bedenimizi istediğimiz gibi sergiler istediğimiz şekilde kullanırız. Tacizin büyüğü küçüğü olmaz. Bizlerin rızası olmadan bedenimize, ruhumuza yapılan her müdahale tacizdir. Ve kabul edilemez. Erkekler; bu olay ya karınıza, kızınıza olsaydı gibi ataerkil söylemlerde bulunmayacağım. Saygı duymak zorundasınız. İstersek etek giyeriz, istersek türban takarız, istersek dar, istersek bol kot giyeriz, istersek çırılçıplak gezeriz. Anne ve baba; temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bu ülkede beni olabildiğince özgür yetiştirdiniz. Ve sen, tacizci sapık herif, umarım bu yazıyı okursun. Aynaya her baktığında kendinden utanırsın. Sen eylemlerinin sorumluluğunu alamayan korkağın tekisin. Silip silmediğini bilmiyorum.
Objeleştirmeye çalıştığın o bacaklar, susmayan kadınların sembolüdür. “