Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

Beklenti

16 Nisan referandumunun tartışmalı sonucu ile birlikte siyaset sahnesi oldukça hareketlendi.

Bu tartışmalı sonuca göre, Anayasa değişiklik paketinin yürürlüğe girmesini gerekçe gösterenler, hızlı bir şekilde yürürlüğe giren değişiklikler doğrultusunda kendilerine yararlı olacak adımları hızla atmaya başlamışlardır.

Buna karşılık hayır yönünde oy kullananlardan müteşekkil oluşum ise henüz ne yapacağını, hangi yönde adım atacağını kararlaştıramamıştır. Oysaki hayırcılardan oluşan bu oluşumun bir ana teması vardır. Anayasa değişikliğine hayır denilmesini isteyen oluşum, bu değişikliğin ülkeyi demokrasiden, parlamenter rejimden, kuvvetler ayrılığı ilkesinden, cumhurun tarafsız olması ve bütün yurttaşları kucaklaması gerektiği zorunluluğundan, ülkenin eyaletlere dönüştürülebilmesi ve böylece birlik ve bütünlüğün bozulacağı, ayrışmanın meydana geleceği tehlikesinden, sonunda ülkenin tek adam yönetimine ve diktatörlüğe doğru gidebileceği ve böylece demokrasiden uzaklaşılacağı endişesinin varlığından hareket etmişlerdir.

Hayır doğrultusunda oy kullananların ortak görüşü bu olduğuna göre, şimdi bu oluşumun daha da güçlenmesi ve %60ları geçecek bir oy oranına ulaşmasının sağlanabilmesi için atılması gereken adımlarında bu ilkelere göre yapılması gerekir.

Bu oluşum hayır doğrultusundaki görüşünü bir parti veya bir kişi lehine olarak kullanmamıştır. Sadece ülkenin geleceği, parlamenter rejimin selameti, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ödünsüz uygulanması, ülkenin birlik ve bütünlüğü, yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ilkesinin tüm kurum ve kuralları ile uygulanabilmesi, Cumhurbaşkanının tarafsız olması, tek kişi egemenliğinin oluşmaması, özgürlükçü demokrasinin tartışmasız bir biçimde gerçekleşmesi, başta düşünce özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin demokrasinin kuralları doğrultusunda aynen uygulanabilmesi amacıyla bir araya gelmişler ve birleşmişlerdir.

16 Nisan referandum sonuçlarının tartışmalı olduğu, gerçekte hayır oylarının % 50 nin çok üzerinde bulunduğu bu oluşum tarafından kabul edildiği ve kamuoyunda da bu yöne ilişkin olumlu bir kanaat hasıl olduğuna göre bundan sonra yapılacak olan şey “16 Nisan da referanduma sunulan anayasa değişiklik paketinin, bu olumsuzluklara neden olan hükümlerinin yürürlükten kaldırılması ve güçlü parlamenter sisteme dönülmesi için tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılacağı, savunulan hususların yaşama geçirileceği ve böylece ülkenin esenliğe çıkmasının sağlanacağı” hususunda kamuoyuna güvence verilmesi ve bu doğrultuda ortak adımlar atılmasının sağlanması suretiyle hayır oluşumunun daha da güçlenmesi yolunda olacağına kamuoyunu inandırmak olmalıdır.
Kamuoyunun beklentisi bu doğrultudadır.

Hayır oyu kullananların oluşturduğu oluşumun dağılmaması, birlikteliğini koruması ve ilkeli hareket edileceği doğrultusunda güven verici adımlar atılması sonucu daha da güçleneceği gerçeği, buna destek verenler tarafından bilinmeli ve istenmektedir.

Beklenti budur.

Ama görünen bu beklentinin henüz tam olarak gerçekleştirilemediği ve gerçekleştirilmesi yönünde de güvenli adımların atılmadığı doğrultusundadır.

Sanki “bir üst aklın, hayırcıların güçlenmesini, ülkenin esenliğe çıkmasını istemiyormuş gibi bir ortam yaratılabilmesi yolunda tezgâhını kurmakta olduğu yolunda” bir görüntü ortaya çıkmaktadır.

Gelişmeler ne yazık ki bu görünümü doğrular niteliktedir.

“Bu nedenle ülkenin geleceğinin aydınlık olmasını, hayır oyu veren oluşumun üzerine basa basa açıkladığı tehlikelerin bertaraf edilmesini, ülkenin yeniden özgürlükçü demokrasiye ve parlamenter sisteme dönüştürülmesini isteyenlerin, vakit geçirilmeden bu gerçeği görerek gereken adımları hızla atma sorumluluğunda bulunduğunun bilincine varmaları gerekir. ”

“Eğer tehlike görülmez, yine koltuk kavgası yapılır, sen- ben mücadelesi ile zaman geçirilir ve ülke yararı yerine kişisel beklentiler ön plana çıkartılmaya çalışılırsa, bilinmelidir ki bunun sonu hüsran olur. Buna neden olanlar ise tarih önünde affedilemeyecek bir suçlu konumda yerlerini alırlar.”

“Bu nedenle herkes aklını başına toplamalı, tehlikeyi görmeli, kişisel beklentilerini ötelemeli, ülke yararına olan olumlu adımları atmak için vakit geçirilmesine izin vermemeli diyoruz…”

[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER