Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bölgesel kaçakçılığın ‘tarih’ başlığında

Hatay’ın Trafikteki Yeri Ne?

Hatay’ın Trafikteki Yeri Ne?

Bu sorunun cevabını düşüneduralım, ama başka bir soruyu da gündeme taşıyalım… Özellikle de, Hatay genelindeki tarih ve kültür emanetlerine yönelik ‘resmi’ ilgisizliğin nasıl bir ‘güvenlik açığı’ yarattığını!

Anadolu’dan, Avrupa ve Amerika’ya kaçırılan sayısız tarihi ve kültürel eserin takibini yıllardır başarıyla yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Ankara ayağında sürdürdüğü bu çaba Hatay için de yeterli mi? Cevap, ‘hayır’ olmalı! Çünkü 1500 yıllık Saint Simon Manastırı’ndan M.Ö. 300’e kadar giden tarihiyle Dor Mabedi ve daha fazlası, bizlere çok farklı bir Hatay hikayesi anlatıyor. Anlatırken de, eldekilerin güvenliğinin Allah’a emanet halini fısıldıyor.
Konuyu bu anlamda gündeme taşıma sebeplerimizden biri, CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun tam da buna dair son açıklaması, yurt dışındaki müzelerde Türkiye’deki ibadethane ve kabirlerden kaçırılmış eserleri gördüklerini söylemesi, Bakanlığı da uyarması!
Hatay gibi, Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişine ev sahipliği yapan kentlerine işaret eden Kuyucuoğlu, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının iadelerinin sağlanması amacıyla güçlü bir siyasi irade ortaya konularak komisyon oluşturulduğunu anımsattı.
Komisyon olarak Danimarka, Almanya, Paris, Londra’daki müzelerini ziyaret ettiklerine değinen Kuyucuoğlu, “Yurt dışındaki müzelerde ülkemizdeki ibadethane ve kabirlerden kaçırılmış sergilenen eserleri gördük.” diye konuştu.
-TAKİBİ YAPILMALI-
Kuyucuoğlu, tarihi eserlerin yurt dışına çıkarılmasının engellenmesini isteyerek, pazar konumundaki ülkelerin takibinin sağlanması gerektiğini belirtti. Yurt dışındaki müzelerin veri tabanından Anadolu menşeli eserlerin takip edilmesini isteyen Kuyucuoğlu, şunları kaydetti:
“1970 sonrası ve ibadethanelerden çalınan eserler talep edilmeli. Dış siyasi görüşmelerde Cumhurbaşkanı ve Başbakanın konu ile ilgili dosyasının olması gerekiyor. Anadolu kökenli eserlerin yılın belli zamanlarında Türkiye’de sergilenmeli. Amacımız, ülkemizdeki tarihi eser kaçakçılığının önlenmesi, mevcut varlıklarımızın korunması ve ülkemizin bu pazarda, kaynak ülke olmaktan çıkarılmasıdır. Ülkemizden kaçırılan tarihi eserlerin tespiti ve iadesinin sağlanması için kararlı ve etkin adımların atılması önemlidir. Uluslararası alanda yapılacak girişimler için komisyonumuzun çalışması yönlendirici olacaktır.”
-DÜN SÖYLENENLER-
Konunun Hatay başlığında dile getirdiğimiz ‘resmi’ sahipsizlik için ortaya konan soru oldukça net… Antakya’dan Defne’ye ve oradan Samandağ’a uzanan hatta yoğunlaşan birikim adına, tarihi ve kültürel alanlarımız ne kadar ‘koruma’ altında? Ne kadarı güven içinde? Onları korumak için ne yapıyoruz? Yaptıklarımız yeterli mi peki?
Sorular çok! Ancak tüm bu soruların çok olması, Hatay’ın yanı başında süren bir savaşın ve bölgede yaşanan çatışmalı gerginliklerin tam da bu başlıkta yarattığı bir trafik yüzünden aslında! Buna dair dün ne söylenmişti, hatırlamakta fayda var o yüzden! Dünden bugüne gölgedeki güvenlik kaygılarının çok da değişmediğini düşünecek olursak, söylenenleri bir kez daha düşünmekte ve önlem almakta fayda var.
Bu konuda en net ifadeleri, Sözcü Gazetesi’nden Nilay Örnek paylaşmış ve kaleme aldığı yazısında bakın neler söylemişti:
“IŞİD’den kelepir tarihi eserler! Apamea Antik Kenti’ndeki mozaikler, Palmira’dan büstler, hayvan heykelleri, takılar, eşyalar… Suriyeliler getiriyor Türkler satıyor. Nerede ve nasıl mı? ‘Burnumuzun dibinde’ ama biz yabancılardan okuyalım…
IŞİD’in Suriye’nin tarihi kentlerinden Palmira’daki bazı antik büstleri parçalayışını içimiz acıyarak izlemiştik.
Hatta bunun üzerine ben, İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından çalınan sanat eserlerinin bulunması için kurulan ve filmi de yapılan ‘The Monuments Men’ gibi bir ekibin bu bölge için oluşturulması hayalimi de yazmıştım. Öğreniyoruz ki o büstlerin hepsi parçalanmamış; bir kısmı satılmış.
Suriye’deki tarihi eserler artık IŞİD için önemli bir gelir kaynağı. Yağmalanan eserler Türkiye ve Lübnan üzerinden Avrupa’ya; özellikle İsviçre, Almanya, İngiltere ile Dubai ve Katar gibi Körfez ülkelerine gidiyor.
Mike Giglio, İstanbul merkezli çalışan bir Ortadoğu muhabiri. Giglio, ‘BuzzFeed’de yayınlanmak üzere Munzer al-Awad ile yaptıkları haber için Suriye’den başlayarak Hatay ve Antep’e uzanan bir tarihi eser pazarlığının peşine düşüyor.
Daha önce de yine bir tarihi eser kaçakçılığı haberi için BBC’ye bilgi veren genç Muhammed, bu defa da onların yanında. Ve bu ilk olmadığından, hissim o ki, daha rahat anlatıyor.
Apamea Antik Kenti’ndeki mozaiklerden bahsediyor Muhammed, ‘Şu anda çoğu, Avrupa’daki villaların duvarlarını süslüyor olabilir’ diyerek. Sonra aracı Türklerle konuşuyorlar. Antakya’da eski bir avukat ile ortağı, eski bir araba satıcısı.
Antep’te karşılaştıkları Türk kaçakçı ise Amerikalı seviyor. Kullandığı birkaç İngilizce ifade var, biri, ‘Obama üzerine yemin ederim ki!’, ‘Garanti’, ‘Sahte olamaz bunlar; İslam’da günah.’
Türkiye üzerinden kaçırılan eserlerin çoğu küçük parçalar. WhatsApp’ten yazışılıyor, fotoğraflar gönderiliyor, alıcı ya da onun güvendiği biri eseri inceleyip satın alıyor. Suriyeliler, ülkeden çıkarma, Türkler ise yabancılara ulaştırma işinde. Hayvan heykelleri, insan figürleri, bardaklar, vazolar, paralar… Bunlar sadece son birkaç ay içinde gün yüzüne çıkarılmış olanlar. Hatta Suriyeli gençlerin ellerinden fırça ve kazmalarla kazı yaparken videoları bile var; durum sıradan görünüyor. Ve tabii IŞİD’in müzelerden aldıkları da var!
Eserleri ülkeden çıkarmak için kazı yapmak isteyen herkesin IŞİD müfettişlerinden izin alması gerek. IŞİD bulguları denetliyor, putperestlik olarak gördükleri insan figürlerini yok ediyor.
En çok kaçırılanlar ise denetimde gözden kaçanlar. IŞİD bunun için de yüzde 20 ‘vergi’ kesiyor. 500 bine, bir milyon dolara satılan eserler var. ‘Burnumuzun dibinde’ yaşananlarla ilgili BuzzFeed dosyası geniş, ayrıntı çok fazla. Merak ettiğim konu ise niye bunu Türk gazetecilerin kaleminden okuyamadığımız, pek çok yabancı basın mensubunun ulaştığı kaçakçılara bizim güvenlik güçlerimizin niye ulaşamadığı!”
-TEHLİKE VAR MI?-
Suriye’deki İŞİD tehlikesinin en yoğun olduğu dönemde yaşanan tarihsel yağmalama üzerine kaleme alınmış bir yazı bu! Bölge hala benzer bir çatışma içinde ve tarih de kültür de tehdit altında. Peki, daha düne kadar bölgenin tarih kaçakçılığında transfer hattına dahil olan kentimiz, bugün ne durumda, soralım mı? Hikayenin dünü değişmiş olsa da, bugün, başka türden tehlikeler mevcut mu?
Soruyoruz! Çünkü… 1500 yıllık Saint Simon Manastırı’ndan M.Ö. 300’e kadar giden tarihiyle Dor Mabedi ve daha fazlası, bizlere ‘dünden emanet olanlar’ adına çok farklı, farklı olduğu kadar da korkutan bir Hatay hikayesi anlatıyor. Anlatırken de, eldekilerin yalnızlığında, mevcut güvenliğin Allah’a emanet halini fısıldıyor. -Tamer Yazar-