BM’ye göre, Suriye’nin kuzeybatısında çatışma ve saldırılardan kaçan siviller, soğukta ısınmak için giysi ya da eşyalarını yakıyor. Uluslararası yardım kuruluşu Malteser’in Ortadoğu bölgesi yöneticisi Janine Lietmeyer ise uyarıyor… “Çok açık söylemek gerekirse, çatışmanın tarafları ve uluslararası toplum buna dur demezse, bu insanlar donacak ve açlıktan ölecek.”
3 çocuğu ve akrabaları ile İdlib’den ayrılan 32 yaşındaki Ahmed’in Menbiç’e girmesi tam 8 saatini aldı. Sabaha karşı saat 3’te, sokaklar, kaçmaya çalışanların kalabalığını yaşıyordu. Arabalar, pikaplar, kamyonlar, traktörler… Bu saatte yaşanan mahşeri kalabalığın nedeni, gün boyu süren bombalamaların bu anlarda durması ve en güvenli zaman aralığının da bu saatler olmasıydı.
Aylar süren bombalamalara rağmen evini terk etmeyen Ahmet, en sonunda kaçmaya karar verme nedenlerini anlatırken, bir çoklarının ortak hikayesine de gönderme yapıyordu bir bakıma…
“Önce mahallemiz bombalandı. Oradan ayrıldık. Sonra o bombalamalar giderek arttı ve biz, bir kez daha yollara düştük. En son, geçtiğimiz Cuma gününe kadar sürdü, sürekli yer değiştirmelerimiz ve en sonunda, her şeyi geride bırakıp kaçmaya karar verdik. Menbiç yolunda birçok güvenlik noktasında durdurulduk. Aralık ayından bu yana 1 milyon kişi kaçmış, bizim gibi.”
Ahmed, güvenlik noktalarında onları durduranlar konusunda konuşmamaya dikkat etti, kelimelerini ise özenle seçti. Dediği tek bir şey vardı, ki o konuda da çok haklıydı… “Suriye’de iktidar ve güç hep el değiştirir. O yüzden de fikirlerinizi çok paylaşmazsınız. Bu da sizi hayatta tutar!”
2011’de Suriye’de başlayan çatışmaların iç savaşa evrildiği süreçte, bugüne kadar 6 kez yer değiştirmek zorunda kaldıklarına işaret eden Ahmet, 12 yaşındaki oğlu Ömer’i işaret ediyor… 6 yaşındayken bir mayınla oynarken yaralanan ve şimdilerde topallayarak yürüyen oğlu Ömer’e… Belki de işaret ettiği şey, Suriye’de yaşanan hayatların dramı, kurbanları ve adaletsizliğiydi!
Geride bıraktıkları kentlerin yıkık evlerle dolu olduğunu anlatan zorunlu göçün sahiplerinin şu aşamada söylediği tek bir şey var… “Her şey daha kötüye gidiyor. Bu defa geri dönmeyeceğiz!”
Bu hikayelerin birleştiği yer ise Hatay’ın Suriye sınırı. Ancak, bölge, ağır kış şartlarını iliklerine kadar yaşıyor. Yetersiz çadırlar, alt yapısı olmayan yerleşim alanları, yetmeyen gıda ve ısınamayan binler… Şu ana kadar 15 çocuğun soğuk nedeniyle yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. Bomba seslerinin sınıra kadar ulaşması korkutsa da, umut değişmiyor! Ankara’nın sınırı açma ihtimali!
-ÖZGÜRLÜK!-
6 çocuğu ile seyahat eden 30 yaşındaki Marwa da benzer bir trajediyi yaşayanlardan ve geleceğe dair umutlarını rafa kaldıranlardan. Bir zamanlar ne düşündüğünü bir kenara bırakmış Marwa, ki bir çokları gibi artık kimin kazandığını, kazanacağını umursamadığını söylüyor açık açık. Uğruna ayağa kalkılan “özgürlük” için söylediği mi?
“Bu özgürlük bize hiçbir şey getirmedi. Şu an sahip olduğumuz tek şey yoksulluk, yüksek fiyatlar ve evsizlik.”
-İDDİALAR!-
Hatay’ın sınır komşusu, Suriye kenti İdlib’de yoğunlaşan çatışmaların Ankara, Moskova, Şam ve Washington ekseninde ilerleyen hamleleri arasında sıkışan yüz binlerce sivil çıkış ararken, tarafların iddiaları ise farklı rakamlara işaret ediyor.
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan son yapılan açıklamada, İdlib’den Türkiye’ye doğru yüz binlerce kişinin göç etmekte olduğu haberlerinin doğru olmadığı iddia edilirken, Ankara’dan, İdlib’den çıkan halkın Suriye’nin diğer bölgelerine geçmesine izin vermesi istendi. Rusya Savunma Bakanlığı, söz konusu iddianın, bölgedeki insansız hava araçlarıyla ve diğer kaynaklar kullanılarak yapılan gözlemlere dayandığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuya ilişkin yaptığı son açıklamasında, yaklaşık 1 milyon kişinin Türkiye sınırına doğru ilerlediğini söylemişti. Birleşmiş Milletler de, geçen yılsonunda yayınladığı bir raporda, İdlib’deki çatışmalar nedeniyle en az 250 bin kişinin evlerini terk etmek durumunda kaldığına dikkat çekmişti.
-ÇOCUKLAR!-
Taraflar, iddialar, rakamlar bir tarafa, kurbanların adresinde duranlar yine değişmiyor! Çocuklar! BM ve yardım kuruluşları, Suriye’nin kuzeybatısındaki operasyonlar ve Suriye rejimi ile muhalif cihatçı gruplar arasındaki çatışmalar yüzünden, sivillerin durumunun giderek kötüye gittiğine işaret ederken,konuşan isim BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke oldu. Laerke, Cenevre’de yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeybatısında, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan sivillerin bir kısmının soğukta yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Sivillerin, acil durumlarda ısınabilmek için giysi, evlerinden kurtarabildikleri mobilyalar ya da eşyaları yaktığını belirten Laerke, Aralık ayından bu yana Suriye’nin kuzeybatısında yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan 900 bin kişinin yaklaşık üçte ikisinin 18 yaşın altında olduğuna dikkat çekti.
Uluslararası yardım kuruluşu Malteser’in Ortadoğu bölgesi yöneticisi Janine Lietmeyer ise Köln’de yaptığı açıklamada, İdlib ve Halep’in batısındaki sivillerin, çatışmalar ve hava saldırıları yüzünden kaçma şansının olmadığını, zira Türkiye sınırının kapalı olduğunu belirtti. Malteser’in verdiği bilgiye göre, son haftalarda çatışmaların yakınındaki iki hastane tahliye edildi. Malteser, iki Suriyeli partner yardım kuruluşu ile birlikte, rejim muhaliflerinin kontrol ettiği bölgelerde hastane ve sağlık kuruluşları ağı işletiyor.
-DUR DENİLMEZSE!-
Malteser’in Ortadoğu Bölgesi yöneticisi Lietmeyer, insanların acısının giderek daha trajik hale geldiğini söyleyerek, olumsuz koşulların, özellikle çocuklar, kronik hastalar ve yaşlıları etkilediğini kaydetti. Lietmeyer, “Çok açık söylemek gerekirse, çatışmanın tarafları ve uluslararası toplum buna dur demezse, bu insanlar donacak ve açlıktan ölecek” dedi.
Suriyeli sığınmacılara yardım eden bir başka kuruluş olan, Bonn merkezli “Help”in Proje Koordinatörü Mirna Abboud da, ABD ve AB’nin Suriye yaptırımlarının sivilleri de etkilediğine dikkat çekti. Evanjelik Basın Servisi’ne (EPD) konuşan Abboud, “Paraya erişimin zorluğunu, satın alma gücünün azaldığını, ekonominin ve günlük ihtiyaçları için gereken malların kısıtlandığını gözlemliyoruz” dedi.
-SINIR-
Hatay’ın sınır hattındaki yardım çalışmaları içinde yer alan Suriyeli bir gönüllünün anlatımı ise, İdlib merkezli yaşanan iç savaşın bu son adresinde sıkışan çaresiz hayatların fotoğrafını çekiyor, bu bölgeye uzak kalanlar için…
“Yollar, depolarındaki son benzinle, son mazotla, Türkiye sınırına yakın bir yere kaçabilmek için kaçanlarla dolu. Yüzlerinde sadece korku var. Yanlarında birkaç bavul, yorgan, döşek, kıyafetler, belki biraz yiyecek… Sığınabilecekleri bir dam arayışında hepsi de. Ama damı bir kenara bırakın, içine girebilecekleri çadır bile bulamıyor birçoğu. Şu an sıkışmış durumdalar. Bir tarafta, Şam rejimi var, diğer tarafta cihatçı gruplar. Karşılarında ise Türkiye’nin kapalı tutulan sınırı… Türk Askerinin bugün bölgede bu kadar çok sayıda olmasını birçoğu, Suriye’de kalıcı olmakla açıklıyor, ama değil! Onlar, İdlib’de olabilecekleri iyi biliyor. Burası kocaman bir baraj gibi! Eğer baraj duvarı yıkılırsa, o kadar suyu zapt etmek mümkün değil! İdlib de patlarsa, olası bir askeri operasyonla, korkuyla ve can havliyle başlayacak bir kaçışın önünde de kimse duramayacaktır.”
-DÖNMEYECEKLER!-
Bir tarafta, kapalı sınır kapısına Suriye tarafından bakanlar, diğer tarafta, ülkenin 81 iline dağılmış durumdaki milyonlarca sığınmacı. Konuyu ele alan son toplantı; Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta Sosyal Hizmet Derneği ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) İzmir Ofisi tarafından “Onlar İçin El Ele Verelim Projesi: Mülteciler İçin Çok Programlı Sosyal Uyum Çalıştayı” olurken, İltica ve Göç Araştırma Merkezi Müdürü Metin Çorabatır’ın tespiti oldukça dikkat çekti.
Ülkemizde bulunan 4 milyon mültecinin çoğunun Suriye’den geldiğini vurgulayan Çorabatır, ülkemizde bulunan mültecilerin kısa sürede ülkelerine geri dönmeyeceklerini belirterek, bu mültecilerin başka bir ülkeye yerleşmelerinin de söz konusu olmadığını söyledi.
Toplantı kapsamında konuşan isimlerden bir diğeri, Hatay’ı da içine alan bölgeyi yakından izleyen ve bu konuda raporlar hazırlayan, Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Erdoğan oldu. Erdoğan’ın gündemi ise “toplumsal uyum” ve “kabul” başlıklarında oldu.
-SORULAR!-
Günün sonunu, bu iki başlık noktasında bitirelim mi? Sahi, Hatay coğrafyasını yöneten yerel idareciler ve kent yöneticileri, bu iki başlık temelinde, misafir edilen Suriyeli sığınmacılar konusunda ne kadar başarılı bir sınav verdi? Bugüne kadar bu iki başlıkta ne yapıldı? Bu anlamda ne projeler üretildi ya da üretilmesine destek verildi? Her iki toplumun birbirine olan uzaklığını yakınlaştırma adına hangi adımlar atıldı?
Cevap vermek isteyen çıkar mı? Yoksa, sınırı endişe ile izlemeye devam mı? -Tamer Yazar-