Anlıyor muyuz?
SARAT, 2018 yılının Mayıs ayında KONDA işbirliğiyle, aralarında Hatay’ın da olduğu 29 ilde 3 bin 601 kişiyle yüz yüze görüşmeler yaparak, arkeolojik varlıklara yaklaşım, arkeoloji algısı üzerine kamuoyu araştırması gerçekleştirdi. Peki, sonuçlar mı?
Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının korunması için bilgi-kapasite ve farkındalık artırmak, bu hedef doğrultusunda çeşitli eğitim ve araştırmaları hayata geçirmek için başlatılan SARAT Projesi, adını, İngilizce ‘Safeguarding Archaeological Assets of Turkey’ (Türkiye’nin Arkeolojik Varlıklarının Korunması) ifadesinin baş harflerinden alır.
SARAT, Türkiye’de toplumun arkeolojik varlıklara yönelik algı ve tutumunun anlaşılması için, Mayıs 2018’de Türkiye çapında bir kamuoyu araştırması gerçekleştirdi. Bu araştırma; kapsamı, geniş çaplı hedef kitlesi ve masaya yatırdığı konuların çeşitliliği ile Türkiye’de bir ilk özelliği taşıyor. KONDA Araştırma Şirketi’nin yürüttüğü kamuoyu araştırması kapsamında, Türkiye’nin tüm bölgelerinde, aralarında Hatay’ın da olduğu 29 il ve 103 ilçeye gidildi. Ülke genelinde 3601 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapıldı. Çalışma, Türkiye’de arkeoloji alanında yapılan ilk araştırma olma özelliğini taşıyor. SARAT tarafından yayımlanan sonuç raporuna göre, arkeoloji, toplumun temas ettiği ve tanıdığı bir kavram olmasına karşın, bilgi seviyesi yüksek değil.
Sonuç raporundaki bulgular mı? Şöyle:
-AKLA İLK GELEN-
Araştırmaya katılanların yüzde 36’sı, ‘Arkeoloji’ kelimesini duyduğunda aklına ilk gelen şeyin ‘kazı’ olduğunu söyledi. Yüzde 20’si ‘tarihi eser’, yüzde 13’ü ise ‘tarihle ilişkili şeyler’ yanıtını verdi. Araştırmaya katılanların yüzde 85’i ise arkeolojik kazılarda çıkan eser ve kalıntıların sahiplik hakkının devlette olduğunu belirtti.
-İKİ KİŞİDEN BİRİ-
“Türkiye’de yaşamış eski uygarlıklardan hangilerini biliyorsunuz?” şeklindeki soruya ise her 2 kişiden 1’i en az bir uygarlık ismi söylerken, geri kalanlar ya bilmediklerini söyledi ya da herhangi bir yanıt vermedi. En çok söylenen uygarlık ismi ‘Etiler’. Etiler’i; Osmanlılar, Lidyalılar, Bizans ve Sümerler izliyor. Uygarlıklar konusunda ise en çok fikir sahibi olanlar ise gençler ve üniversite mezunları.
-İLK SIRADA-
Araştırmaya katılanlara müze veya arkeolojik alan adı da soruldu. En çok bilinen müze, Ayasofya ve Topkapı Sarayı. ‘Bugünkü Türkiye’yi hangi uygarlık meydana getirmiştir?’ sorusuna, en çok, “binlerce yıldır yaşamış tüm medeniyetler” yanıtı alındı. Bu yanıtı verenlerin oranı yüzde 46. Yüzde 28’i ‘Selçuklu ve Osmanlılar’, yüzde16’sı ‘Türkler’ ve yüzde 10’u ‘Müslümanlar’ yanıtını verdi. Her 2 kişiden 1’inin kendisi ya da yakınlarının çocukları, okul aracılığıyla müze veya arkeolojik alan ziyaret etmiş. Görüşülenlere Müzekart’ları olup olmadığı sorulduğunda, yalnızca yüzde 12’sinden evet yanıtı alındı.
-GEÇMİŞ-
Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de, geçmişi anlamaya dönük duyulan ilgi. Araştırmaya katılanların yüzde 29’u geçmişi anlamaya ilgi duyuyor. Eğitim seviyeleri ve hayat tarzlarına dönük yapılan değerlendirmede ise geçmişi anlamaya dönük ilgi duyanların yarısından fazlası üniversite mezunu. Eğitim seviyesi lise ve altı olanların yarısı ise geçmiş konusunda ilgisiz. Görüşülenlerin yüzde 26’sı, doğrudan insanlığın geçmişini anlamakla ilgilenmediklerini belirtiyor. İlgilenenlerin en çok söylediği sebepler arasında, ‘atalarını öğrenmek’ ve ‘eski insanların nasıl yaşadığını öğrenmek’ var.
-OKUTULMALI-
Arkeoloji ile ilgili bilgiye ulaşma konusundaki kaynakların başında, yüzde 37’lik oranla televizyon geliyor. Müzeler yüzde 35, internet yüzde 34 olmak üzere, oldukça benzer oranlarda en çok kullanılan kaynaklarken, yüzde 18’i kitapları, yüzde 17’si de seyahati kaynak olarak kullanılıyor. En az kullanılan bilgi kaynağı ise yüzde 2 cevap oranıyla okullar. Araştırmaya katılan her 5 kişiden 4’ü, Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının okullarda okutulması gerektiğini düşünüyor.
-DEFİNECİLİK-
Araştırma sonuçlarına göre, her 10 kişiden 9’u, tarihi eserlere zarar verenlerin cezalandırılması gerektiğini belirtiyor. Farklı hayat tarzlarına sahip olanlar bu konuda hemfikir. Definecilik, arkeolojik ve kültürel miras alanlarını tehdit eden en önemli unsur. Araştırmada, defineciliğe ilişkin sorular da yöneltildi. Yakın çevresinde define bulan birileri olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 7. Araştırmaya katılan her 4 kişiden 3’ü, kaçak kazı yapıldığında polis ya da jandarmayı arayacağını söylüyor. Defineciliğin suç olduğu ve önlenmesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 80. Görüşülen kişilerin yüzde 67’si, Türkiye’de eski eserlerin yeterince korunmadığını düşünüyor.
-ANTAKYA MI?-
Proje kapsamında soru yöneltilen kentlerden biri olan Hatay coğrafyası adına soralım mı? Arkeolojik varlıkların korunması için toplumsal bilincin yükseltilmesi ve korumanın sadece kurumların değil, geniş kesimlerin sorumluluk duymasıyla başarılabileceğinin anlatılması noktasındaysak eğer, neden bu kadar ‘yanlış’ içindeyiz? Türkiye’de yasa dışı kazı ve defineciliğin ve arkeolojik eser kaçakçılığının, arkeolojik varlıkların ve verilerin bütünlüğüne verdiği zararın anlatılması ve bu bağlamda yapılan çalışmaların önemi bu kadar netken, Saint Simon Manastırı’ndaki yalnızlığı bizlere açıklamak isteyen çıkar mı? Peki ya eski Roma’dan kalma Trajan Su Kemerleri’nin Antakya kent merkezinde ‘betona teslim’ haline kurumsal bir bilgi etiketlemek isteyen…
-SONUCUN MESAJI-
SARAT Proje ekibinden, Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü (BIAA) Kültürel Miras Yönetimi Araştırmacısı Işılay Gürsu, araştırmanın sonuçlarını AGOS’a değerlendirirken, özellikle bir tespiti ile “Acaba Hatay’da da buna dair bir adım atılır mı?” sorusuna önderlik etti.
Gürsu’ya yöneltilen soru, “Araştırma sonuçlarının ardından, özellikle Kültür Bakanlığı nasıl bir ders çıkartmalı? Yeni bir politika belirlemesi beklenmeli mi?” olurken, cevap oldukça net…
“Araştırma sonuçları hepimiz için yol gösterici olabilir. Elle tutulur bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de, ‘insanlar, giriş ücretinin yüksek olmasından ötürü arkeolojik alanları ziyaret etmiyor’ önermesine katılanların oranı yüzde 68. Ayın bir günü arkeolojik alanların bulunduğu bölge halkları için bu alanlara girişin ücretsiz olması yönünde bir mesaj alabiliriz bu sonuçtan. Bu sonuçlara bakılarak yaratılacak yeni politikalar, halk tarafından da sahiplenileceği için, sürdürülebilir olma şansına sahip diye düşünüyoruz.” -Tamer Yazar-