12 Taşın hikayesinde perde düşüverdi!
28 Aralık 2014 Pazar günü yapılan ‘alelacele’ bir açılışın ardından biriken soruları da sorunları da bugüne kadar taşıyan Hatay Arkeoloji Müzesi’nin eski binasında yıllardır bekletilen mozaiklerin taşınma işlemi devam ederken, bazı mozaiklerin bekletilme haline ekli tartışma ise ‘perdelenmek’ istense de bitmiyor!
Bugün itibariyle 2 yıl, 10 ay, 9 gün olmuş. Daha net bir hesapla, 1047 gün. Ancak bu kadar uzun bir zaman dilimi içinde ne ‘yeni’ binadaki sergi alanları tam olarak açılabilmiş ne de ‘eski’ diye tabir edilen bina tam anlamıyla boşaltılabilmiş. Hatta geride kalanların ‘korunma’ ve ‘bekletilme’ halleriyle de tartışma yaratmış.
-12 TAŞ-
Yaşanan ilk sorun mu? İlk değil, ama değişmeyen bir sorun! Hatta ‘ısrarla’ muhafaza edilen bir sorun! Vatandaşın da yakından izlediği ve meraklı gözlerle takip ettiği bir sorun! Konumuz, hakkında sık sık haber yapılan Roma (!) dönemi bir mozaik…
Anlaşılan o ki, bahse konu mozaiğin 12 adet ‘kaldırım taşı’nın üzerinde yükseltildiği durumu gözlerden uzak tutmak isteyen Müze Yönetimi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, bu alandaki ‘yanlış’ uygulamayı sonlandırmak yerine, çözümü ‘bu alanı perdelemekte’ bulmuş. Ardından alan, mavi bir branda ile ‘çepeçevre’ kapatılmış ve perde düşmesin diye de ‘demir aksamlar’ kullanılmış. Ancak çekilen bu mavi branda da çözüm olmamış ve geçtiğimiz günlerde ‘gözlerden uzak tutulmak istenen’ 12 taşın ‘koruma’ uygulaması, düşen perde ve demir aksamlar yüzünden yeniden açığa çıkmış!
-BAŞLARKEN Mİ?-
Eldeki yanlışların ısrarında duran bugünün aksine, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 1047 gün önce açılışını yaptığı Müze’nin açılış gününde, sahip olunan mirasın keşfedilmesine ve yeryüzüne çıkarılmasının önemine değinmiş, şöyle konuşmuştu:
“O mirası değerlendirirken, hem onları yeryüzüne çıkaracağız hem de bugün burada bu güzel eserde olduğu gibi, sergileyeceğiz, kesinlikle bir daha hiçbir şekilde bu topraklardan tek bir tarihi çakıl taşının dahi başka ülkeye gitmesine izin vermeyeceğiz. Biz toprağın altındaki tarihi mirasımıza sahip çıkacağız ve sahip çıkmakla kalmayacağız, onların çağdaş standartlarda en iyi şekilde sergilenmesine de önem vereceğiz.”
Dün adına her şey güzel başlamış. Peki, var olanları en iyi şekilde sergiliyor muyuz? İşte bu ‘Uzman’ işi ve ‘Uzman’ görüşü… Ama en iyi şekilde ‘bekletiyor muyuz’, işte bu konuda cevabımız net, ki o da ‘hayır’!
-KENDİMİZLE ÇELİŞİYORUZ-
Bu konuda konuşan ve ismini vermek istemeyen bir turizmci, eldeki Müzecilik’ uygulamasına dair konuşurken, oldukça dikkati çeken şu ifadeleri kullandı:
“Şehre gelen yerli ya da yabancı turistler için görkemli bir Turizm Danışma Ofisi yaptık. Eski evlerin Antakya hikâyesine uygun bu yapıyla da, aslında ‘elde çok daha fazlası var’ demeye de çalıştık. Doğru bir tercih ve bizler bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Ama buraya gelen misafirlerimiz, eski Müze yanından yürümek istediğinde bu yola girmemelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bu durum onlara garip geliyor ama, durumu görmelerini istemiyoruz açıkçası! Bir taraftan ciddi paralarla para harcayıp bunları yapıyoruz, diğer taraftan eldeki müzenin geride kalanlarını bu taşlar üzerinde yükseltip, ne kadar amatörce yaşadığımızın da fotoğrafını çekiyoruz. Peki, bu insanlar bu durumu gördüklerinde ne olacak sizce? Ne düşünecekler? Bize ne soracaklar?
Tamam da bizler ne cevap vereceğiz? ‘Bu ne’ diye sorduklarında onları nasıl yanıtlayacağız? Sahi, böyle bir ‘bekletme’ şekli var mı dünyada, her hangi bir müzede, depo alanlarında? Sanmam! Bu da bize özel! Zaten perdeyle kapatmaya çalışmamız da bundan değil mi? Keşke perde düşmeseymiş! En azından bizleri utandıran bu durumu kapatmıştık! Şimdi yine ortaya çıkmış ‘tam fotoğraflık’ halimiz…
Ne var biliyor musunuz? Kendimizle çelişiyoruz! Dünya’ya ‘ne kadar iyiyiz’ kısmını anlatmaya çalışıyoruz. Tarihten gastronomiye, her şey bizde diyoruz. Ardından da bu ‘utandıran’ ve ‘bizlere hiç yakışmayan’ durumu bu kadim kente etiketliyoruz. Çok net bir şey söyleyeyim size… Ne bizler ne de bu eski kent hak etmiyor bu yönetilme biçimini.”
-YAN TARAF YASAK!-
Eski Müze binasına gelenlerin adımlarının birkaç metre ötesinde, Hatay Valiliği konutu var ve Konut’u saran yüksek duvarlar üzerine ekli de bir uyarı… ‘Duvara yazı yazmak yasaktır’! Binlerce yıllık emanetlerin henüz tam anlamıyla taşınamadığı eski Müze binasının dış cephesini sprey boyalarla kapatanların özgürlüğünün ‘birkaç adımlık’ mesafede bu kadar sert bir yanıt bulması mı? Bu durumu izleyenleri şaşırtmaya devam ediyor. Özellikle de benzer bir hassasiyetin ‘eski’ de olsa Müze binası için neden uygulama alanına sokulmadığı noktasında!
-UNUTMADIK!-
Bu arada… Antakya Meclis Kültür Merkezi’nin hemen yanı başındaki Asi Nehri yatağında ortaya çıkan ‘sütün’ başı için tek bir açıklama yapma gereği bile duymayan ve hatta ortaya çıkan ‘buluntu’ için her hangi bir çalışma yapılıp yapılmadığına dair net bir görüntü vermeyen Müze Yönetimi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bir şeyler söylemek ister mi, hala merak konusu. Yoksa, sular yükseldi ve konu da sular çekilinceye, buluntu da yeniden ortaya çıkıncaya kadar bu şekilde devam mı edecek?
-Tamer Yazar-